Türkiye'de kapatılan 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda gündeme gelen dört eski bakanın rüşvet aldığına ilişkin iddiaların yer aldığı fezlekeler, ABD’de tutuklu bulunan Rıza Sarraf’ın dava dosyasına girdi. New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara, belgelerin doğruluğunun FBI tarafından teyit edildiğini de söyledi.
New York’ta devam eden İran asıllı Türk iş adamı Rıza Sarraf'ın dava sürecinde iddia ve savunma makamları arasında incelenecek delillerin yasal olup olmadığı konusunda tartışmalar büyüyor.
New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara ve Sarraf’ın avukatları arasında davanın aslının görülmeye başlanacağı öngörülen 23 Ocak’ta mahkemeye sunulacak deliller konusunda en önemli görüş ayrılıkları yaşanıyor.
Amerika'nın Sesi'nden Can Kamiloğlu'nun haberine göre, dava sürecinde tartışmaların odak noktasını, Türk polisi tarafından 17 Aralık 2013 yılında Sarraf hakkında hazırlanan fezlekenin mahkemeye delil olarak sunulması oluşturuyor.
Türkiye’de 17 Aralık’ta hazırlanan polis fezlekesinin, Sarraf’ın, e-postalarını okumak için delil olarak kullanılıp, mahkemeden izin alınmasına avukatlar itiraz ediyor. Avukatlar ayrıca Sarraf'ın e postalarının incelemek için alınan yasal iznin Türk Adalet Bakanlığıyla da paylaşılması konusunda mahkemeye bir baş vuruda bulundular. Yargıç Berman, savunmanın bu isteğini ise reddeti.
Deliller konusundaki bir diğer görüş ayrılığı da Sarraf'ın Miami’de tutuklandığı sırada cep telefonundan yasal olmayan bir şekilde elde edildiği iddia edilen fotoğraf, belge ve bilgiler.
Son sözü dava yargıcı söyleyecek
Son iki gündür Amerikan Federal Adalet Sistemine, iddia ve savunma makamı tarafından yapılan elektronik başvuru dilekçelerinde dava sürecinde nelerin delil olarak kullanılacağı yönünde bir iddia ve savunma makamı arasında bir uzlaşma sağlanmadığı görülüyor.
Davanın aslının görüleceği süreçte nelerin delil olup olmayacağı konusundaki son kararı, New York Güney Bölgesi Federal Mahkeme Hakimi Richard Berman verecek. Bu konuda yapılacak duruşmanın tarihi ise henüz netleşmedi. Daha önce 22 Kasım'da yapılacağı açıklanan duruşma konusunda ise savunma ve iddia makamı arasında uzlaşma olmadı. Deliller konusunda duruşmanın Kasım ayı sonuna kadar yapılması bekleniliyor.
Türk polisi tarafından hazırlanan 400 sayfalık fezlekeyle mahkemeden izin alınmış
Dava dosyasında yer alan kayıtlara göre: Türkiye’de 17 Aralık soruşturmasının kapatılmasının sonrasında, Federal Sulh Mahkemesi'ne başvuran New York Güney Bölgesi Başsavcılığı, Amerikan ulusal çıkarları için tehdit oluşturduğu gerekçesiyle e-posta hesaplarına ulaşma izni istemiş.
Mahkemeye kanıt olarak da Türkiye’de kapatılan soruşturmada, Türk emniyet güçleri tarafından hazırlanan 400 sayfalık fezlekenin İngilizcesi kanıt olarak gösterilmiş.
Federal Sulh Hakimi Kevin Nathaniel Fox, savcılığın Rıza Sarraf'ın ABD’nin İran’a uyguladığı ambargoyu deldiği, Amerikan ulusal çıkarları için tehlikeli olduğu gerekçelerini ve Türk polisi tarafından hazırlanan fezlekeyi kanıt olarak kabul etmiş.
