'Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları'
öğrencileri, KHK'yle ihraç edilen akademisyenlerle dayanışma için basın
açıklaması yaptı. Açıklamada, ihraçların, farklı alanlardan öğrenci gruplarını
da biraraya getirdiğine vurgu yapıldı.
Akademisyenlere yönelik ihraçlar, Ankara
Üniversitesi önündeki eylemle protesto edilmişti.
Akademisyenlere yönelik ihraçlar, Ankara
Üniversitesi önündeki eylemle protesto edilmişti.
330 akademisyenin KHK’lerle
üniversitelerden ihraç edilmesine yönelik protestolar devam ediyor. ‘Ankara
Üniversitesi Kadın Çalışmaları’ adı altında biraya gelen öğrenciler,
hocalarının hukuk dışı bir şekilde üniversitelerden uzaklaştırıldığı
açıklamasında bulundu. Öğrenciler, “Bizler bu bölümde hiyerarşisiz yan yana
durmayı, birlikte üretmeyi ve dayanışmayı deneyimledik. Ne olursa olsun bu
zenginliğimizi ve güzelliğimizi yok edemeyecekler” değerlendirmesinde bulundu.
En çok ihracın Ankara Üniversitesi’nden
olmasında rektör Erkan İbiş’in sorumluluğu olduğu ifade edilen açıklamada,
akademinin sokağa taştığına vurgu yapıldı.
‘SESSİZ KALAMAYIZ’
“Bizler Ankara Üniversitesi Kadın
Çalışmaları Öğrencileri ve Mezunları Dayanışma Grubu olarak, hocalarımızın
hukuk dışı ve haksız bir şekilde akademiden uzaklaştırılmalarını kabul
etmiyoruz!” denilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“1996 yılından beri lisansüstü eğitim
veren, yirmi yıldan fazladır feminist bilgi üretimine, düşünce ve eyleme
biçimlerine katkıda bulunan Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Programı’nda
yolu kesişen bizlerin, bilimsel düşüncenin ve ifade özgürlüğünün büyük bir
kuşatma altına alındığı bu dönemde sessiz kalması düşünülemezdi.
Düşünülemezdi, çünkü Kadın Çalışmaları
Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Funda Şenol Cantek hocamız 686 sayılı son KHK
ile, hocalarımızdan Prof. Dr. Betül Yarar ise 672 sayılı KHK ile ihraç edildi.
Funda hoca ve Betül hoca gibi barış akademisyeni olan Prof. Dr. Alev Özkazanç
ve Prof. Dr. Gülay Toksöz hocalarımız ise yaşanan sürecin dayatmaları sonucunda
emeklilik kararı vermek zorunda kaldılar. Akademik özgürlüğün, özgür düşüncenin
Cebeci Kampüsü’nü abluka altına alan polislerin postallarıyla çiğnendiği 10
Şubat 2017 günü, Kadın Çalışmaları öğrencisi Maryam Ostadi darp edildi ve hem
arkadaşımız hem de hocalarımızdan Doç. Dr. Emel Memiş gözaltına alındılar. Kamu
görevlisi birçok Kadın Çalışmaları öğrencisi ve mezunu, tıpkı hocalarımız gibi
yalnızca barışı, demokrasiyi ve eşitliği savunduğu için tamamen hukuk dışı bir
biçimde işlerinden edildiler. Hem Ankara Üniversitesi’nin diğer bölümlerinde,
hem de diğer üniversitelerde benzer süreçler yaşandı ve onlarca akademisyen
KHK’lar yoluyla üniversiteden koparıldı.”
Kadın Çalışmaları Grubu akademisyenlerle
basın açıklaması yaptı.
Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları
Grubu, akademisyenlerle basın açıklaması yaptı.
REKTÖRE İSTİFA ÇAĞRISI
Barışı savunup, şiddete karşı çıkan
akademisyenlerin üniversitelerden kopartılmak istendiğine dikkat çekilen
açıklamada, Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’e de istifa çağrısı yaptı:
“Aslında bu yaşananlar, Rektör Erkan
İbiş’in yöneticiliği ile başlayan bir süreç. Bu süreçte barışı ve şiddetsizliği
savunan hocalarımız suçlu ilan edilip ceza ve soruşturmalara maruz
bırakıldılar. Toplumsal cinsiyet çalışmalarını ‘sapıklık’ olarak gören Akit,
Vahdet gibi gazetelerce hedef gösterilirken, yönetimin tavrı seyirci kalmak ve
başvuran yüzlerce öğrenciye rağmen kontenjanları kısıtlamak oldu. Yaşam
alanlarımızı sürekli daraltmaya çalışan Erkan İbiş, öğrendik ki ihraçlardan da
sorumludur! Yaşanan tüm bu hukuksuzlukların sorumlusu olan Erkan İbiş’i
istifaya davet ediyoruz!
KHK’lar; ihraçlar ve zorunlu
emeklilikler, açılmayacak dersler, danışmansız kalan öğrenciler, bitirilmesi
engellenen tezler, yöneticisiz kalan bir anabilim dalı demek. Aynı zamanda,
toplumsal cinsiyet eşitliğini, barışı, demokrasi ve ifade özgürlüğünü sonuna
kadar savunan akademisyenlerin, bu değerleri biz öğrencileriyle paylaşmasının
ve çoğaltmasının engellenmeye çalışılması demek. Eşit ve özgür bir dünya
hayalinin, bu hayale koşan düşüncenin zapturapt altına alınmaya çalışılması
demek. Gözaltıların, baskı ve şiddetin, korkunun ve acının; barışı, yaşamın
güçlerini ve güzelliklerini elimizden almaya çalışması demek. KHK’lar;
işsizlik, güvencesizlik, kamusal tüm haklardan soyunmuş bir hayata mâhkum
edilmek demek.
‘MÜCADELEYE DEVAM EDİYORUZ’
Bizler birbirinden çok farklı
deneyimlerimizle Kadın Çalışmaları Programı’nda buluştuk. Birbirine bu kadar
benzemez, bu kadar çeşitli bir grup öğrenci olarak ancak feminist düşünce ve
bilginin zenginliğiyle bir araya gelebilirdik. Bizler bu bölümde hiyerarşisiz
yan yana durmayı, birlikte üretmeyi ve dayanışmayı deneyimledik. Ne olursa
olsun bu zenginliğimizi ve güzelliğimizi yok edemeyecekler! Bizi
hocalarımızdan, arkadaşlarımızdan, kampüsümüzden koparamayacaklar!
Hocalarımızın ve arkadaşlarımızın geri döneceklerine inanıyor, geri dönmeleri
için mücadele etmeye devam ediyoruz!
Türkiye’de feminizmle bir şekilde yolu
kesişen akademisyenler, aktivistler, emekçiler, sanatçılar ve daha
sayamadığımız kadar çok farklı gruptan insanı bir araya getiren, birlikte
üretmeye teşvik eden Kadın Çalışmaları Programı sanmayın ki belirli bir mekâna
ihtiyaç duyar! Kadın Çalışmaları Programı öğrencisi olmak yalnızca akademik bir
alanda üretmek değil; gündelik yaşam deneyimlerinin, sokağın ve hayatın bilgisini
de üretmek ve oradan öğrenmek demek. Bilgi bulaşır! Hayat bulaşır! Bizler her
yerdeyiz!
Anabilim Dalı başkanımız Funda Şenol
Cantek’in dediği gibi, “Akademi bizimle birlikte sokağa yayıldı. Bu da onlara
dert olsun!”