18 milyon öğrenci, 832 bini öğretmen
(482 bini kadın/350 bini erkek) olmak üzere, 1 milyona yakın eğitim emekçisi
eğitim öğretim yılının ikinci yarısına birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarla
girecek.
2016-2017 eğitim öğretim yılının ilk
yarısı, eğitimde son yılların en ağır saldırı ve tehditlerinin yaşandığı, 15
Temmuz darbe girişimi sonrasında hükümet ve MEB eliyle başlatılan hukuksuz
ihraç ve açığa alma almaların yaşandığı bir dönem olurken, benzer sorunların
ikinci yarıyılda da sürmesi bekleniyor.
EĞİTİMDE ÇÖZÜM BEKLEYEN SORUNLAR
Eğitim-Sen, sorunlarla başlayacak olan
2016-2017 eğitim-öğretim yılının ikinci yarıyılına ilişkin acil çözüm bekleyen
sorunlara ilişkin rapor hazırladı. Türkiye'de eğitim sistemi bir süredir ciddi
anlamda alarm verdiği belirtilen raporda, "İkili öğretim, niteliksiz
eğitim hizmeti, eğitimin özelleştirilmesi, kalabalık sınıflar, karma eğitim
karşıtı uygulamalar, taşımalı eğitim, altyapısı bozuk okullar, öğrenciden katkı
parası alınması, okullarda yaşanan şiddet, temel lise ve TEOG garabeti, PISA
2015 gibi uluslararası sınavlardaki başarısız sonuçlar, çocukların dini cemaat
ve vakıfların yurtlarına yönlendirilmesi, öğretmenliğin sertifikaya bağlanması,
öğretmenlerin mesleki gelişiminde yaşanan zorluklar, çocukların örgün eğitim
sistemi dışına itilmesi, çocukların barınmak zorunda bırakıldıkları yerlerde
taciz ve istismara uğraması, yurt yangınlarında yaşamını kaybetmesi, sözleşmeli
öğretmenlik ve ataması yapılmayan öğretmenler gibi sorunlardaki çözümsüzlük
sürmüştür" denildi.
EĞİTİMDEKİ YAPISAL SORUNLAR GÖRMEZDEN
GELİNİYOR
Eğitimde yaşanan ve yapısal hale gelen
sorunlar her ne kadar görmezden gelinmeye ve baskılamaya çalışılsa da, eğitim
sorunu halkın en az ekonomi kadar temel gündemini oluşturmayı sürdürdüğü ifade
edilen raporda, "Çocuklar eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamamış,
çocuk yaşta evlenmeyi özendiren düzenlemeler yapılmış, çocuk işçiler sorunu
büyümüş, okullarda, yurtlarda, kurslarda çocuklara yönelik cinsel istismar ve
şiddet vakaları artmıştır" diye belirtildi.
Eğitimde yaşanan sorunlara kalıcı
çözümler üretmek yerine, hazırlanan "Performans Programları" ile
ulaşılması zor hedefler belirlendiğini, sorunların çözümü noktasında gerekli
adımlar atılmadığını kaydedilen raporda, "Milli Eğitim Bakanlığı eğitim
alanında attığı her adımda öğretmen, öğrenci ve velileri mağdur etmeyi
sürdürmekte, paralı eğitim uygulamalarını arttırarak, toplum içindeki sınıfsal
çelişkileri eğitim sistemi üzerinden daha da derinleştirmekten
çekinmemektedir" denildi.
OKUL ÖNCESİ VE ENGELLİ OKULU SAYISI
ARTTIRILMALI
Raporda, MEB'in 2017 Yılı Performans
Programı'nda, okul öncesi ve ilkokullarda okullaşma oranlarının yükseltilmesi,
okul öncesi okul sayılarının artırılması, engelli çocuklara yönelik projelerin
hayata geçirilmesi, öğrenci başına düşen kitap sayısının arttırılması gibi 34
hedefin yer aldığı ifade edildi.
Eğitim-Sen, hazırladığı raporda daha
öncelikli olduğunu düşündüğü 12 performans başlığını değerlendirdi. MEB'in
hizmet sınıfları bazında kadro durumunu incelenen raporda; yardımcı hizmetler
sınıfında serbest kadronun yüzde 31,19’u, genel idare hizmetleri sınıfında
serbest kadronun yüzde 37,64’ü, eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfında serbest
kadronun yüzde 4,52’si boş bulunuyor. Okullarda büro ve temizlik hizmetleri
personel açığı kadrolu personel yerine ‘hizmet satın alma’ yoluyla taşeron
çalışanlar ile kapatılıyor.
