Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı
cezaevinde ziyaret eden Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk
Kozağaçlı, “Nuriye ve Semih ölmeye çalışmıyorlar. Açlık grevi yapıyorlar. İnfaz
idaresi Nuriye ve Semih’in hekim seçme hakkını elinden alarak aslında onları
ölüm orucuna zorluyor” dedi
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç
edilen akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça’nın, “İşimi geri
istiyorum” talebiyle başlattığı açlık grevi 120’nci gününe girdi. Sincan F Tipi
Kapalı Cezaevi’nde tutulan Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumu ve hukuki
durumuna ilişkin KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı
Selçuk Kozağaçlı dihaber’e bilgi verdi.
En son 2 gün önce Gülmen ve Özakça’yı
ziyaret eden Kozağaçlı, 1983’ten 2007’ye kadar olan süreçteki açlık grevlerine
tanık olduklarını ve açlık grevinin 120’nci günden itibaren insan bedeninde
nasıl sorunlar yaratabileceğini deneyimlediklerini söyledi. Gülmen ve
Özakça’nın sağlık sorunlarına ilişkin bilgi veren Kozağaçlı, şu açıklamalarda
bulundu:
Nuriye ve Semih’te kas yıkımı başladı.
Çok halsizler. Havalı yatak talebimiz hastane idaresi tarafından reddedildi.
Dolayısıyla önemli bir biçimde yatak yarası tehdidi altındalar. Ağrılardan
yanmalara, kulak çınlamasından duyma bozukluğuna, hareket kısıtlılığına kadar
birçok sağlık sorunları var. Bir süredir tekerlekli sandalye kullanıyorlar
zaten. Çünkü yürüme çok kas gücü gerektiren bir iş ve onların kasları çok
zayıf. Kilo kaybının dış görüntüye etkisi tabi bizler açısından çok üzücü. Her
ikisi de 20 kilonun üzerinde kaybettiler. Ve bunu ellerinden yüzlerinden fark
edebiliyoruz. Yine saç dökülmesi gibi ağrı gibi çok belirgin semptomlar da var.
Fiziksel olarak her geçen gün onları bir parça daha yorgun bir parça daha
yıpranmış görüyoruz. Fiziksel durumlarındaki kötülük artarak devam ediyor. 20
kilo vermiş halleriyle çoğu insan onları gördüklerinde tanıyamayabilir.
“Kan tahlili gerekiyor”
Gülmen ve Özakça’nın yasal olan hekim
seçme hakkının engellendiğini ve bu konuda Adalet Bakanlığı’na yaptıkları
başvuruların reddedildiğini vurgulayan Kozağaçlı, her ikisinin de sağlık
durumlarını tehdit eden unsurun ise akut sorunlarını ölçememeleri olduğunu
aktardı. Kozağaçlı, “Daha önce insanlar açlık grevinin 200’üncü günlerini de
gördüler. Ama 60’ıncı gününde ölen müvekkillerim oldu. Yani kalpleri,
böbrekleri nasıl? Karaciğer fonksiyonları nasıl bunları anlayabilmemiz için
ancak kan tahlili gerekiyor. Çok etkili doktor muayeneleri gerekiyor” dedi.
“40 gündür hekim kontrolü yapılmadı”
Sözlerinin devamında Gülmen ve Özakça’ya
40 gündür hekim kontrolü yapılmadığını aktaran Kozağaçlı, “Nuriye ve Semih
ölmeye çalışmıyorlar. Açlık grevi yapıyorlar. Bu bir ölüm orucu eylemi değil.
Seslerini duyurmak için açlık grevi yapıyorlar. Güvendiği hekimler onlara yaşam
tehlikesi doğduğunu söyledikleri anda bunu bırakabilecek durumdalar. Ve hatta
bırakmalılar elbette. Çünkü ölmeye çalışmıyorlar. Dolayısıyla Nuriye ve Semih
de bilmiyorlar nasıl bir durumda olduklarını. Biz de bilmiyoruz. İnfaz idaresi
bu tutumuyla Nuriye ve Semih’in hekim seçme hakkını elinden alarak aslında
onları ölüm orucuna zorluyor” diye belirtti.
