Olağanüstü hal (OHAL), olağanüstü
yönetim usullerinin uygulanmasını gerektiren doğal afet, tehlikeli salgın
hastalık, ağır ekonomik bunalım, kamu düzenini ciddi biçimde bozan yaygın
şiddet olayları gibi halleri tanımlamak üzere kullanılıyor. OHAL ilanı,
iktidarların, devleti yönetenlerin yetki alanını kimi zaman neredeyse sınırsız
düzeyde genişletirken, yönetilenler için gündelik hayatı çekilmez hale getiren
sonuçlar doğuruyor.
1982 Anayasası’nın 119-122 maddelerine
göre Türkiye’de sıra dışı yönetim biçimleri dört farklı türde tanımlanıyor:
Sıkıyönetim, olağanüstü hal, seferberlik ve savaş hali. Türkiye’de 1978-1983
arasında sıkıyönetim olağanüstü hal ile değiştirildi ve kasım 2002’ye kadar
yürürlükte kaldı.
Türkiye, olağanüstü halin en ağır
sonuçlarını, Kürt sorunu etrafında süren savaş ile bağlantılı olarak 1990’lı
yıllar boyunca yaşadı. Faili meçhul bırakılan cinayetler, yakılan köyler,
yerinden yurdundan zorla göç ettirilen yüz binler... Bu ağır yıkımın etkisinin
ise milyonları mağdur ettiği biliniyor.
“15 Temmuz darbe girişimiyle mücadele”
ile gerekçelendirilerek 20 Temmuz 2016’da Türkiye genelinde ilan edilen ve 20
Ekim itibariyle üç ay daha uzatılan olağanüstü halin sonuçlarını da ağır bir
biçimde yaşamaya devam ediyoruz.
OHAL, OHAL’İN ÖTESİNE GEÇT
Olağanüstü hal denildiğinde genel olarak
ilk akla gelen, hak ve özgürlüklerin rafa kaldırılması ile bunun doğurduğu
sonuçlar oluyor. Oysa içinden geçtiğimiz dönemin gelişmeleri de gösteriyor ki
OHAL bunun ötesine geçen ve gündelik hayatın doğal akışını değiştiren boyutları
olan bir haldir. Örneğin İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) tarafından
26 Ekim 2016 günü açıklanan verilere göre, Türkiye’de OHAL döneminde en az 513
işçi can verirken, aynı dönemde iş cinayetlerinin artış gösterdiği de ifade
edildi. Raporda bu konuda şu ifadelere yer verildi: “İş cinayetlerinde sayısal
anlamda bir artış meydana gelmiştir. OHAL ilanına kadar ayda ortalama 153 iş
cinayeti tespit ediyorduk. Ancak OHAL’in 1. döneminde ayda ortalama 171 iş
cinayeti tespit ettik.”
Bu gözle görülür artışın sebebi de
OHAL’in hakim kıldığı bir gerçek ile açıklanıyor; “İş cinayetlerinde artışın
temel sebebi işçi örgütlenmelerine, direnişlerine olan baskıdır.”
OHAL HERKESİN HALİNİ DEĞİŞTİRDİ
Olağanüstü halin bir başka etkisi de
çevre politikaları üzerinde oldu. OHAL ilanı kararından sonra Çevre ve
Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin “ÇED sürecini hızlandıracağız” açıklaması
bunun resmi ilanıydı. Yine örneğin Aydın Valiliği, Aydın’da 12 jeotermal saha
ihalesini protesto etmek için 17 Ağustos’ta AYÇEP’in Çevre Nöbeti adı altında
yapacağını açıkladığı toplantıya ve basın açıklamasına OHAL’i gerekçe
göstererek izin vermedi. OHAL döneminde çevre ile ilgili birçok başka
gelişmenin yaşandığı da biliniyor.
Yani özetle olağanüstü hal dönemi
cezaevinde gazeteci sayısını üç rakamlı sayılarla ifade edilecek boyutlara
ulaştırırken, iktidarın aykırı ses olarak gördüğü basın kurumları, dergiler,
dernekler bir bir mühürlenirken, on binlerce eğitimci, bilim insanı ihraç
edilirken tüm bunlara ek olarak zorun görünür sonuçlarını aşan gelişmeler de
yaşanmaktadır. İşçi cinayetlerindeki artış, çalışma yaşamı içinde sömürüyü daha
da derinleştirecek pratiklerin gelişmesi ve çevre alanındaki uygulamalar
bunlardan belli başlılarıdır. Buna başka alanlardan da örnekler eklenebilir.
Ülkede 272 kişinin yaşamını yitirdiği ve
2 bin 194 kişinin yaralandığı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 21 Temmuz’da
3 Aylık OHAL ilanı Resmi Gazete’de yayımlandı
Başbakan Binali Yıldırım, “Bu OHAL’in en
önemli şeyi, olağanüstü darbelerde OHAL millete ilan edilir, biz OHAL’i devlete
ilan ettik. Milletin selameti, geleceği için kendimize OHAL ilan ettik. Öyle
tanımlamak daha doğru. Bu süreçte devletin bekası için tekrar bir zafiyet
yaşanmaması için her türlü tedbiri alıyoruz, almaya devam edeceğiz” dedi.
OHAL tartışmaları yapılırken 20
Temmuz’da Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplandı. Kritik MGK toplantısının hemen
ardından OHAL’in “Sadece ve sadece demokrasiye, hukuk devletine, hak ve
özgürlüklere yönelik tehditlerin ortadan kaldırılması için yapılacak çalışmaları
kolaylaştırmak amacına yönelik olduğu” açıklandı.