ÖĞRETMENLERİN YÜZDE 86,44'Ü LİSANS
MEZUNU
MEB hizmet sınıfları bazında personelin
öğrenim durumunu inceleyen Eğitim-Sen, öğretmenlerin yüzde 9,14’ü yüksek yüzde
4,43’ü ön lisans ve enstitü lisans ve doktora, yüzde 86,44’ü lisans mezunu
olduğunu kaydetti. Yardımcı hizmetler sınıfında görev yapanların yüzde 96,44’ü
ilkokul, ortaokul ve lise mezunu.
GENÇ ÖĞRETMEN KADROSU
Personelin yaş dağılımı incelendiğinde;
öğretmenlerin yüzde 89,71’i 50 ve 50 yaş altındadır. Bu oranlara bakıldığında
genç bir öğretmen kadrosu mevcut.
TMMOB: Mücadele edeceğiz, ‘Hayır’
diyeceğiz, başaracağız..!
TMMOB Yürütme Kurulu üyeleri ile
İstanbul İl Koordinasyon Kurulu ortak toplantısı, İnşaat Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi toplantı salonunda gerçekleştirildi.
“Başkanlık sistemine, tek adam diktasına
karşı Hayır” başlığıyla gerçekleştirilen toplantıda anayasa değişikliği ve
referandum sürecine ilişkin eylem planı konuşuldu. Toplantıda basın
açıklamasını okuyan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, “Ülkemizde on
yıllardır uygulanan ve her geçen gün katmerlenen; gerici, piyasacı, emek ve
doğa düşmanı, laiklik karşıtı düzenin korunmasına ve geliştirmesine yönelik tüm
girişimlerin reddediyoruz” dedi.
'OHAL VE KHK'LAR ARACILIĞIYLA İKTİDAR
VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR'
Koramaz, AKP iktidarının ülkeyi, siyasal
sistemi köklü bir şekilde değiştiren rejim değişikliğine doğru sürüklediğini
vurguladı.
Koramaz, “Mevcut anayasanın 58 maddesini
değiştiren ve 21 maddesini yürürlükten kaldıran kanun teklifi, temel demokrasi
normlarından yoksun, yasama şekli, uygulama esasları, tekniği ve içeriği
bakımından büyük hatalar barındırmaktadır” diye konuştu.
Anayasa değişikliğinin Meclis’te yapılan
oylamalarında dahi utanç verici görüntüler yaşandığını hatırlatan Koramaz,
“İktidar partisinin milletvekillerinin oylama süresince takındıkları tavır, bu
rejim değişikliğinin halka yönelik tavrı ile aynıdır. Böylesi köklü
değişiklikler, ancak bir kurucu meclis eli ile yapılabilir. Sistem ve rejim
değişimini içeren anayasaların yapım organı aynı zamanda siyasal toplumsal
değişim ve dönüşümlerin kuruluş süreçlerini ifade ve temsil eden bu temel
öğeden yoksundur. Bu yoksunlukla beraber, demokrasilerin gereği ve anayasa
hukukunun temel normu olan, iktidarların yetkilerinin sınırlandırılması, ilkesi
göz önüne alınmamıştır” dedi.
15 Temmuz darbe girişimi ardından ilan
edilen Olağanüstü Hal sürecinde toplumsal muhalefet üzerine kurulan baskı
aygıtları ve sindirme politikalarına dikkat çeken Koramaz, “Böyle bir süreçte
ülkemiz referanduma götürülmekte, OHAL ve KHK'ler aracılığıyla devletin tüm
olanakları Cumhurbaşkanı'nın, hükümetin ve AKP'nin önüne koşulsuz olarak
serilmektedir” diye konuştu.
'BU DEĞİŞİKLİĞE İKİRCİKSİZ OLARAK HAYIR'
Koramaz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği,
anayasa değişikliği ile mevcut parlamenter sistemde eksik de olsa işletilen
kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırılmasına ve tüm yasama-yürütme-yargı
yetkisinin bir tek kişiye teslim edilmesine karşıdır. Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği, toplumsal kutuplaşmayı arttıracak ve diktatörlüğü
kurumsallaştıracak bu değişikliğe ikirciksiz olarak ‘Hayır’ demektedir.
Örgütümüzün Genel Kurulu'nda oybirliği ile aldığı karar uyarınca bu değişikliğe
karşı ortak mücadele hattının oluşturulması için elimizden geleni yapacağız.”