Sulh Hakimi Fox’ın imzasıyla yasal izin alınarak Sarraf ve dava dosyasında bulunan şüphelilerin e-postalarının incelenmesi izni 23 Eylül 2014’te verilmiş.
'Türk Adalet Bakanlığı'na Sorulmalı'
Sarraf'ın avukatları, savcılığın Türkiye’de hazırlanan fezlekeyi, Federal Sulh Mahkemesi'ne sunarak, Sarraf ve davada adı geçen diğer kişilerin e-posta yazışmalarını görmek için yasal izin aldıklarını belirtiyor ve bu durumun kabul edilemez olduğunu savunuyor.
Sarraf’ın avukatları Türkiye’de kapatılan bir soruşturmayla ilgili hazırlanan bir fezlekenin hükümet kayıtlarına geçmiş olsa bile komplo iddiaları nedeniyle geçersiz olduğunu belirttiler.
Mahkemeye yapılan başvuruda söz konusu fezlekenin geçerli olup olmadığı konusunda muhatabın Türk Adalet Bakanlığı olması ve oradan görüş alınması gerektiği savunuldu.
Bharara: Türkiye, ABD adalet sisteminin nasıl çalıştığını bilmiyor
New York’ta devam eden Sarraf davasının hakimi Berman, dün aldığı bir kararla iddia makamını mahkemeye davet etti. Hakim Berman ve New York Güney Bölgesi Başsavcılığı yetkililerinin gerçekleştirdiği toplantı sonrasında gizli kalmak kaydıyla 10 Kasım tarihinde Başsavcı Preet Bharara tarafından kaleme alınan yeni bir dilekçe daha Federal Adalet Sisteminde akşam geç saatlerde yayınlandı.
Orijinali yedi sayfadan oluşan ve bir bölümü karartılan belgede, Sarraf soruşturmasının başlatılmasına esas olan 2014 tarihinde gizli olan bir mahkeme belgesinin, gizlilik kararı kaldırılarak kendileriyle paylaşılma yönündeki Türk Adalet Bakanlığı talebinin kabul edilemez olduğu belirtildi.
Savunma makamının, fezlekenin doğruluğunu Türk Adalet Bakanlığı’nın doğrulaması talebine dikkati çeken savcı, fezlekeyi zaten internette kamuya açık hale getirdiklerini hatırlattı ve dilekçesinde, “Türk Bakanlığı gerekli görür ve isterse kendisi bakabilir” ifadesine yer verdi.
Bharara dilekçesinde Türk Adalet Bakanlığı’nı, Amerikan hukukunun bir belgeyi nasıl kullanacağına müdahale etmekle de suçladı. New York Güney Bölgesi başsavcısı dilekçede, Türkiye’nin Amerikan adalet sisteminin nasıl çalıştığını bilmeden müdahale ettiğini savunuyor.
Bharara’nın mahkeme yargıcı Berman’a sunduğu dilekçede iki noktaya da dikkati çekiyor. Bunlardan biri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile görüşmesinde Sarraf davasını gündeme getirmesi, diğeri de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bir süre önceki Washington ziyareti sırasında Amerika Adalet Bakanı Loretta Lynch ile görüşüp Sarraf davasının hiçbir delile dayanmadan görüldüğünü savunması ve Sarraf’ın serbest bırakılıp Türkiye’ye gönderilmesini talep etmesi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisiyle ilgili iddialarına da yanıt veren Bharara, New York Güney Bölgesi Başsavcılığına bağlı hiç bir kimse Türkiye'de yiyip içmedi" dedi.
