15 Temmuz darbe girişiminin ardından
Erdoğan kliği devleti Türk İslamcı çizgiye uygun olarak yeniden düzenlemeye
çalışıyor. Çözüm üretmede zorlanan Saray önderliğindeki faşist devlet, her geçen
gün daha saldırganlaşıyor. 'Ortak milli değeri' sadece 'suç ortaklığı' olan
mekanizma, kuruluşundan bugüne iç düşman diye tariflediklerine karşı, savaşı,
imhayı dayatmayı yegane kurtuluş yolu görmeye devam ediyor.
Darbe karşıtlığı üzerinden neredeyse tüm
dünyaya savaş ilan eden Erdoğan önderliğindeki Saray, bir taraftan kendi
geleceğini garantiye almaya, öte yandan sınırları büyütme sevdası üzerinden
kitleleri faşist milliyetçi ve dini gericilikle özellikle de devrim ve Kürt
düşmanlığıyla yedeklemeye çalışıyor. 15 Temmuz ruhu üzerinden geniş kitleler,
Türk şovenizmiyle militarize ediliyor.
Nitekim Lozan tartışması neo-Osmanlı
yayılmacı bir ruh halinin ihtiyacının ürünü olarak gündemleştiriliyor.
Keza, Yenikapı ruhu bu strateji üzerinde
kuruluyor. Ekranlara yansıyan tartışmaların aksine, bütün bölükleriyle devlet
içinde Misak-ı Milli sınırlarını genişletme yayılmacı hayali/mutabakatı
sürüyor. Başkanlık meselesine burjuva siyaset içinde itirazlar gelse de, esas
alanda, Suriye ve Irak sahasında ya da devrimci demokratik ve Kürt yurtsever
güçlere yönelik saldırılara bir itirazın olmaması bundandır. Ülkeyi içte-dışta
savaşa sokan Erdoğan'a ses edilmezken, tezkereye 'evet' oyu verilirken, yaşanan
bu sürecin doğal sonucu olan Başkanlığa karşı çıkmak trajikomik kalıyor. Zaten
AKP hükümetinin, fiili durumu yasallaştıralım demesi de bu anlamdadır.
Dışta gözü dönmüş bir faşist
saldırganlık siyaseti, ancak içte bütün muhalif seslerin kesilmesiyle
yürütülebilir. Meclis zaten fiilen Saray'a taşındı. Devrimci, demokratik ve
Kürt yurtsever güçler ağır saldırı altında. İki siyasi irade var artık. Biri,
Tayyip Erdoğan'da somutlanan faşist milli birlik iradesi. Bunun içinde başta
MHP yedek lastiği olmak üzere, mız mızlayan ama sürece ayak uyduran CHP dahil
bütün burjuva partiler ve gerici faşist, bizzat devlet tarafından örgütlenmiş
çeteler var. Diğer irade ise emekçilerin demokratik temsilcisi devrimci
demokrat muhalif güçler ve HDP'dir. Kuşku yok ki Sarayın hedef tahtasına
oturttuğu HDP, sadece bileşenlerinden, oy verenlerinden ibaret değildir artık.
HDP bugün hiç olmadığı kadar, söz konusu dinci i faşist ve ulusalcı bloktan
yani Saray cephesinden rahatsız olan kitlelerin ilgi odağıdır. Bütün
eksiklerine, yetmezliklerine, hatalarına vb rağmen direnişin önünde duruyor.
Tam da bu noktada, Saray faşizminin bu
odağı etkisizleştirmek için HDP vekillerine ve eşbaşkanlarına, belediyeler
yönelik soruşturma ve tutuklama, kayyum atamalarıyla planları devreye giriyor.
Mecliste halkın temsilcileri olarak bulunan HDP vekilleri ve halkın oyları
seçilmiş belediye eşbaşkanları ve seçilmişler faşist örgütlenmenin önündeki
temel engeldir. Plan, irade kırma, korkutup sindirerek çökertme altını
boşaltma, içe döndürme biçiminde yürütülüyor.
Nitekim
gözaltı operasyonları ve belediyelerin Saray'a bağlı özel kuvvetler tarafından
işgali, vekillere yönelik tutuklama hamlesinin ön hazırlığıdır.
Süreci klasik, devrimci, demokratik
kazanımlar karşısında egemenlerin saldırıları ve bunun karşısında direniş
olarak tanımlamak yetersiz kalabilir. Herkes kendi bulunduğu yerden bu
saldırılara karşı durabilir, durmalıdır. Ancak bu yetersizdir. İhtiyaç olan
birleşik bir direniş odağı yaratabilmektir. Direnişi kurucu bir iradeye
dönüştürmenin yolu da budur. HDP vekilleri ve belediyelerde seçilmiş olanlar
durumu büyük öneme taşıyor Belediye başkanları ve meclis üyelerinin tutuklaması
ve belediyeler kayyumla el konulması sıranın vekillerinin tasfiyesine
gelecektir. Haliyle bu durum Saray faşizmine karşı direnişinin ne kadar aciliyet
taşıdığını gösteriyor.
Haliyle, tüm devrimci-demokrasi güçleri
bütün kaygı ve önyargılarını bir kenara bırakarak halka açılmış faşist baskı ve
saldırı dalgasına karşı saf tutabilmelidir. Halkın seçilmişlerine yönelik topyekün saldırının karşısında, bileşik direnişle karşı koymadan, faşist saldırının önünü kesmek
mümkün olmayacaktır.
Erdoğan dünya lideri pozlarında, içte ve
dışta savaş tam tamlarıyla çalmaya, televizyon ve radyoları kapatıp toplu
tutuklamaları dayatarak korku dağlarını
büyütmeyi hedefliyor. Nitekim, Erdoğan ve şürekası büyük-küçük demeden tam bir irade birliğiyle halka
saldırıyorlar. Buradan çıkartılması gereken ders, aynı biçimde birleşik devrimci
bir direniş odağının yaratılmasıdır. Tüm emekçi halklar seçimli belediye
başkanları, Meclis üyeleri ve HDP vekillerine sahip çıkmalı, tasfiye
edilmeye çalışılanın tüm emekçilerin iradesi olduğu unutulmamalıdır. 7
Haziran'dan egemenlerin çıkarttığı ders, Seçilmiş belediyeler ve HDP'de nezdinde
birleşen halk muhalefetini faşist devlet terörüyle geriletmek, içe döndürmekti.
Şimdi asıl görev, bu faşist gerici kuşatmayı yararak saldırıyı boşa çıkarmaktır.