Totalitarizm; tüm yetkilerin
merkezileştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen, diktatörlükvari yönetim.
Sözcük sıfat halinde totaliter olarak kullanılır. Totalitarizmde bireysel
özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne
bırakılır.
Türkçeye Fransızcadan geçen sözcüğün
kökeni Latince "totus" (tüm, bütün) sözcüğüdür. Sözcük İtalyan
diktatör Benito Mussolini tarafından, 1920'lerde, faşist İtalyan yönetimini
tanımlamak için "totalitario" olarak oluşturulmuştur. Kendisi
kavramı, "devlet içindeki herkes, devlet dışındaki hiçbir kimse, devlete karşı
olan hiçbir kimse" şeklinde açıklamıştır.
İlk olarak Mussolini tarafından
kullanılmıştır. Mussolini, I. Dünya Savaşı'ndan sonra etkili olan merkezi
otoriteye karşı yıkıcı güçler yüzünden savunmasız kalmış bir ulusun birliğini
ve ulus aracılığıyla da devlette cisimleşen tarihi bir topluluk kimliğini
hedefliyordu. Faşizm, devletin birey üzerindeki üstünlüğünü ve bu devletin
gücünün sınırsız biçimde yayılmasını öngörür.
Mussolini "faşizme göre, her şey
devletin içindedir ve devletin dışında insani veya ruhsal hiçbir şey yoktur,
dahası onun dışında hiçbir şeyin değeri yoktur. Bu anlamda faşizm, totaliterdir
ve bütün değerlerin sentezi ve birliği olan faşist devlet, bir halkın yaşamının
tüm yönlerini ifade eder, geliştirir ve güçlendirir" diye yazıyordu. Totaliter
sistemlerin diğer rejimlerle farkı tanımlanmaya çalışılmıştır. Bütün totaliter
sistemlerin egemen tarihi ve ideolojik unsuru olabilecek özellikler üzerinde
bir anlaşma yoktur. Ama "totalitarizm" terimini, devletin hedef
olarak seçtiği şeye ulaşmak için "bütün yollar"ın kullanılması
anlamına geldiği de açıktır. Bundan dolayı, istekleri ne olursa olsun bütün
totaliter rejimler güncel tekniklerle siyasi despotizmi güvence altına almak,
devlet tarafından belirlenen bir ekonominin dışındaki çıkarları kısıtlamak,
demokratik bile olsa tek tip ideolojik kuralları dayatmak gibi başka özellikler
de taşır. Totalitarizm, toplumsal yaşamın bütün yönlerini içerir.
Carl Friedrich ile Zbigniew Brzezinski
totaliter rejimlerin 7 ortak özelliğini şöyle vurgular:
1. Ütopyacı gelecek vaadi ve binyılcı
egemenlik iddiasıyla gelişmiş bir ideoloji.
2. Tek kişi, tek lider, tek parti.
3. Terör sistemi, fiziksel veya psişik.
4. Medya tekeli.
5. Silah tekeli.
6. Bürokratik koordinasyonla, ekonominin
merkezi yönetimi.
7. Totaliter rejime destek veren
propagandalar.
Totaliterizm faşist, teokrasist ve bunun
gibi katı sistemlerin belirgin tanımıdır. Totaliter rejim, halkın geleceği için
yapılan bir şeydir. Bu nedenle totaliter rejimin korunması için her şey
yapılabilir. Birey, yönetimin manipülasyonlarına açıktır. Düşünce ve ifade
özgürlüğü bulunmaz. Yönetim aleyhine fikir öne sürülemez. Sadece totaliter
görüşlü kişiler yönetime katılabilir.
Lider tek güçtür, tanrısaldır, her şeyi
bilir, her şeye hakkı vardır. Liderin ruhunu okşayan lütfuna mazhar olur,
eleştiren hiçlikte kaybolur. Her şeye o karar verir, hukuk odur.
Total rejimle otoriter rejim arasındaki
fark, total rejimin otoriterliği içine almasından başka, yönetici elitin zorla
kurgusal bir toplum inşa etmek istemesidir. Bu arzu kaba görünebilir, bilimsel
de olabilir. Bu rejimde tehdit, kuşku, korku, ceza, ihbar, taciz, işkence,
öldürme, toplama kampları bulunmaktadır.