Kozağaçlı, konuyla ilgili hem Anayasa
Mahkemesi (AYM) hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM)başvurduklarını
ancak bir gelişmenin olmadığının altını çizdi.
“Sorunlu olmayan tek şey bilinçleri”
Gülmen ve Özakça’nın cezaevinde çok
önemli zorluklar yaşadığını dile getiren Kozağaçlı, şöyle devam etti:
Örneğin tuvaletler alaturka ama onlar
artık bu tuvaletleri kullanabilecek durumda değil. Tüm bunlara rağmen Gülmen ve
Özakça’nın sorunlu olmayan tek şeyi bilinçleri. Bilinçleri son derece açık.
Okuyorlar. Artık daha az yazabiliyorlar. Ve avukat görüşmelerindeki
oryantasyonları iyi. Bizimle bir saate kadar yakın sohbet edebiliyorlar her
gün. Umutlarında ve neşelerinde bir kayıp yok, inanıyorlar işlerine
döneceklerine, kararlılar.
“Haftasonu AHİM’den gelişme bekliyoruz”
Kesinleşmiş olan tutukluluğa itiraz
ederek AYM’ye tedbir talebiyle başvurduklarını ve kendilerine 8 gün sonra dönüş
yapıldığını aktaran Kozağaçlı:
AYM meselenin özünü kavramaktan son
derece uzak bir cevap verdi. ‘Hayati bir tehlikede olurlarsa onlara müdahale
edecek ambulans ve doktor var hapishanede. Dolayısıyla tahliye edilmeleri acil
bir durum değil’ şeklinde cevap verdi. Oysaki biz 75 gün dışarıda sürmüş bir
açlık grevinin tutuklama yoluyla koşullarının ağırlaştırıldığını iddia
ediyoruz. AİHM’e başvurularımız devam ediyor. Bu hafta sonuna kadar AİHM’den
gelişmeler bekliyoruz
“Nuriye ve Semih 14 Eylül’ü
karşılayamaz”
Şuanda hukuksal açıdan hem tutuklamayla
ilgili hem de işe iade ile ilgili bir yol almadıklarını belirten Kozağaçlı:
Bir kamu davası açıldı. Bütün
soruşturmalar birleştirildi ve Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi 137 esasındaki
dosyaya 14 Eylül’e duruşma günü verdi. Nuriye ve Semih’in 14 Eylül’ü açlık
grevinde karşılaması mümkün değil. Bu kadar uzun bir süre hayatta kalamazlar.
Aslında tam bir sivil ölüm hali. Yargıya gidemiyorsunuz. Nuriye ve Semih de
böyle bir sivil ölüme karşı açlık grevi başlattı.
“Toplumsal muhalefet Nuriye ve Semih’i
sahiplenmeli”
Çözümün hükümetin Gülmen ve Özakça’yı
işe iade etmeleri ve açlık grevinin sonlanması olduğunu dile getiren Kozağaçlı
şu çağrıda bulundu:
Toplumsal muhalefet kitlesel bir biçimde
Nuriye ve Semih’i sahiplenip onları hapishaneden çıkartıp taleplerinin
etrafında güçlü bir hat oluşturursa Nuriye ve Semih’e ancak o zaman şunu
söylemeye hakkımız olduğunu söyleyebiliriz: ‘Lütfen artık ölmeyin sizinle
birlikte bizim de mücadele etmemize izin verin. Birlikte gösteriler yapalım,
yürüyüşler yapalım gerekirse birlikte açlık grevi yapalım; ama artık siz buna
ara verin.’ Şu anda Nuriye ve Semih’e bunu söylemeye hakkımız olduğunu
düşünmüyorum. Biraz daha güçlü ve etkili bir muhalefet inşa etmeliyiz. Hükümet
onları gözden çıkarttı ya da acımasızca davranıyor diye biz de ölümlerine razı
olacak değiliz.