ERDOĞAN ‘OHAL DÖNEMİ’Nİ SARAY’DAN
BAŞLATTI
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aynı gün
Bakanlar Kurulunu Sarayı’nda topladı. Erdoğan, ilk kez bir Bakanlar Kurulunun
ardından kameraların karşısına geçti ve dünyaya Türkiye’de ‘olağanüstü hal’
döneminin başladığını duyurdu. “Bu uygulama demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere
karşı değildir” dedi. Ancak o günün ardından yaşananlar hiç de öyle olmadı:
OHAL döneminin ilk evresinde Saray’da
toplanan Bakanlar Kurulundan 4 ay boyunca 10 kanun hükmünde kararname kararı
çıktı. KHK’lerin kapsamı ‘FETÖ’ye bağlı örgütler’ diye başladı, ‘Milli
güvenliğe tehdit’ ve ‘Bölücü terör örgütüyle ilişkili’ gerekçeleriyle
genişletildi.
OHAL boyunca en az 100 bin kişi
gözaltına alındı, 40 bin kişi tutuklandı, 105 bin kamu görevlisi meslekten
ihraç edildi. Sayılar her gün değişiyor. KHK’ler dışında İçişleri Bakanlığı
kararıyla 370 dernek kapatıldı. Çok sayıda medya kuruluşu kapatılırken,
gazeteciler de tutuklandı. Son olarak Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticisi
10 kişi cezaevine gönderildi.
TSK YÖNETİMİNDE DEĞİŞİKLİKLER
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlandı. Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetleri Komutanlıkları, Milli Savunma Bakanlığının emrine verildi.
Yüksek Askeri Şûra’nın sivil-asker
dağılımı, siviller lehine değiştirildi. Başbakan ve Milli Savunma Bakanlığı
koltuklarının yanına; Başbakan Yardımcıları, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı,
İçişleri Bakanı da oturdu. GATA ve asker hastaneleri Sağlık Bakanlığına
devredildi.
Harp Akademileri, askeri liseler ve
astsubay hazırlama okulları kapatıldı. Yerine Milli Savunma Üniversitesi
kuruldu. Üniversitenin ilk rektörü olarak atanan Prof. Dr. Erhan Afyoncu, aynı
zamanda Türkiye’nin ilk ‘sivil korgenerali’ oldu.
SİYASİ PARTİLERE BASKI DÖNEMİ
HDP Eş Genel Başkanları Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve Van Milletvekili Figen Yüksekdağ’ın yanı
sıra, Grup Başkan Vekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Mardin
Milletvekili Gülser Yıldırım, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, Şırnak
Milletvekili Leyla Birlik, Şırnak Milletvekili Ferhat Encü, Hakkari
Milletvekilleri Selma Irkmak, Abdullah Zeydan ve Nihat Akdoğan tutuklandı.
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve
Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk hakkında yakalama kararı bulunuyor.
Öte yandan birçok DBP’li belediyenin
yönetimine kayyım atandı; başkanları ve yöneticileri tutuklandı. Diyarbakır
Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı da yerlerine kayyım
atanarak tutuklandılar.
Siyasi baskılardan CHP de nasibini aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve CHP Parti Meclisi
üyeleri hakkında, 6 Kasım’daki Parti Meclisi toplantısının ardından yayımlanan
ve seçilmişlerin tutuklanmasına tepki gösteren bildiri nedeniyle Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına “cumhurbaşkanına hakaret”ten suç duyurusunda bulundu.
MECLİS DEVRE DIŞI, ÜLKE KHK’LERLE
YÖNETİLİYOR
667 SAYILI KHK: 35 sağlık kurumu, 1043
özel öğretim kurumu, 1229 vakıf ve dernek, 19 sendika ve 15 vakıf yükseköğretim
kurumu kapatıldı.
668 SAYILI KHK: 1684 asker Türk Silahlı
Kuvvetlerinden ihraç edildi. 3 haber ajansı, 16 televizyon, 23 radyo, 45
gazete, 15 dergi, 29 yayınevi ve dağıtım kanalı kapatıldı. Kapatılan medya
kuruluşları arasında Hayatın Sesi TV, İMC TV, Yol TV de bulunuyor.
669 SAYILI KHK: 1389 asker daha ihraç
edildi. Kuvvet komutanlıkları MSB’ye bağlandı. GATA Sağlık Bakanlığına bağlandı
670-671 SAYILI KHK’LER: Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığının 196 personeli kamu görevinden
çıkarıldı.
112 personel Türk Silahlı Kuvvetlerinden
çıkarıldı. 24 personel Sahil Güvenlik Komutanlığı teşkilatından çıkarıldı. 2
bin 360 personel Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatından çıkarıldı. Lise
mezunlarına özel harekat polisi olma hakkı tanındı.
672-673-674 SAYILI KHK’LER: 41 bin 811
memur ihraç edildi. Kamudan çıkarılanlar arasında 28 bin öğretmen, 7 bin 669
polis, 323 jandarma ve 2 Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli ve 24 merkez
valisi de bulunuyor. Devlet üniversitelerinde çalışan 2 bin 346 akademisyen de
ihraç edildi.
675-676 SAYILI KHK: 10 bin 131 kamu
görevlisi daha ihraç edildi. Bunların içinde 1267 akademisyen de bulunuyor. En
fazla ihraç, 100 akademisyenle Dicle Üniversitesinde yaşandı.