İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisinin verilerine göre 25 Aralık 2016 tarihine kadar kayıtlara geçen iş cinayetleri sayısı 1929. Türkiye bu rakamla, 301 işçinin yaşamını yitirdiği Soma Katliamının yaşandığı 2014’teki sayıyı da geride bırakarak utanç verici bir rekora imza attı.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) 25 Aralık tarihine kadar yaşanan iş cinayetlerinin verilerini paylaştı. Verilere göre 1929 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirenlerden 1651’i işçi kamu emekçisi, 278’i çiftçi ve esnaftan oluştu. 56 çocuk, 96 kadın ve 96 göçmen işçinin yaşamını yitirdiği iş cinayetleri en fazla inşaat iş kolunda yaşandı. İnşaat iş kolunu tarım, taşımacılık, ticaret/büro, belediye, metal ve maden iş kolları takip etti. En fazla iş cinayetlerinin yaşandığı iller ise sırasıyla İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Ankara, Antalya ve Konya oldu.
AKP DÖNEMİNDE 18 BİN 400 İŞÇİ ÖLDÜ
İSİG verilerine göre; AKP’nin iktidara geldiği kasım 2002 yılının son iki ayında 146 işçi, 2003 yılında 811 işçi, 2004 yılında 843 işçi, 2005 yılında 1096 işçi, 2006 yılında 1601 işçi, 2007 yılında 1044 işçi, 2008 yılında 866 işçi, 2009 yılında 1171 işçi, 2010 yılında 1454 işçi, 2011 yılında 1710 işçi, 2012 yılında 878 işçi, 2013 yılında 1235 işçi, 2014 yılında 1886, 2015 yılında 1730, 25 Aralık 2016’ya kadar da 1929 işçi yaşamını yitirdi. Böylece AKP döneminde hayatını kaybeden işçi sayısı toplamda 18 bin 400 oldu.
OHAL’DE İŞ CİNAYETLERİ YÜZDE 15 ARTTI
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin, kasım ayı iş cinayetleri raporunda, OHAL ilanına kadar ayda ortalama 154 iş cinayeti yaşanırken, OHAL sonrası bu rakamın 177’ye çıktığı belirtilmişti. Raporda, “Zaten kötü olan İSİG koşulları daha da kötüleşti. OHAL ilanı ile beraber iş cinayetleri yüzde 15 artış gösterdi. İşte bu yüzden ‘OHAL kaldırılsın’ diyoruz” denilmişti.
SERİ CİNAYETLERİN TEMEL SEBEBİ GÜVENCESİZLİK
Akademisyen Özgür Müftüoğlu, ekonomideki sıkışma dolayısıyla sermayenin maliyetleri düşürmek için emeğin daha uzun sürelerde, daha ucuza çalıştırılmasını içeren bir politika izlediğine dikkat çekerek, İşçiler emekçiler işlerini kaybetmemek için buna karşı ses çıkartamıyorlar” dedi.
Türkiye ekonomisinin son yıllarda daha da gerilemeye başladığını ifade eden Müftüoğlu, “Ekonomideki sıkışma dolayısıyla, sermaye emek üzerine daha fazla yük bindirmesini, yani maliyetleri düşürmek için emeğin daha uzun sürelerde daha ucuza çalıştırılmasını içeren bir politika izliyor. Dolayısıyla da iş cinayetine temel olarak neden olan koşullar yaratılmış oluyor. Ve artık sadece belli iş kollarında değil hemen her iş kolunda çok yaygın bir şekilde iş cinayetleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Bunlara da seri iş cinayetleri diyebiliriz. Daha önce de çok sayıda işçinin bir arada olduğu, Soma’da olduğu gibi iş cinayetleri oluyordu. Ama böyle toplu olmamasına rağmen seri, sürekli, düzenli işçilerin öldüğü bir çalışma rejimi karşımıza geliyor. Bunda da çok temel olan elbette güvencesiz olmak. Giderek işçiler emekçiler güvencesizleştikçe çalışma koşulları ağırlaşıyor. Buna karşı işlerini kaybetmemek için ses çıkartamıyorlar. Ve dolayısıyla da bu iş cinayetleriyle de karşılaşıyoruz. Temel neden olarak bunu gösterebiliriz. Yani burada rekabet, maliyetlerin düşürülmesi ve emek üzerinde baskı yaratılması bu sonuçlara yol açıyor” dedi
Devletin kurumlarının da düzenleme ve denetleme görevleri olduğunu hatırlatan Müftüoğlu, “Burada bunun da yerine getirilmediğini çok açık bir şekilde görüyoruz. Soma olduktan sonra birtakım yeni yasalar yeni düzenlemelerle sözde birtakım tedbirler getirilecekti. Ama hiçbir zaman bunu önleyici bir durum olmadı. Burada temel olan mesele daha ucuza daha verimli ve yüksek getirisi olan bir iş gücü sağlamak. Bu da doğrudan işçilerin daha fazla sömürülmesi ve iş cinayetlerine kurban gitmelerine neden oluyor” diye konuştu.
‘NEDENLERİ ORTADAN KALDIRMAK GEREKİYOR’
İş cinayetlerini önlemenin yolunun, nedenleri ortadan kaldırmaktan geçtiğine dikkat çeken Müftüoğlu sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yani çalışma düzeni içerisinde işçinin emekçinin insanca yaşamını sürdürebileceği bir üretim düzenini sağlamak gerekiyor. Burada rekabet edemiyor olabilmek, maliyetler gibi nedenlerin hiçbirisi mazeret olamaz. Bir ekonomi, üretim sistemi bütün bunların hepsi insan içindir. İnsanları öldürmeden üretim yapamıyorsanız o zaman sizin üretim sisteminizde bir yanlışlık vardır. Bugün öldüren, kapitalizmin geldiği süreçtir. Buna mahkum değildir insanlık. Ölmeden de üretim yapabilir. İnsanlık, insanca yaşayacak sömürüsüz bir düzeni de kurabilir. Bizim önümüze sanki bundan başka bir yol yokmuş, Mecburen bunlar yapılmak zorundaymış, işçiler ölmek ya da sömürülmek zorundaymış gibi bir durum dayatılıyor. Bu asla kabul edilemez. Burada tek bir mesele vardır. O da bir sınıf mücadelesidir. Bu kadar cinayetin olmasındaki önemli etken de sınıf mücadelesinin zayıf olmasıdır. Dolayısıyla burada yapılması gereken bu mücadelenin yanlışlarını da dikkate alarak yeniden en etkili bir şekilde nasıl bir mücadele örgütlenir? Bunun çabasını göstermektir.”