27 Aralık 2016 Salı

Cumartesi Annelleri’nden Fatma Morsümbül hayatını kaybetti..!


12 Eylül darbesinde gözaltında kaybedilen 19 yaşındaki Hüseyin Morsümbül’ün annesi Fatma Morsümbül yaşamını yitirdi.
Bingöl’de 12 Eylül askeri darbesinden 6 gün sonra 18 Eylül 1980 akşamı asker ve polislerin evlerine yaptığı baskında gözaltına alınan 19 yaşındaki Bingöl Lisesi öğrencisi oğlu Hüseyin Morsümbül’ü bulabilmek için yıllardır Cumartesi Anneleri’nin başlattığı mücadelede yer alan Fatma Morsümbül, dün akşam saatlerinde Bingöl’de yaşamını yitirdi
Cenaze bugün Bingöl Gözeler Köyü’nde defnedilecek.
‘EVLAT ACISINI BİLİYORUM, BARIŞ İSTİYORUM’ 
Fatma Morsümbül, 27 Eylül 2014’te hastanede olduğu için gelemediği Galatasaray Meydanı’na gönderdiği mektupla seslenmişti. Morsümbül, mektubunda şöyle demişti:
"Galatasaray'a sahip çıkmak Hüseyin'e sahip çıkmaktı. Ben hastanedeyim ama çocuklarım, torunlarım Galatasaray'da.
Altı çocuklu, kendi halinde bir aileydik. Darbe sonrası askerler ve polisler baskın yaptı. Lise öğrencisi oğlumun gözleri ve elleri bağlandı. 'İfadesini alıp beş dakika sonra geri getireceğiz' diye götürdüler. Bir daha göremedik.
Hüseyin en büyük oğlumdu. Aklım fikrim hep ondaydı, sonraki beş çocuğuma annelik yapamadım. Çocuklarım birbirini büyüttüler.
Ekin bu ortamda büyüdü ve ağabeyinin adını alarak dağa gitti. Bir kaç yıl sonra çatışmada öldürüldü. Ölü bedenine işkence yaptılar.
İki oğlumu bu kirli rant savaşında kaybettim. Evlat acısını biliyorum. Bu acıyı başka anneler yaşamasın diye barış istiyorum."
HÜSEYİN MORSÜMBÜL NASIL KAYBEDİLDİ?
İnsan Hakları Derneği Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu, 17 Eylül 2016’da Galatasaray Meydanı’ndaki 599’uncu hafta açıklamasında Hüseyin Morsümbül’ün kaybedilişini şöyle aktarmıştı:
“12 Eylül askeri darbesinden 6 gün sonra 18 Eylül 1980 akşamı Morsümbül ailesinin Bingöl’deki evi asker ve polisler tarafından basıldı. Bingöl Lisesi’nde öğrenci olan çocukları Hüseyin gözaltına alınarak Bingöl Askeri Tugay Komutanlığı’na götürüldü. Onu soran ailesine Hüseyin'in yüksek güvenlik önlemleri ile korunan taburdan kaçtığı söylendi. Oğlunu arayan anne ve baba gözaltına alındı. Baba Hanefi Morsümbül ağır işkence gördü. Hüseyin’den bir daha haber alınamadı. Anne Fatma ve baba Hanefi Morsümbül askeri savcılığa giderek ifade verdi. Olup bitenleri savcıya anlattı ve sorumlular hakkında şikayetçi oldu. Ama Hüseyin’in kaybedilmesi ile ilgili hiçbir işlem yapılmadı, dosya bile açılmadı.
Olaydan 4 yıl sonra, o dönem tugayda asker olduğunu, vicdan azabı çektiğini söyleyen bir kişi Morsümbül Ailesi'ne telefonla ulaştı. Hüseyin'in işkencede öldürüldüğünü ve battaniyeye sarılarak taburdan götürüldüğünü söyledi.
Hüseyin’in akıbeti konusunda hiçbir şey yapmayan devlet 2003 yılında onu askerliğini yapmamış diye vatandaşlıktan çıkardı.
İHD avukatı Eren Keskin’in 2011 yılında yaptığı suç duyurusu ile yeni bir soruşturma başlatıldı. Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı olay tarihinde Bingöl’de görevli personelin listesini istedi. Aralarında Durmuş Kıvrak’ın da olduğu dokuz personelin listesi, adresleri ve irtibat bilgileri savcılığa ulaştı.
Soruşturma kapsamında savcıya ifade veren dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Kıvrak 18-23 Eylül tarihlerinde mazeret izni kullandığını, izin dönüşü masasında isimsiz bir ihbar mektubu bulduğunu, mektupta Hüseyin Morsümbül isimli şahsın gözaltına alındığı, gözaltında astsubaylar tarafından dövülerek öldürüldüğü, alay komutanı ve astsubaylar tarafından arabaya konularak götürüldüğü yazılıydı dedi.
Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı derinleştirmek yerine yaşam hakkına yönelik olan suçun zaman aşımına tabi olmadığım ama olayın üzerinden 35 yıl geçmesi nedeniyle delil toplanmasının hukuken ve fiilen çok güç olduğu ve dava açmayı gerektirecek yeterli delil elde edilemediği gerekçesi ile 20 Ekim 2015 tarihinde ‘ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verdi. Bu Karar için Bingöl Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edildi.
Hüseyin Morsümbül'ün kaybedilmesinden dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Kıvrak sorumludur. Bingöl İl Alay Komutanı Beşir Akın ve 12 Eylül cuntasının tüm aktörleri sorumludur."
(Kaynak: Dihaber)