'Fezlekenin doğruluğunu FBI da teyit etti'
Bharara, imzalı dilekçede kanıt olarak mahkemeye sunulan fezlekenin doğrulunun İstanbul'da görevli FBI yetkilileri tarafından teyit edildiği belirtildi. “Sarraf, sunulan fezlekenin güvenilmez olduğunu bu soruşturmanın kendisi ve diğerleri için siyasi gerekçelerle yapıldığını ifade etsede sonuçları bakımından, bu fezlekenin ortaya çıkması sonrasında soruşturmayı yürütenler ya tutuklandılar yada görev yerleri değiştirildi. İstanbul’da görevli FBI ajanları sunduğumuz bu fezlekeyle ilgili doğruluğu yönünde emin oldukları konusunda görüş bildirdiler. Gerek dava dosya numaraları ve fezlekenin hazırlanış formatının Türk güvenlik güçlerinin kriterlerine uygunluğunu ifade ettiler. Türk emniyet güçleri tarafından hazırlanan, yüzlerce sayfadan oluşan fezlekede tipik bir yasal güvenlik gücü soruşturma yöntemi uygulandığı görülüyor. Fiziki dinleme ve takip, telefon kayıtları, finansal analizler, elektronik araştırmalar yapılmış. Telefon konuşmaları kaydedilmiş, yüzlerce fotoğraf, imaj, ekran kayıtları, finansal kayıtlar elektronik ve fiziki kayıtlar yer almış. Hazırlanan fezlekede bulunan şahıslar gerçek kişiler, telefon kayıtları ve fotoğraflar gerçek. ABD yetkili makamlarının da bu konuda yapmış olduğu bağımsız soruşturmada vardığı kanı hazırlanan fezlekeyle örtüşüyor. " denildi.
17 Aralık fezlekesi Amerikan Federal Adalet Sistemine Resmen Girdi
New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara, mahkemeye bugün sunduğu 31 sayfalık dilekçede Sarraf’ın avukatlarının, fezlekeyi doğru olmadığını ve elde edilen e posta yazışmalarının delil olamayacağı iddiasının kabul edilemez olduğunu savundu.
Bharara, Türkiye’de 17 Aralık operasyonun başlamasına neden olan ancak daha sonra kapatılan 400 sayfalık 17 Aralık fezlekesinin İngilizce çevirisi ve fezlekede yer alan görseller ve tapelerinde yer aldığı dosyayı elektronik olarak Amerikan Federal Adalet Sistemi'ne koydu.
Bu şekilde Türkiye’de yayın yasağı getirilen ve engellenen 17 Aralık fezlekesi kamuya açık bir şekilde dava dosyasına girmiş oldu.
Bharara, 31 sayfalık gerekçeli itirazında savunmanın e-postaların hukuksuz elde edildiği görüşüne katılmadığı vurguladı.
Sarraf'ın olayı siyasileştirmek istediğini öne sürdü. Bharara, ABD'de görülen davanın Türk politikacıları ilgilendirmediğini ancak Sarraf'ın suç ortaklarını da kapsadığını belirtti.
'Türkiye'de basın özgürlüğü yok'
Mahkemeye sunulan itiraz dilekçesinde Türkiye'de basına uygulanan sansür, gazetelerin kapatılmaları tutuklanan gazetecilerle ilgili bilgilere de yer verildi. Türkiye'nin dünyada basın özgürlüklükleri sıralamasında gerilediği de belirtildi.
Cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar'ın yazdıkları sonrasında hapse girdiği ifade edildi. Türkiye'de Can Dündar ve Cumhuriyet gazetelerine uygulanan baskılar ifade edildi.
Can Dündar'ın Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) tarafından; ' 2016 Basın Özgürlükleri' ödülüne layık görüldüğü vurgulandı.
Reporters Without Borders'ın (Sınır Tanımayan Gazeteciler) raporlarlarında Türkiye'nin 180 ülke arasında 151'inci sırada olduğu vurgulandı.
Rapora göre Türkiye'nin Güney Sudan, Pakistan ve Rusya gibi ülkelerin gerisinde kaldığı ifade edildi. Hapiste bulunan gazeteci sayısında ise Türkiye'nin Çin ve İran'ı bile geçip gazetecilere en fazla hapseden lider ülke durumuna geldiği belirtildi.