20 Şubat 2017 Pazartesi

ERDOĞAN ŞEFLİK REJİMİ YADA TOTALİTARİZM İZİNDE !

Totalitarizm; tüm yetkilerin merkezileştirildiği, devlete mutlak itaat beklenen, diktatörlükvari yönetim. Sözcük sıfat halinde totaliter olarak kullanılır. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.
Türkçeye Fransızcadan geçen sözcüğün kökeni Latince "totus" (tüm, bütün) sözcüğüdür. Sözcük İtalyan diktatör Benito Mussolini tarafından, 1920'lerde, faşist İtalyan yönetimini tanımlamak için "totalitario" olarak oluşturulmuştur. Kendisi kavramı, "devlet içindeki herkes, devlet dışındaki hiçbir kimse, devlete karşı olan hiçbir kimse" şeklinde açıklamıştır.
İlk olarak Mussolini tarafından kullanılmıştır. Mussolini, I. Dünya Savaşı'ndan sonra etkili olan merkezi otoriteye karşı yıkıcı güçler yüzünden savunmasız kalmış bir ulusun birliğini ve ulus aracılığıyla da devlette cisimleşen tarihi bir topluluk kimliğini hedefliyordu. Faşizm, devletin birey üzerindeki üstünlüğünü ve bu devletin gücünün sınırsız biçimde yayılmasını öngörür.
Mussolini "faşizme göre, her şey devletin içindedir ve devletin dışında insani veya ruhsal hiçbir şey yoktur, dahası onun dışında hiçbir şeyin değeri yoktur. Bu anlamda faşizm, totaliterdir ve bütün değerlerin sentezi ve birliği olan faşist devlet, bir halkın yaşamının tüm yönlerini ifade eder, geliştirir ve güçlendirir" diye yazıyordu. Totaliter sistemlerin diğer rejimlerle farkı tanımlanmaya çalışılmıştır. Bütün totaliter sistemlerin egemen tarihi ve ideolojik unsuru olabilecek özellikler üzerinde bir anlaşma yoktur. Ama "totalitarizm" terimini, devletin hedef olarak seçtiği şeye ulaşmak için "bütün yollar"ın kullanılması anlamına geldiği de açıktır. Bundan dolayı, istekleri ne olursa olsun bütün totaliter rejimler güncel tekniklerle siyasi despotizmi güvence altına almak, devlet tarafından belirlenen bir ekonominin dışındaki çıkarları kısıtlamak, demokratik bile olsa tek tip ideolojik kuralları dayatmak gibi başka özellikler de taşır. Totalitarizm, toplumsal yaşamın bütün yönlerini içerir.
Carl Friedrich ile Zbigniew Brzezinski totaliter rejimlerin 7 ortak özelliğini şöyle vurgular:
1. Ütopyacı gelecek vaadi ve binyılcı egemenlik iddiasıyla gelişmiş bir ideoloji.
2. Tek kişi, tek lider, tek parti.
3. Terör sistemi, fiziksel veya psişik.
4. Medya tekeli.
5. Silah tekeli.
6. Bürokratik koordinasyonla, ekonominin merkezi yönetimi.
7. Totaliter rejime destek veren propagandalar.
Totaliterizm faşist, teokrasist ve bunun gibi katı sistemlerin belirgin tanımıdır. Totaliter rejim, halkın geleceği için yapılan bir şeydir. Bu nedenle totaliter rejimin korunması için her şey yapılabilir. Birey, yönetimin manipülasyonlarına açıktır. Düşünce ve ifade özgürlüğü bulunmaz. Yönetim aleyhine fikir öne sürülemez. Sadece totaliter görüşlü kişiler yönetime katılabilir.
Lider tek güçtür, tanrısaldır, her şeyi bilir, her şeye hakkı vardır. Liderin ruhunu okşayan lütfuna mazhar olur, eleştiren hiçlikte kaybolur. Her şeye o karar verir, hukuk odur.
Total rejimle otoriter rejim arasındaki fark, total rejimin otoriterliği içine almasından başka, yönetici elitin zorla kurgusal bir toplum inşa etmek istemesidir. Bu arzu kaba görünebilir, bilimsel de olabilir. Bu rejimde tehdit, kuşku, korku, ceza, ihbar, taciz, işkence, öldürme, toplama kampları bulunmaktadır.
