Gebzeli işçiler Ekonomi Bakanı Nihat
Zeybekci'nin, Türk-İş’in asgari ücretin 1600 liraya yükseltilmesi talebi için
ifade ettiği "İstemenin sonu yok. Ekonominin realitelerini unutmamak
lazım" şeklideki sözlerine tepki gösterdi. "Patronların artan
kârlarına karşın ağırlaşan çalışma koşullarına ve düşük ücrete" dikkat
çeken işçiler “İstemenin değil, sömürünün sonu yok” dedi.
Evrensel gazetesinde yer alan haber
şöyle:
"Siz bizlerden daha ne
istiyorsunuz?"
Kroman çelik işçileri: "Ne zaman
istediğimizi tam hakkıyla alabildik de bugün böylesi bir cümle kullanabiliyor.
Biz işçi sınıfı olarak elimizde ne var ne yoksa son 15 yıl içerisinde
kaybettik. Mücadelemizin çıtasının düşük olması elbette ki bunun sebeplerinden
biri ama en büyük sebep hükümetin gözünün işçinin emeğinde olmasındandır. Bu
zamana kadar varolan tüm hak ve hukuk meselelerinde bizlerden değil
patronlardan yana olan hükümetin yine bizden yana olmayan Ekonomi Bakanının bu
sözü elbette ki şaşırtmadı bizleri. Sırtımıza durmadan yük bindiriyorlar
Kiralık işçilik, BES, kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesi yetmiyormuş gibi
bir de daha ne istiyorsunuz diye nasıl sorabiliyorlar?"
"Biraz da zorluk çeken tarafta siz
olun!"
Mecaplast işçileri: "Biz işçiler
fabrikalarda üretimde hep fedakarlık yapmak, hep daha fazla üretim çıkartmak
için gerek baskı yöntemleri kullanarak gerekse inançlar üzerinden aza kanaat
etmeye, şükür etmeye zorlayanlar binlerce lira maaş alıyorlar. Sonra karşımıza
geçip daha fazlasını istemeyin diyorlar, istemenin sonu yok diyorlar. Onların
gözünde zaten bizim hiçbir şey istemeye hakkımız bile olmadı. Tek istediğimiz
insan onuruna yakışır güvenceli bir yaşam yaşamak ve evimize yarın ne
yiyebilirim kaygısı olmadan ekmek götürebilmektir ve bunu da ölmeden
yapabilmektir.
"Birleşerek mücadele
etmeliyiz!"
Belediye işçileri: Ekonomi bakanı
bağırıyor, istemek kolay diyor. Belediye işçileri 2016 yılında asgari ücrete
yüzde 30 zam yapıldığını söyledi. Hükümet ama belediyelerde taşeron ve
müteahhitte çalışan işçiler asgari ücretin yüzde 20 ile yüzde 50’si arası maaş
alıyorlardı. 2016 yılı yıllık zammı da yüzde 20 ile yüzde 25 arası kesinti
yapılarak uyguladılar. İşçiler 2015 yılında aldıkları ücretin neredeyse aynısını
aldılar. Şimdi ise hükümet emekliye yüzde 3.00 ve yüzde 3.58 zammın işaretini
veriyor ve bize tek şans kalıyor. Birleşerek mücadele etmek gerekiyor. Kamuda
taşeron ve müteahhit işçilerinin hepsine kadro verilmeli, asgari ücret en az 2
bin TL olmalıdır.
"Patronlara sunduğunuz imkanı sunun
yeter!"
Artemis işçileri: Gebze’de en ucuz
üstelik barınma açısından hiç de sağlıklı olmayan bir evin aylık kirası bugün
en az 300-400 liradır. Elektrik, su, doğal gaz, telefon, mutfak masrafları ve
çocuklarımızın eğitimleri düşünüldüğünde AGİ ile birlikte 1300 TL olan bugünkü
asgari ücretle nasıl yaşamaya çalıştığımızı en iyi biz biliriz. Ekonomi Bakanı
sarayda oturduğu koltuklardan bizi elbette anlayamaz. Çünkü bizi temsil eden
bir bakan değildir. Bugün biz işçiler artık sigaramızı bile tütün sararak
içebiliyoruz. Tabii ki Cumhurbaşkanı bize sigara içmeyin diyecektir yine aynı
saraydan. Ekonomi Bakanı yeni asgari ücret için istemenin sonu yok demiş ya,
çalıştığımız fabrikaların patronları da bize tembelsiniz hiç çalışmıyorsunuz
diyor. Biz de onlara diyoruz ki tamam biz tembeliz ama siz hiç çalışmıyorsunuz,
makineleriniz üzerinden sırtımızdan geçiniyorsunuz. Ki o makinelerin borçlarını
yine bizim sırtımızdan ödeyerek bize hakaret ediyorsunuz. Bu sırada da
milyonlar kazanıyorsunuz. Biz çalışıp biz üretiyoruz. Biz işçilere
dilenciymişiz gibi yaklaşan o bakanlara da istediğimizin sadaka olmadığını
hatırlatıyoruz. Ve tam da bu yüzden mücadele etmemiz gerektiğini biliyoruz.
OHAL’in bu mücadelemizi engellemek için patronlara sınırsız bir imkan
tanıdığını bildiğimiz gibi…
"Aynı kaygıları kendi maaşları
zamlandığında duyuyorlar mı?"
Sarkuysan işçileri: Asgari ücretin ne
kadar artıp artmayacağına ilişkin tartışmalarda bile oturdukları koltuk
üzerinden cevap veriyorlar ama koltukların ücreti bizim 1 aylık maaşımız
üzerinde. İşçi sınıfı söz konusu olduğundan kaygı ve endişe ekonomik açıdan
duyuluyor. Aynı kaygı keşke saraylar yaparken o saraylarda altın varaklı
bardaklar yapılırken duyulsaydı. Daha iyi yaşamak sadece onlara yakışacak değil
elbette. Bizlere din deyip, vatan deyip, bayrak deyip milliyetçilik üzerinden
gözümüzü boyayıp ekonomik her talebimizin önüne geçmeye çalışıyorlar. Bugün
savaş politikaları ile ülkede somut olarak hepimizin yaşadığı krizi nasıl
örtbas edebiliyorlar önce bunu açıklasınlar.