28 Şubat döneminde 146. maddeden idam cezasıyla yargılanan HDP'li Hüda Kaya, "28 Şubat’ta cezaevine fotoğraf çekilirken dahi başörtümü çıkarmamı dayatanlarla, 15 yıllık AKP iktidarında yatak odama müsait olmadığım bilindiği halde saldıranlar, beni taciz edenler arasında nasıl bir zihniyet farkı var?" dedi.
"Dindarlar yönetime gelince işkenceler azalacak, yönetim şeffaflaşacaktı" diyen Kaya, "İşkenceler fazlasıyla devam ediyor. Her bir cezaevi bir derebeylik gibi. Tekirdağ Cezaevinde oğlumun ve diğer mahkumların yaşadıklarını ifade etmek için ‘burası bir derebeylik mi’ dediğim için 'devlet memuruna hakaret'ten yargılandım, ceza aldım" diye konuştu.
Kaya, 28 Şubat post-modern darbesinin yıl dönümünde Meclis'te bir basın toplantısı düzenledi.
DHA'nın haberine göre Hüda Kaya, şunları söyledi:
"Bugün 28 Şubat post modern darbe sürecinin yıl dönümü. O günden bugünlere geldik. Ülkemizde her dönem, bu yurdun insanlarının bir kısmı hep ötekileştirildi. Ama kimliği, ama inancı, ama dili sebebiyle hiçleştirilmeye çalışıldı.
Biz başörtülü kadınlar, başörtülülerin de özgür olmasını istemiştik. Binlerce kadının hayatlarına müdahale edildi, aileleriyle birlikte bedel ödemeye mahkum edildiler. Bizler bu ülkede nefes alamaz olduk. Sadece eşit şekilde kamu haklarından yararlanma talebimizi ifade etmek için yıllarca yargılandık.
"15 yıllık AKP iktidarında halay çeken gençlere terörist ithamı yapılıyor"
AKP iktidarının 3. dönem seçimlerinde bile hiçbir yasal engel olmamasına rağmen aday gösterilmemesini kabul etmedik, başörtülü aday yoksa oy da yok diyerek tepkimizi gösterdik.
15 yıllık bir AKP iktidarından sonra bile bugün imam hatipli gençler sadece halay çektiler diye teröristlikle itham ediliyor ve bedel ödemeye mahkum ediliyorlar. İkisinin arasındaki fark ne?
"Dindarlar gelince işkenceler azalmadı, arttı"
28 Şubat’ta cezaevine fotoğraf çekilirken dahi başörtümü çıkarmamı dayatanlarla, 15 yıllık AKP iktidarında yatak odama müsait olmadığım bilindiği halde saldıranlar, beni taciz edenler arasında nasıl bir zihniyet farkı var?
Dindarlar yönetime gelince işkenceler azalacak, yönetim şeffaflaşacaktı. İşkenceler fazlasıyla devam ediyor. Her bir cezaevi bir derebeylik gibi. Tekirdağ Cezaevinde oğlumun ve diğer mahkumların yaşadıklarını ifade etmek için ‘burası bir derebeylik mi’ dediğim için 'devlet memuruna hakaret'ten yargılandım, ceza aldım.
"Bugün hem başörtülü hem başörtüsüz kadınlar cezaevlerinde"
Hem suçlu hem güçlü olmanın ne demek olduğunu biz bu iktidar zamanında daha iyi anladık. İnsanlarımız vicdanını, adaleti, doğru olan ne varsa kaybetmekle karşı karşıya. Toplumsal bir kaygı yaşanıyor. Cezaevlerinde ahlar arşa kavuşmuş durumda. Adalet Bakanı'na ve kamuoyuna duyurmam için bana gelen bir örnek: Şakran Cezaevinde kadınlara uygulanan işkencenin haddi hesabı yok. Ama bir yandan da dindar kadınlara yönelik uygulamaların nasıl sürdüğünü görüyoruz. Kadınlar ne banyo edebiliyorlar, ne çamaşır yıkayabiliyorlar. Çok kısa sürede gelen su, gece yarısı ansızın geldiğinde bile bilerek kesiliyor. Gardiyanlar, “Kovaları doldurun, istediğiniz zaman yıkanırsınız” diye dalga geçiyorlar. Abdest alamayan kadınlara, “Bize mi sordunuz” deniliyor. İnançlarıyla dalga geçilerek taciz ediliyor.
"Benim başörtülü bacım" diye yeri göğü inletenler; başörtülü veya başörtüsüz kadınlar, bugün hem cezaevlerinde hem yaşamın içinde zulümlerden, şiddetten, tacizlerden dolayı nefes alamaz durumdalar.
"Zalimler yakında nasıl bir devrimle devrileceklerini göreceklerdir"
28 Şubat sürecinde bizler için çok anlamlı olan, dilimizden düşürmediğimiz bir ayetle tamamlamak istiyorum. Bu ayeti 28 Şubat sürecinde imam hatip lise öğrencisi kızım bir radyo programında okumuştu. Bu ayeti, devlete yönelik söylediği iddiasıyla yargılandı ve 2 yıl hapis cezası aldı. Bütün darbe sürecini yaşatanlar, dayatanlar için bu ayet bugün bu ayet çok güncel ve anlamlı. Bugünkü zihniyetlere tekrar ifade ediyorum: Şuara 227 der ki: Zalimler yakında nasıl bir devrimle devrileceklerini göreceklerdir.