Aile ve gruplar düzen için örgütlenir. Rejim, bir rüyaya bir ütopyaya dayanır veya amaçlar. Özgürlük yoktur, insanların kendi geleceklerini düşünmeleri imkânsızdır, her şey toplumun mutluluğu içindir.
Totalitarizm, toplumun ve toplumsal gerçekliğin bütününü kavradığını iddia eder. Kendi rejiminin değişmezliğini ayırdedebilmek için bir öteki terimi icat eder ve insanları, benden olanlar ve benden olmayanlar diye ikiye ayırır.
Faşist, teokrasist rejimlerde mutlak düşünce hakimdir. İnsanoğlunun doğuşundan beri kültür macerası sonsuza dek yeniden düşünülmeye, yeniden yorumlanmaya açık özelliktedir, ama totalitarizm bu kapıları kapatır, nihai açıklamaları bulduğunu söyler, tartışma hürriyetini baştan kesip atar. Böylece, geçici olmayan hiçbir mutlak olmadığını çelişik bir biçimde açıklar ve çöker. Durmadan değişen bir dünya, değişmez bir hakikatte nasıl dondurulabilir?
Jacques Derrida, bu sistemlerin metafizik olduğunu, temellerinin mantıksal olmadığını, şiddet kullanarak ayakta kalabildiğini ideolojilerinin dilinden ortaya çıkarmıştır. Bunların üstünlükleri akıldan değil, kendinden menkul zorbalıktan gelir. Ötekinin insan bile sayılmaması, dışlama ve hoşgörüsüzlük, herkesin çarkın bir parçası olması, özgürlüksüz özgürlük, eşitliksiz eşitlik, dinsiz din, ahlaksız ahlak ve sansür. Her şey önceden belirlenmiştir: Siyaset, hukuk, cinsellik, kültür, ekonomi, bilim. Dünya cennetini amaçlamak. Ancak bunu dünyayı cehenneme çevirerek yapmak.
Toplum sistemlerini açık toplum ve kapalı toplum olarak ikiye ayırırsak, kapalı toplumlar açık toplumun düşmanıdır ve er geç açık toplumu yok etmek isterler. Kapalı toplum vahşet ve teröre dayanır, baskı ve zulme dayanır, patolojik ve akıldışıdır. İnsanların zulme başkaldıracak yolları tıkanmıştır.
Devlet her şeydir. İnsanlara nasıl yaşayacağını dikte eder. Bireysellik bir puttur. Putları, düşünce polisi izler. Rejim, insanların doğal yapısını öyle bozar ki, insan insanlıktan çıkar, bu insanlar şu an varolmazlar veya gelecekte varolması gereken bir sistemin araçlarıdırlar veya gelecekteki sistemin varolması gerekmeyenleridir.
Rejimler totaliterdir ama isimleri farklıı olabilir: Halk cumhuriyeti, halk demokrasisi, nasyonal sosyalist vb.. Rejimin rüyası uyanıkken gördürülür, bekası devrimci coşkuyla ayakta kalır. Karl Popper bunu şöyle tasvir eder: "Tavizsiz radikallik. Tüm toplumsalın yapısını kökten dönüştürecek kıyametimsi bir devrim rüyası. Taş üstünde taş bırakmadan toplumu bir bütün olarak ele alma."
Üstün bir güç, bir parti, bir lider, bir grup, bir komite, bir aygıt bütün insanları yutan bir karadeliktir. Çoğulculuk ve özel alan suçtur. Militarizm rejimin sembolü olmuştur. Bütün bu sıkılığa rağmen bazıları daha eşittir.
Totalitarizmin en parlak örnekleri son yüzyılda ortaya çıktı. Hitler, Mussolini, Salazar, Franko vb. isimleriyle toplama kampları, soykırım, ölüm tarlaları birlikte anıldı. Şimdi bunlara Erdoağan eklemlenmek istiyor. ama emekçi halklarımız Erdoğanın şeflik hayaline geçit vermeyecektir.