15 Şubat 2017 Çarşamba

Ahmet Şık: AKP, engellenen darbecileri kıskandırıyor!

Haberleri ve Twitter paylaşımlarıyla FETÖ/PDY ve PKK propagandası yaptığı iddiasıyla Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Gazeteci Şık, Oda tv davasına katılmak üzere Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Oda TV davasının tek müştekisi ise FETÖ suçlamasıyla tutuklu bulunan gazeteci Nazlı Ilıcak.
Odatv davasının 14 Aralık 2016 tarihli duruşmasında savcı Ali Kaya, ekleriyle birlikte 10 bin sayfanın üzerindeki dosya hakkındaki 1 sayfalık mütalaasında tüm sanıkların “Ergenekon” adlı örgüte üyelik suçundan beraatını talep etmiş, mütalaada bir dönem tutuklu yargılanan Ahmet Şık, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Nedim Şener’in ismine yer vermemişti. Yargılanan gazeteciler ve avukatları da 1 sayfalık mütalaaya katılmadıklarını belirterek, mütalaayı incelemek üzere süre istemişlerdi. Ahmet Şık o gün duruşmaya tutuksuz sanık olarak katılmıştı. Şık, Ergenekon üyeliği ile yargılanacağı bugünkü duruşmaya FETÖ/PDY ve PKK propagandası iddiasıyla tutuklu bir gazeteci olarak katıldı.
Duruşmada savunma yapan Şık, darbe girişimiyle ilgili olarak “7 Haziran'da millet iradesi yanlış tecelli etti deyip ülkeyi kan banyosuna döndüren sürece getirdiler. İktidar ülkeyi engellenen darbecileri kıskandıracak bir yola getirdi” dedi.
'GÜCÜNÜ GERÇEKTEN ALAN BİR FİKİRLE SAVAŞAMAZSINIZ'
Duruşmada esasa ilişkin savunmasını yapan Ahmet Şık, şunları söyledi:
"Türkiye bir gariplikler ülkesi ve her dönemde birçok absürtlük yaşandı. Ama evrensel demokratik normaların her birinin içinin boşaltılıp, ülkeyi teslim alan bir örgütlü kötülüğün menfaatlerine uygun olarak, tam tersi anlamlara gelecek şekilde yeniden tanımlandığı bir başka dönem olmadı. Ülkeyi teslim alan bir örgütlü kötülük söz konusu. Öyle ki, yıllar öncesinde yazdığı '1984' adlı eserinde günümüz Türkiyesini anlatmış olduğu benzetmesi sıklıkla yapılan George Orwell mezarında ters dönmüşse haklıdır. Abartılı bulanlara bir çırpıda aklıma gelenleri sıralayabilirim. Kendilerini ve temsil ettikleri oligarşik düzeni tehdit eden 7 Haziran sonrasını gördük. Ülkeyi bir mezarlığa çevirdiler. İktidar ülkeyi, engellenen darbecileri kıskandıracak bir yola getirdi. Bugünkü yargıda mankurt denilen cemaatin yargısından hala izler duruyor. Burada olduğu gibi tutuklu olduğum davada da gazetecilik yargılanıyor. Mütalaa beraat istese de siyasal olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu mütalaa Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen'in rolünü gizliyor. Bu mütalaa gerçeğe karşı işlenmiş bir suçtur. Hadi unutalım, diyen bu mütalaaya karşı hadi hatırlayalım diyorum. Bugün burada olması gereken bazı arkadaşlarım yok; Bülent Utku ve Akın Atalay avukatım olarak burada olmalıydı. Aynı şekilde pek çok meslektaşım hapishanede olduğu için benimle dayanışmaya gelemediler. Kumpas devam ediyor. Bu kötülüğün iktidarında herşeyden daha çok hakikate ihtiyacımız var. Anlatmamak, hatırlamamak kendimizi inkar anlamına gelir. Bu davanın gazetecileri mesleklerine ve meslektaşlarına sahip çıktılar. Bu davanın başka gazetecileri de vardı. Varlıkları sırtlarını dayadıkları iktidara bağlıydı. Alçaklığın sınırının olmadığının her türlü ahlaki değerin yok sayılacağının örnekleriydiler. Bu iddianameye konu edinen bizler de davanın sanığı olan gazetecileriz. Yazdığımız yazılar ve haberlerle suçlandık çünkü iktidarın dil oyunlarına düşmeyi reddedip hakikatin peşine düşmüştük. Her kim olursanız olun Gücünü gerçekten alan bir fikirle savaşamazsınız kaybedersiniz" dedi.
