Raporda, PKK’ye “silah bırakma” ve “taleplerini barışçıl ve yasal yollardan dile getirme” çağrısında bulunulurken, Kürt sorununa barışçıl çözümün “Türkiye’nin demokratik geleceği için gerekli” olduğu vurgulanıyor.
Raporun Kıbrıs sorunuyla ilgili bölümünde ise her yıl olduğu gibi büyük ölçüde Rum ve Yunan tezlerine yer veriliyor.
Avrupa Parlemantosu dünyada bir ilke imza attı. Parlamento, Türkiye Raportörü Kati Piri tarafından Türkiye’yle AB arasındaki üyelik müzakerelerinin askıya alınması için hazırlanan karar tasarısını 477 evet oyuyla kabul etti.
Ne anlama geliyor?
Parlamentonun kararı, üyelik müzakerelerini yürüten Brüksel açısından bağlayıcı değil. Yani üyelik müzakereleri şu an için askıya alınmayacak. Ancak Avrupa Parlamentosu’nun tavsiye niteliğindeki bu tür kararları, AB’ye üye devletlerin politikaları üzerinde etkili olabiliyor. Müzakerelerin askıya alınması için 28 üyenin oybirliği gerekiyor.
AP, Kasım 2016’da aldığı bir diğer kararda da üyelik müzakerelerinin ‘dondurulması’ çağrısında bulunmuştu.
Kararın içeriğinde neler var?
Kararda 15 Temmuz darbe girişimi kınanmakla birlikte, hükümetin sorumluları hukuk devleti ve adil yarghakkı çerçevesinde yargılama hak ve sorumluluğu olduğu vurgulanıyor.
Darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL kapsamında alınan önlemlerin temel özgürlüklerin korunması ve birçok vatandaş üzerinde “büyük çaplı, uzun vadeli, orantısız ve olumsuz etki yarattığı” görüşü not ediliyor.
Kararda, Türkiye vatandaşları için Schengen alanında vize serbestisinin Türkiye terörle mücadele yasalarında temel hak ve özgürlükleri güvence altına alıcı revizyona gitmediği sürece mümkün olamayacağını belirtiliyor.
Metinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı Avrupalı liderlere yönelik “Nazi” suçlamalarına da yer veriliyor. “Meşru olmayan bu tür ifadelerin devamının Türkiye’nin siyasi ortak olarak saygınlığını baltaladığı” ifade ediliyor.
Türkiye’nin iç sorunlarının ihracının “önemli sayıda Türk kökenlinin yaşadığı AB üyesi toplumlar içindeki barışçıl birlikte yaşamı tehdit ettiği” dile getiriliyor.
Raporda, Türk hükümetinden “kendi ihtiyaçları için AB ülkelerindeki Türk diasporasını sistematik biçimde seferber etmekten kaçınması da isteniyor.
Türk makamlarının “Türk diasporasına baskı yaptığına dair iddiaların” kaygıyla izlendiği belirtilen raporda, “yurt dışında yaşayan çifte vatandaşların Türk makamları tarafından takibe alınması” kınanıyor.
Raporda, kimi AB ülkelerinin OHAL sonrası sığınma talebinde bulunan Türkiye uyrukluların iltica dosyalarını hızlandırması “memnuniyet verici” olarak tanımlanıyor.