Bu hafta hayatını kaybeden mücadele
arkadaşları Fatma Morsümbül’ü anan Cumartesi Anneleri, 2016 yılı için “Gidişin
olsun dönüşün olmasın” diyerek, 2017 yılında da mücadelelerini sürdüreceklerini
belirtti
Cumartesi Anneleri, kayıp yakınlarının
akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için 614’üncü kez Galatasaray
Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde, üzerine kımızı karanfiller ile “barışı”
simgeleyen beyaz tülbendin bırakıldığı, “Failler belli kayıplar nerede”
pankartı açılarak kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı.
Eyleme Halkların Demokratik Partisi
(HDP) Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, önceki gün serbest bırakılan yazar
Necmiye Alpay, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve
çok sayıda kişi katıldı.
“Kaybettiğiniz insanları da mı
tanımıyorsunuz?”
İlk olarak 23 Şubat 1995’te gözaltında
kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız konuştu. Konuşmasına “İlk önce
soralım biz 21 yıldır burada ne yapıyoruz?” diye sorarak başlayan Yıldız,
yıllarca adaleti aradıklarını ve seslerini bütün dünyaya ilettiklerini ancak
Türkiye’ye duyuramadıklarını söyledi. Kayıp fotoğraflarını taşıyan Cumartesi
İnsanları’na fotoğrafları kaldırtan Yıldız, “Bizi duymadınız ve tanımıyorsunuz.
Peki, bu kaybettiğiniz insanları da mı tanımıyorsunuz?” sözleriyle devlet
yetkililerine sordu.
Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren
Cumartesi Anneleri’nden Fatma Morsümbül’ün, “Oğlumun bir kemiğini versinler bir
ömür boyu onu taşırım” sözlerini hatırlatan Yıldız, Morsümbül’ün oğlunun şimdi
onun kemiklerini taşıdığını söyledi. Türkiye’de ağlamayan hiçbir annenin
kalmadığını ifade eden Yıldız, “Asker, polis ve diğer bütün ölümlerin sorumlusu
devleti yönetenlerdir” dedi.
“Onları aramaktan vazgeçmeyeceğiz”
19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen
Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun da yıllarca acı çektiklerini ve kayıplarının
artık faillerinin yargılanmasını istedi. Son süreçte yaşamını yitiren Cumartesi
Anneleri’nden Asiye Karakoç ile Fatma Morsümbül’e ilişkin de konuşan Tosun,
Morsümbül ile birlikte mücadele ettiklerini söyledi. Tosun, “Bu meydanda Fatma
anne ile birlikte gözaltına alındık, coplandık, gaz yedik. Ama Fatma anne
mücadelesinden vazgeçmedi” dedi. Tosun, “Şu an Fatma anne Hüseyin’e yakın mı
diye düşünüyorum. Keşke son nefesinde yanında olsaydım da ona, ‘Kimsesizler
mezarındakilere söyle onları aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Failleri yargılanıncaya
kadar mücadele edeceğiz’ deseydim” diye konuştu.
“Onun mücadelesi, bizim mücadelemizdir”
12 Eylül darbesinin ardından gözaltına
alınarak ve işkence edilerek katledilen Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail
Kırbayır da, Morsümbül’ü anımsatarak, “Giderken omuzlarımıza sorumluluk
yükleyerek gitti. Onun mücadelesi bizim mücadelemizdir” dedi. 2016 yılında
insanların evlerinin bombalandığını, insanların kendi cenazeleri ile birlikte
günlerce aynı yerde kaldığını ve daha birçok kötü olayın yaşandığına dikkat
çeken Kırbayır, “Gidişin olsun dönüşün olmasın” dediği 2016 olaylarının bir
daha yaşanmaması temennisinde bulundu.
“Mücadelemizi karartamazsınız”
Daha sonra 21 Mart 1995’te gözaltına
alındıktan 5 gün sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın ağabeyi Hasan Ali Ocak,
birçok Cumartesi annesinin adaleti görmeden yaşamını yitirdiğini söyledi.
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da,
annelerin çocuklarının kemiklerini bulamadan gittiğini belirtti. 2016 yılında
birçok ölümün olduğunu dile getiren Tanrıkulu, “2017’de de bu ölümlerin
anmalarını yapacağız. Lanet olsun böyle bir tarihe” diyerek yeni yılda
ölümlerin olmamasını istedi.
“2017’de tünelin sonundaki aydınlığa
kavuşacağız”
Tanrıkulu’nun ardından konuşan HDP Grup
Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu da, annelerin “Sesimizi duymuyorlar” sözlerine
karşılık olarak, “Bu meydanda olmamıza neden olanlar, kayıplara neden olanlar
ve ülkeyi yine aynı politikayla yöneteceklerini düşünenler aslında sesinizi
duyuyor” dedi. 2016 yılının kapkaranlık bir tünel olduğunu söyleyen
Kerestecioğlu, 2017 yılında birlikte mücadele ederek tünelin sonundaki
aydınlığa kavuşacaklarını söyledi. Kerestecioğlu ayrıca tutuklu olan HDP’lilere
ve gazetecilere de değinerek doğruyu yazmaktan ve söylemekten vazgeçmediklerini
söyledi.
Hükümete çağrı
Bu hafta 2016 yılında yaşanan gözaltında
kayıplara dikkat çekildi.
Basın metnini okuyan Cumartesi
İnsanları’ndan Sebla Arcan, Türkiye’de bugün hüküm süren bir rejim demokrasinin
değil, insan hakları, hukuk ve adalet krizinin olduğunu vurgulayarak, “Yeni yıl
dileğimiz: hukukun üstünlüğünün, huzurun ve barışın bu topraklarda egemen
olmasıdır. Kayıplarımıza ulaşmamızı ve kaybedenlerden hesap sormamızı
sağlayacak demokratik bir rejimin inşasıdır. Evlatlarımızın kanıyla değil,
canıyla, hak ve özgürlükleriyle var olduğu bir vatandır” dedi. Arcan ayrıca
hükümeti, gözaltında kaybetme suçunun tekrarlanmaması için gerekli adli, idari
ve hukuki düzenlemeleri yapma yükümlüğünü yerine getirmeye çağırdı.
“İktidarın sorumluluğudur”
2016 yılında İnsan Hakları Derneği’ne
(İHD) 3 kayıp iddiası ile başvuru yapıldığını hatırlatan Arcan, yaşanan üç
vakada da hükümetin aynı tavrı takındığını ve hiçbir aşamada kamuoyuna
açıklamada bulunmadığını söyledi. Şırnak’ta gözaltına alınarak kaybedilmek
istenen Hurşit Külter, Ankara’da Müjgan Ekin ve Diyarbakır’da Taşkın Yasak’ın
durumlarına dikkat çeken Arcan, “Sağ oldukları bilgisini almak bizim için
sevindiricidir. Bütün bu yaşananlar kayıt dışı gözaltı işlemlerinin yapıldığını
ve tamamen keyfi bir sürecin işletildiğini gösteriyor. Bu insanları kayıt dışı
gözaltında tutan, işkence yapan kişileri açığa çıkartmak, onlara ne olduğunu
açıklamak iktidarın sorumluluğudur” şeklinde konuştu.
“Zorla kaybetmelerin Türkiye’de yeniden
sistemli bir pratiğe dönüşmemesi arzusuyla bu sorularımıza resmi yanıtlar
almakta ısrarcı olacağız” diyen Arcan, 2017 yılında da gözaltında kaybetme ve
cezasızlığa karşı mücadelelerini sürdüreceklerini belirtti.