Aile ve gruplar düzen için örgütlenir.
Rejim, bir rüyaya bir ütopyaya dayanır veya amaçlar. Özgürlük yoktur, insanların
kendi geleceklerini düşünmeleri imkânsızdır, her şey toplumun mutluluğu
içindir.
Totalitarizm, toplumun ve toplumsal
gerçekliğin bütününü kavradığını iddia eder. Kendi rejiminin değişmezliğini
ayırdedebilmek için bir öteki terimi icat eder ve insanları, benden olanlar ve
benden olmayanlar diye ikiye ayırır.
Faşist, teokrasist rejimlerde mutlak
düşünce hakimdir. İnsanoğlunun doğuşundan beri kültür macerası sonsuza dek
yeniden düşünülmeye, yeniden yorumlanmaya açık özelliktedir, ama totalitarizm
bu kapıları kapatır, nihai açıklamaları bulduğunu söyler, tartışma hürriyetini
baştan kesip atar. Böylece, geçici olmayan hiçbir mutlak olmadığını çelişik bir
biçimde açıklar ve çöker. Durmadan değişen bir dünya, değişmez bir hakikatte
nasıl dondurulabilir?
Jacques Derrida, bu sistemlerin
metafizik olduğunu, temellerinin mantıksal olmadığını, şiddet kullanarak ayakta
kalabildiğini ideolojilerinin dilinden ortaya çıkarmıştır. Bunların
üstünlükleri akıldan değil, kendinden menkul zorbalıktan gelir. Ötekinin insan
bile sayılmaması, dışlama ve hoşgörüsüzlük, herkesin çarkın bir parçası olması,
özgürlüksüz özgürlük, eşitliksiz eşitlik, dinsiz din, ahlaksız ahlak ve sansür.
Her şey önceden belirlenmiştir: Siyaset, hukuk, cinsellik, kültür, ekonomi,
bilim. Dünya cennetini amaçlamak. Ancak bunu dünyayı cehenneme çevirerek
yapmak.
Toplum sistemlerini açık toplum ve
kapalı toplum olarak ikiye ayırırsak, kapalı toplumlar açık toplumun düşmanıdır
ve er geç açık toplumu yok etmek isterler. Kapalı toplum vahşet ve teröre
dayanır, baskı ve zulme dayanır, patolojik ve akıldışıdır. İnsanların zulme
başkaldıracak yolları tıkanmıştır.
Devlet her şeydir. İnsanlara nasıl
yaşayacağını dikte eder. Bireysellik bir puttur. Putları, düşünce polisi izler.
Rejim, insanların doğal yapısını öyle bozar ki, insan insanlıktan çıkar, bu
insanlar şu an varolmazlar veya gelecekte varolması gereken bir sistemin
araçlarıdırlar veya gelecekteki sistemin varolması gerekmeyenleridir.
Rejimler totaliterdir ama isimleri
farklıı olabilir: Halk cumhuriyeti, halk demokrasisi, nasyonal sosyalist vb..
Rejimin rüyası uyanıkken gördürülür, bekası devrimci coşkuyla ayakta kalır.
Karl Popper bunu şöyle tasvir eder: "Tavizsiz radikallik. Tüm toplumsalın
yapısını kökten dönüştürecek kıyametimsi bir devrim rüyası. Taş üstünde taş
bırakmadan toplumu bir bütün olarak ele alma."
Üstün bir güç, bir parti, bir lider, bir
grup, bir komite, bir aygıt bütün insanları yutan bir karadeliktir. Çoğulculuk
ve özel alan suçtur. Militarizm rejimin sembolü olmuştur. Bütün bu sıkılığa
rağmen bazıları daha eşittir.
Totalitarizmin en parlak örnekleri son
yüzyılda ortaya çıktı. Hitler, Mussolini, Salazar, Franko vb. isimleriyle
toplama kampları, soykırım, ölüm tarlaları birlikte anıldı. Şimdi bunlara
Erdoağan eklemlenmek istiyor. ama emekçi halklarımız Erdoğanın şeflik hayaline
geçit vermeyecektir.