‘ODATV DAVASI BİR CİNAYET DAVASIDIR’
Duruşmada Ahmet Şık’ın ardından Gazeteci Barış Pehlivan’ın savunmasına geçildi. Pehlivan, cezaevinde yaşamanı yitiren Kaşif Kozinoğlu’nu hatırlatarak, “Odatv davası bir cinayet davasıdır” dedi. Pehlivan, “Rab ve milletten özür dileyecek bir habere imza atmadık. Bu dava ‘FETÖ’den boşalan koltuğa başkalarının oturma isteğidir. Bakınız, bu davada yargılanan Ahmet Şık ‘FETÖ’den tutuklanıyor” diyerek savunmasını sonlandırdı.
Gazeteci Barış Terkoğlu ise savunmasında duruşmanın hakim ve savcılarının bir bir değiştiğini hatırlatarak, “Teşbihte hata olmaz, biz bu davanın eski müşterileriyiz. Orduda, yargıda, poliste örgütlenmiş çeteyi yazdığım için yargılanıyorum. Ben Ergenekon davasındaki hukuksuzlukları yazdığım için yargılandım. Topraklarına ihanet edenlerle işbirliği yapan siyasi iktidarı yazdığım için yargılanıyorum. Bu dava çoktan bitti” diye konuştu.
Sait Çakır ise savunmasında Odatv davasında CHP’nin rolünün de bulunduğunu iddia ederek, Odatv operasyonu yapıldığı gün Kemal Kılıçdaroğlu’nun Zaman Gazetesine yaptığı ziyareti hatırlattı.
Doğan Yurdakul savunmasında beraatini talep ederken Yalçın Küçük ise savunmasında getirdiği bir kitabı heyete vererek, “Bu heyet bizi cahilleştiriyordu” dedi. Küçük, “Her şeyimi getirip kaydettiniz buraya” diyerek bağırdı.
‘YAZDIKLARIYLA BİRİLERİNİ RAHATSIZ EDENLER SUSTURULMAK İSTENİYOR’
Duruşma, verilen öğle arasının ardından Hanefi Avcı’nın savunmasıyla devam etti. Avcı, “Yargılamanın amacı somut gerçeği ortaya çıkarmaktır. Buradaki somutluk ise yazdıklarıyla birilerini rahatsız eden kişilerin susturulmaya çalışılmasıdır. Gülen cemaati kendilerini eleştiren herkesi örgüt mensubu olarak göstermiştir” diye konuştu.
Dink cinayetine ilişkin ‘FETÖ’cü polis ve jandarmanın sorumluluğunu ortaya çıkardığı için OdaTV davasında sanık olduğunu ifade eden Nedim Şener savunmasında, “Buradaki herkes zamanında ve şereflice ‘FETÖ’ye karşı çıkmış insanlardır. Bu davada sanık olmamın tek nedeni Dink cinayetinde ‘FETÖ’cü jandarma ve polislerin, suçlarını örtmek için cinayetin üstünü kapatmaya çalışanların sorumluluklarını ortaya koymamdır. Cinayette rolü olan polis istihbaratçı ve yargı mensuplarını anladığım ve o noktaya odaklandığım için Ergenekon terör örgütü üyesi olduğuma dair bir ihbar mektubu elektronik posta yoluyla gönderiyor. O mektup delil gösterilerek tutuklandım” dedi.
