14 Şubat 2017 Salı

Akademi sokağa yayıldı..!

'Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları' öğrencileri, KHK'yle ihraç edilen akademisyenlerle dayanışma için basın açıklaması yaptı. Açıklamada, ihraçların, farklı alanlardan öğrenci gruplarını da biraraya getirdiğine vurgu yapıldı.
Akademisyenlere yönelik ihraçlar, Ankara Üniversitesi önündeki eylemle protesto edilmişti.
Akademisyenlere yönelik ihraçlar, Ankara Üniversitesi önündeki eylemle protesto edilmişti.
330 akademisyenin KHK’lerle üniversitelerden ihraç edilmesine yönelik protestolar devam ediyor. ‘Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları’ adı altında biraya gelen öğrenciler, hocalarının hukuk dışı bir şekilde üniversitelerden uzaklaştırıldığı açıklamasında bulundu. Öğrenciler, “Bizler bu bölümde hiyerarşisiz yan yana durmayı, birlikte üretmeyi ve dayanışmayı deneyimledik. Ne olursa olsun bu zenginliğimizi ve güzelliğimizi yok edemeyecekler” değerlendirmesinde bulundu.
En çok ihracın Ankara Üniversitesi’nden olmasında rektör Erkan İbiş’in sorumluluğu olduğu ifade edilen açıklamada, akademinin sokağa taştığına vurgu yapıldı.
‘SESSİZ KALAMAYIZ’
“Bizler Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Öğrencileri ve Mezunları Dayanışma Grubu olarak, hocalarımızın hukuk dışı ve haksız bir şekilde akademiden uzaklaştırılmalarını kabul etmiyoruz!” denilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“1996 yılından beri lisansüstü eğitim veren, yirmi yıldan fazladır feminist bilgi üretimine, düşünce ve eyleme biçimlerine katkıda bulunan Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Programı’nda yolu kesişen bizlerin, bilimsel düşüncenin ve ifade özgürlüğünün büyük bir kuşatma altına alındığı bu dönemde sessiz kalması düşünülemezdi.
Düşünülemezdi, çünkü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Funda Şenol Cantek hocamız 686 sayılı son KHK ile, hocalarımızdan Prof. Dr. Betül Yarar ise 672 sayılı KHK ile ihraç edildi. Funda hoca ve Betül hoca gibi barış akademisyeni olan Prof. Dr. Alev Özkazanç ve Prof. Dr. Gülay Toksöz hocalarımız ise yaşanan sürecin dayatmaları sonucunda emeklilik kararı vermek zorunda kaldılar. Akademik özgürlüğün, özgür düşüncenin Cebeci Kampüsü’nü abluka altına alan polislerin postallarıyla çiğnendiği 10 Şubat 2017 günü, Kadın Çalışmaları öğrencisi Maryam Ostadi darp edildi ve hem arkadaşımız hem de hocalarımızdan Doç. Dr. Emel Memiş gözaltına alındılar. Kamu görevlisi birçok Kadın Çalışmaları öğrencisi ve mezunu, tıpkı hocalarımız gibi yalnızca barışı, demokrasiyi ve eşitliği savunduğu için tamamen hukuk dışı bir biçimde işlerinden edildiler. Hem Ankara Üniversitesi’nin diğer bölümlerinde, hem de diğer üniversitelerde benzer süreçler yaşandı ve onlarca akademisyen KHK’lar yoluyla üniversiteden koparıldı.”
Kadın Çalışmaları Grubu akademisyenlerle basın açıklaması yaptı.
Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Grubu, akademisyenlerle basın açıklaması yaptı.
REKTÖRE İSTİFA ÇAĞRISI
Barışı savunup, şiddete karşı çıkan akademisyenlerin üniversitelerden kopartılmak istendiğine dikkat çekilen açıklamada, Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’e de istifa çağrısı yaptı:
“Aslında bu yaşananlar, Rektör Erkan İbiş’in yöneticiliği ile başlayan bir süreç. Bu süreçte barışı ve şiddetsizliği savunan hocalarımız suçlu ilan edilip ceza ve soruşturmalara maruz bırakıldılar. Toplumsal cinsiyet çalışmalarını ‘sapıklık’ olarak gören Akit, Vahdet gibi gazetelerce hedef gösterilirken, yönetimin tavrı seyirci kalmak ve başvuran yüzlerce öğrenciye rağmen kontenjanları kısıtlamak oldu. Yaşam alanlarımızı sürekli daraltmaya çalışan Erkan İbiş, öğrendik ki ihraçlardan da sorumludur! Yaşanan tüm bu hukuksuzlukların sorumlusu olan Erkan İbiş’i istifaya davet ediyoruz!
KHK’lar; ihraçlar ve zorunlu emeklilikler, açılmayacak dersler, danışmansız kalan öğrenciler, bitirilmesi engellenen tezler, yöneticisiz kalan bir anabilim dalı demek. Aynı zamanda, toplumsal cinsiyet eşitliğini, barışı, demokrasi ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunan akademisyenlerin, bu değerleri biz öğrencileriyle paylaşmasının ve çoğaltmasının engellenmeye çalışılması demek. Eşit ve özgür bir dünya hayalinin, bu hayale koşan düşüncenin zapturapt altına alınmaya çalışılması demek. Gözaltıların, baskı ve şiddetin, korkunun ve acının; barışı, yaşamın güçlerini ve güzelliklerini elimizden almaya çalışması demek. KHK’lar; işsizlik, güvencesizlik, kamusal tüm haklardan soyunmuş bir hayata mâhkum edilmek demek.
‘MÜCADELEYE DEVAM EDİYORUZ’
Bizler birbirinden çok farklı deneyimlerimizle Kadın Çalışmaları Programı’nda buluştuk. Birbirine bu kadar benzemez, bu kadar çeşitli bir grup öğrenci olarak ancak feminist düşünce ve bilginin zenginliğiyle bir araya gelebilirdik. Bizler bu bölümde hiyerarşisiz yan yana durmayı, birlikte üretmeyi ve dayanışmayı deneyimledik. Ne olursa olsun bu zenginliğimizi ve güzelliğimizi yok edemeyecekler! Bizi hocalarımızdan, arkadaşlarımızdan, kampüsümüzden koparamayacaklar! Hocalarımızın ve arkadaşlarımızın geri döneceklerine inanıyor, geri dönmeleri için mücadele etmeye devam ediyoruz!
Türkiye’de feminizmle bir şekilde yolu kesişen akademisyenler, aktivistler, emekçiler, sanatçılar ve daha sayamadığımız kadar çok farklı gruptan insanı bir araya getiren, birlikte üretmeye teşvik eden Kadın Çalışmaları Programı sanmayın ki belirli bir mekâna ihtiyaç duyar! Kadın Çalışmaları Programı öğrencisi olmak yalnızca akademik bir alanda üretmek değil; gündelik yaşam deneyimlerinin, sokağın ve hayatın bilgisini de üretmek ve oradan öğrenmek demek. Bilgi bulaşır! Hayat bulaşır! Bizler her yerdeyiz!
Anabilim Dalı başkanımız Funda Şenol Cantek’in dediği gibi, “Akademi bizimle birlikte sokağa yayıldı. Bu da onlara dert olsun!”