27 Ekim 2016 Perşembe

Erdoğan Önderliğindeki Saray Sivil Darbeyi Muhalifleri Tasfiye Etmek İçin Kullanıyor..!

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Erdoğan kliği devleti Türk İslamcı çizgiye uygun olarak yeniden düzenlemeye çalışıyor. Çözüm üretmede zorlanan Saray önderliğindeki faşist devlet, her geçen gün daha saldırganlaşıyor. 'Ortak milli değeri' sadece 'suç ortaklığı' olan mekanizma, kuruluşundan bugüne iç düşman diye tariflediklerine karşı, savaşı, imhayı dayatmayı yegane kurtuluş yolu görmeye devam ediyor.
Darbe karşıtlığı üzerinden neredeyse tüm dünyaya savaş ilan eden Erdoğan önderliğindeki Saray, bir taraftan kendi geleceğini garantiye almaya, öte yandan sınırları büyütme sevdası üzerinden kitleleri faşist milliyetçi ve dini gericilikle özellikle de devrim ve Kürt düşmanlığıyla yedeklemeye çalışıyor. 15 Temmuz ruhu üzerinden geniş kitleler, Türk şovenizmiyle militarize ediliyor.
Nitekim Lozan tartışması neo-Osmanlı yayılmacı bir ruh halinin ihtiyacının ürünü olarak gündemleştiriliyor.
Keza, Yenikapı ruhu bu strateji üzerinde kuruluyor. Ekranlara yansıyan tartışmaların aksine, bütün bölükleriyle devlet içinde Misak-ı Milli sınırlarını genişletme yayılmacı hayali/mutabakatı sürüyor. Başkanlık meselesine burjuva siyaset içinde itirazlar gelse de, esas alanda, Suriye ve Irak sahasında ya da devrimci demokratik ve Kürt yurtsever güçlere yönelik saldırılara bir itirazın olmaması bundandır. Ülkeyi içte-dışta savaşa sokan Erdoğan'a ses edilmezken, tezkereye 'evet' oyu verilirken, yaşanan bu sürecin doğal sonucu olan Başkanlığa karşı çıkmak trajikomik kalıyor. Zaten AKP hükümetinin, fiili durumu yasallaştıralım demesi de bu anlamdadır.
Dışta gözü dönmüş bir faşist saldırganlık siyaseti, ancak içte bütün muhalif seslerin kesilmesiyle yürütülebilir. Meclis zaten fiilen Saray'a taşındı. Devrimci, demokratik ve Kürt yurtsever güçler ağır saldırı altında. İki siyasi irade var artık. Biri, Tayyip Erdoğan'da somutlanan faşist milli birlik iradesi. Bunun içinde başta MHP yedek lastiği olmak üzere, mız mızlayan ama sürece ayak uyduran CHP dahil bütün burjuva partiler ve gerici faşist, bizzat devlet tarafından örgütlenmiş çeteler var. Diğer irade ise emekçilerin demokratik temsilcisi devrimci demokrat muhalif güçler ve HDP'dir. Kuşku yok ki Sarayın hedef tahtasına oturttuğu HDP, sadece bileşenlerinden, oy verenlerinden ibaret değildir artık. HDP bugün hiç olmadığı kadar, söz konusu dinci i faşist ve ulusalcı bloktan yani Saray cephesinden rahatsız olan kitlelerin ilgi odağıdır. Bütün eksiklerine, yetmezliklerine, hatalarına vb rağmen direnişin önünde duruyor.
Tam da bu noktada, Saray faşizminin bu odağı etkisizleştirmek için HDP vekillerine ve eşbaşkanlarına, belediyeler yönelik soruşturma ve tutuklama, kayyum atamalarıyla planları devreye giriyor. Mecliste halkın temsilcileri olarak bulunan HDP vekilleri ve halkın oyları seçilmiş belediye eşbaşkanları ve seçilmişler faşist örgütlenmenin önündeki temel engeldir. Plan, irade kırma, korkutup sindirerek çökertme altını boşaltma, içe döndürme biçiminde yürütülüyor.
 Nitekim gözaltı operasyonları ve belediyelerin Saray'a bağlı özel kuvvetler tarafından işgali, vekillere yönelik tutuklama hamlesinin ön hazırlığıdır.
Süreci klasik, devrimci, demokratik kazanımlar karşısında egemenlerin saldırıları ve bunun karşısında direniş olarak tanımlamak yetersiz kalabilir. Herkes kendi bulunduğu yerden bu saldırılara karşı durabilir, durmalıdır. Ancak bu yetersizdir. İhtiyaç olan birleşik bir direniş odağı yaratabilmektir. Direnişi kurucu bir iradeye dönüştürmenin yolu da budur. HDP vekilleri ve belediyelerde seçilmiş olanlar durumu büyük öneme taşıyor Belediye başkanları ve meclis üyelerinin tutuklaması ve belediyeler kayyumla el konulması sıranın vekillerinin tasfiyesine gelecektir. Haliyle bu durum Saray faşizmine karşı direnişinin ne kadar aciliyet taşıdığını gösteriyor.
Haliyle, tüm devrimci-demokrasi güçleri bütün kaygı ve önyargılarını bir kenara bırakarak halka açılmış faşist baskı ve saldırı dalgasına karşı saf tutabilmelidir. Halkın seçilmişlerine yönelik  topyekün saldırının karşısında,  bileşik direnişle  karşı koymadan, faşist saldırının önünü kesmek mümkün olmayacaktır.

Erdoğan dünya lideri pozlarında, içte ve dışta savaş tam tamlarıyla çalmaya,  televizyon ve radyoları kapatıp toplu tutuklamaları dayatarak  korku dağlarını büyütmeyi hedefliyor. Nitekim, Erdoğan ve şürekası büyük-küçük  demeden tam bir irade birliğiyle halka saldırıyorlar. Buradan çıkartılması gereken ders, aynı biçimde birleşik devrimci bir direniş odağının yaratılmasıdır. Tüm emekçi halklar seçimli belediye başkanları, Meclis üyeleri  ve  HDP vekillerine sahip çıkmalı, tasfiye edilmeye çalışılanın tüm emekçilerin iradesi olduğu unutulmamalıdır. 7 Haziran'dan egemenlerin çıkarttığı ders, Seçilmiş belediyeler ve HDP'de nezdinde birleşen halk muhalefetini faşist devlet terörüyle geriletmek, içe döndürmekti. Şimdi asıl  görev, bu faşist gerici  kuşatmayı yararak saldırıyı  boşa çıkarmaktır.