‘BU YARGILAMA HUKUK TARİHİNİN KARA BİR DÖNEMİ TEMSİL EDİYOR’
Daha sonra savunma yapan Coşkun Musluk ise, “Bu sözde davanın, dosyanın kendisi bir suç teşkil etmektedir. Bu dava düşünceyi ve aydınlığı yok etmeye çalışmıştır. Atılı suçu işlemediğimden beraatimi talep ediyorum” dedi. Savunma yapan Ayfer İklim Kaleli de
davanın çok ciddi bir mağduru olduğunu söyleyerek beraatini talep etti.
Müyesser Uğur’un katılamadığı duruşmaya gönderdiği dilekçe, avukatı tarafından okundu. Uğur da gönderdiği dilekçede beraatini istedi.
Savunmaların ardından sanık avukatları söz alarak savunma yaptı. Bazı sanıkların avukatlığının yapan Hüseyin Ersöz, “Bu yargılama Türk hukuk tarihinde bir kara dönemi temsil ediyor. Açık bir şekilde ifade özgürlüğünün baskı altına alındığı bir dönem. Müvekkillerimiz özgürlüklerine kavuştu bu basın özgürlüğü için bir adım olabilir derken, ne yazık ki sayın Ahmet Şık elleri kelepçeli mahkeme huzurunda” diyerek müvekkillerinin beraatini talep etti.
‘BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ORTADAN KALDIRMA İSTEĞİNİN İDDİANAMESİ’
Ahmet Şık’ın avukatı Fikret İlkiz, savunmasını Bülent Utku, Akın Atalay, Tora Pekin ve Can Atalay adına yaptığını söyledi. Savcının mütalaasına gerekçesizliği nedeniyle katılmadığını söyleyen İlkiz, “Buradan bakınca beraat kararı vereceğinizi görüyorum ama buna rağmen esas hakkındaki mütalaaya katılmıyoruz. İddianamenin beşinci sayfasından on üçüncü konu başlıkları esas hakkındaki mütalaaya aktarılmış. Sanıkların tümünün beraatini istiyor da sanıklar yok. Bu dava gazetecilerin davası o nedenle bu davada gazetecilerin söyleyecekleri Türkiye genelindeki tanıklıklarından ibaret. Basın özgürlüğünü ortadan kaldırma isteğidir bu iddianamenin özü” dedi.
YANSAK DA DOKUNACAĞIZ'
Karar duruşması gazeteci arkadaşları Ahmet Şık için Çağlayan'da buluştu. Destek olmak için gelen gazeteciler ve milletvekilleri açıklama yaptı. Basın açıklamasını okuyan Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, “Eğer Fethullahçı darbe gerçekleşmiş olsaydı, Ahmet Şık yine hapse atılacaktı! Gazetecilik suç değildir; yansak da dokunacağız!” dedi.
Türkiye'de 140'dan fazla gazetecinin tutuklu ve hükümlü olduğunu hatırlatan Mumcu, “58 gazete, 28 televizyon, 34 radyo, 5 haber ajansı kapatıldı. 1000'e yakın gazetecinin basın kartı iptal edildi. Cumhuriyet gazetesine operasyon yapıldı. İktidar bunları FETÖ ile mücadele ettiği için yaptığını söylüyor. Peki, FETÖ dediği cemaatin ipliğini pazara çıkaran Ahmet Şık nerede?” diye sordu. Mumcu, tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını ve tutuksuz yargılanmalarını talep etti.

Açıklama sonrası Şık'a destek olmak üzere adliyeye gelenler duruşma salonuna girmek istedi. Ancak meslektaşları ve yakınları salona alınmadı. Şık'ın arkadaşları durumu alkışlar ve ‘rezalet’ sloganlarıyla protesto etti.