İstanbul, Esenyurt’taki Kuruçeşme
Mahallesi’nde bulunan Kıraç Cemevi, 15 Aralık’ta yedi yemeği adlı taziye ve
ibadet sırasında polis baskınına maruz kaldı, Cemevi içerisine biber gazı
atıldı. Gözaltına alınan 18 yaşından küçük 6 çocuk serbest bırakılırken,
yetişkinler dün adliyeye çıkarılana dek İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde
gözaltında tutuldu.
SUÇLAMA: ÜYELİK İDDİASI OLAN KİŞİYİ
ANMAK
26 kişi de ölen kişiyle ilgili “yasadışı
örgüt üyeliği” iddiası olduğundan, taziyesine katılarak propaganda suçu
işledikleri iddiasıyla, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/3 maddesi uyarınca bu
sabah karşı 02.00 civarında tutuklandı. 25 kişi, İstanbul 1. ve 13. Sulh Ceza
Mahkemelerindeki sorgularının ardından tutuklandı. Avukat Barkın Timtik,
İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesince tutuklandı.
Halkın Hukuk Bürosu’ndan avukat Aytaç
Ünsal, Cemevinde bulunanların, bina içine biber gazı atılarak dışarı çıkarıldığını,
darp edildiklerini, ölüm tehdidine maruz kaldıklarını söyledi. Aytaç Ünsal,
“Polisin böyle davranmasını ideolojik bir eğilimden başka açıklayacak bir şey
yok” diye konuştu.
“CEMEVİ GAZA BOĞULARAK İNSANLAR
GÖZALTINA ALINDI”
Bianet’in haberine göre, Avukat
Timtik’in dünkü savcılık sorgusunda gözaltı sırasında yaşananları anlatması ise
tutanağa şöyle yansıdı:
“Oğuz Meşe benim müvekkilimdi. Ölümü
nedeniyle Alevi inancına göre Kıraç Cemevinde yedisi yapılacaktı. 15 Aralık
saat 13.30 sıralarında Cemevinin bahçesindeydim. Bu sırada minibüs ve arkasında
akrep aracıyla gelen çok sayıda polis araçlardan inip Cemevinin bahçesine
girdi. Polisler hızla Cemevine yönelince kendilerine ‘Ben avukatım, amiriniz
kim’ dedim, amirleriyle görüşmek istedim. Bu sırada amirleri olduğunu anladığım
bir polis bana doğru gelerek doğrudan yüzümü avuçladı. ‘Alın bunu da diyerek
omzundan itti. Ben bu sırada ‘Ben avukatım, beni alamazsınız’ demeye çalıştım.
Zorla götürüp gözaltına aldılar. Bana sonradan anlatıldığına göre cemevi de
gaza boğularak insanlar gözaltına alınmış. Yaşanan her şey kamera kaydına
alınmıştır, kamera kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum.”
“İŞKENCE, HAKARET VE KÜFÜRE MARUZ
KALDIM”
“Gözaltına alınıp minibüse götürüldüm.
Cemevinden çıkarılıp gözaltına alınan insanların da gözleri gazdan kızarmıştı.
Minibüste küfür ettiler, silahlarının dipçiğiyle vurdular. Polisler,
‘Susacaksınız, sesinizi çıkarmayacaksınız, devlet biziz’ dediler.
“İşkence yaptıklarını söylediğimde,
‘İşkenceyi birazdan göreceksiniz’ dediler. Bizi Kıraç karakolunun yan
tarafındaki top sahasına götürdüler. İndirip top sahasına oturttular. Üzerimize
gaz bombası, plastik mermi sıktılar. Gaz fişekleri sağ yanağıma, sağ bacağıma,
göğsüme isabet etti. Yüzüme gelen fişek nedeniyle yanağım sararmış vaziyette.
Bir kadın polis saçımdan tutarak beni yerde sürükledi.
“Sonraki tüm gözaltı işlemlerinde de zor
kullanıldı. Çevik kuvvet polislerinden biri başımı koltuğa koyup yumruk attı.
Başka bir polis bana silah çekti. Hatta meslektaşları onu sakinleştirmek için
aşağı indirdi. Gözaltındaki beş gün boyunca işkence gördüm, hakarete ve küfre
maruz kaldım. Polislerden şikayetçiyim.”
Avukat Ebru Timtik de savunma sırasında,
Cemevine baskınla ilgili şunları söyledi:
“Her vatandaş, Anayasa’ya göre, düşünce kanaat ve inanç özgürlüğüne
sahiptir. Örgüt üyeleri ve onların yakınları da bu haklardan müstesna değil.
Camiye ayakkabıyla girmek nasıl ki kaba ve ayıp karşılanıyorsa Cemevine
girmenin de kuralları vardır. İçinde insanlar varken Cemevine gaz bombası
atmak, silahlarla girmek, küfür etmek sadece insanlık ayıbı değil, suçtur.
Cemevine girme emrini veren savcı da hukuken