Ahmet Şık Şık 'FETÖ', 'DHKP-C' ve 'PKK'
propagandası yaptığı öne sürülerek Erdoğanın talimatıyla tutuklandı.
Ahmet Şık, dün İstanbul'daki evine
yapılan baskınla gözaltına alınmıştı.Ahmet Şık'ın tutuklanması meslektaşları
tarafından alkışlarla protesto edildi.
azeteci Ahmet Şık, 24 saatlik gözaltı
süresinin ardından adliyeye sevk edildi. Yaptığı haberler ve attığı tweetler
gerekçe gösterilerek dün İstanbul’daki evine yapılan baskınla gözaltına alınan
Gazeteci Ahmet Şık, İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirildi. Şık’ın
“Gazeteciliği böyle soruşturamazsınız. Beş yıl öncesinin aynısı tekrar ediyor”
dediği belirtildi. Şık, Çağlayan Adliyesine sevk edildi.
SAVCI, AHMET ŞIK'A YAPTIĞI HABERLERİ
SORDU
Savcının, Gazeteci Ahmet Şık'a attığı 12
tweeti ve bazı haberlerini sorduğu öğrenildi. Şık'a yöneltilen sorular
arasında, Cemil Bayık ile yaptığı röportaj, MİT'in Suriye'deki cihatçılarla
bağlantısına dair haberi ve Çağlayan Adliyesi'nde Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı
rehin alan Bahtiyar Doğruyol ve Şafak Yayla ile telefonla görüşerek yaptığı
haber de yer alıyor.
Ahmet Şık’ın avukatlarından Tora Pekin,
Şık’a yöneltilen suçlamaların belli olmadığını, TCK’nin 301. maddesinden
soruşturma için izin alınması gerektiğini ve bu iznin alınıp alınmadığını
sordu.Evrensel’e konuşan Avukat Can Atalay da, Ahmet Şık’ın adliyeye
götürüldüğünü aktardı. Atalay, “Hukuki olarak işlem nedir bilmiyoruz” dedi.
Cumhuriyet, Ahmet Şık'ın savcının
soruları karşısında verdiği ifadesini yayımladı:
"Ben yukarıdaki soruların hepsine
genel olarak cevap vermek istiyorum, 15 Temmuz kalkışması başarılı olsaydı, su
an yaşadığımızı yaşamış olacaktık, yani darbenin engellenmiş olması bir
cuntanın iktidarda olduğunu değiştirmiyor ve böyle bir dönemde zaten geçmişten
beri sorunlu olan yargının kendisinin hukukla bağının bu kadar zayıf olduğu bir
süreçte mesleki faliyetlerimin soruşturma konusu edilmesini meslek ahlakıma
hakaret sayarım, kimsenin de haddine değildir.
Dolayısıyla bu sorulara yanıt vermek
istemiyorum, yargı bağımsız tarafsız ve adil olabilseydi o zaman ifade vermek
isterdim, zaten böyle bir soruşturma olmazdı. Savcılık makamının yönelttiği
sorulardan birisi Sabah Gazetesi'nde Nazif Karaman'ın imzasıyla yayınlanan bir
haberden yola çıkılarak yöneltilmiştir, haber metninde savcılık makamı
kastedilerek şahsımın suçlandığına ilişkin bazı konular dile getirilmektedir,
ancak soru bizzat haber metninde yazan konu ile ilgilidir. Haberi yazan kişinin
iddiasına ne diyorsunuz şeklindedir.
Soruşturmayı Adalet Bakanlığı'na bağlı
savcılık makamımı yürütmektedir, yoksa bir medya çalışanı mı yürütmektedir.
Şuanda sahnelenen senaryoyu daha önce ben yaşadım, 2011 yılında AKP ve Gülen
cemaatini taht kavgasına tutuşunca şuanda yaşanan savaş günlerine gelindi,
günümüzün kullanışlı sözcüğü de daha önce adlandırılan bahsetmekten bile
korkulan Gülen Cemaatini kasteden FETÖ olarak karşımıza çıktı. Ergenekon
sürecinde poliste yargıda örgütlenmiş bir suç örgüt olarak çalışan Gülen cemati
kadroları ve bu çetenin siyasi onay makamı AKP hükümeti hedef aldıkları her kim
ise öncelikle kendilerine yakın medya organlarında asılsız suçlamalarla itibar
suikastine uğratıldı, daha sonra bu suç örgütüne mensup polisler hedef alınan
kişiyi gözaltına alır, gözaltının süresinin sonunda suç örgütünün başka bir
uzantısı olan savcılık makamının karşısına çıkartılırdı, Orada karşınıza
çıkacak sonuç belliydi, tutuklama istemiyle sevk olma, hakimler zaten bu suç
örgütü zincirinin diğer halkasıydı, yani suçlama sorgulama, hüküm ve her şey
önceden belirlenmiş bir senaryonun parçasıydı, iki eski iktidar ortağının
birbirleriyle savaşa tutuşmaları neticesinde Gülen cemaati kadroları büyük
oranda polis teşkilatı ve yargıdan tasfiye ediliyormuş gibi görünüyor, Ancak o
dönemde karşımıza çıkan hukuğun paspas edilmesi süreci yeni figüranlarıyla ve
daha pespaye bir biçimde sergilenmeye devam ediyor. 5 yıl önceki Ergenekon
örgütü bağlamında suçlandığım da mesleki faaliyetlerim soruşturma konusu
olmuştu, Şimdi de mesleki faaliyetlerim başka bir isimle soruşturma konusu
edilmeye çalışılıyor, bu aşamada söyleyecek başka bir sözüm yoktur.