16 Şubat 2017 Perşembe

Erdoğan Yine Saçmaladı; Gazeteci yok, terörist varmış!

Cezaevinde CPJ’nin kriterlerine göre en az 84, Türkiye’deki basın meslek örgütlerinin belirlemesine göre ise toplamda 154 gazeteci tutuklu. Bu rakam 15 Temmuz öncesinde 41’di. 15 Temmuz’u ‘Allah’ın lütfu’ gören Erdoğan, ilk basına yöneldi. Tutuklu gazeteci sayısı hergün katlanarak arttı.
Bir tek tutuklama mı?
Daha 15 Temmuz öncesinde Fehullah Gülen Cemaati’ne yakın gazeteleri, televizyonları kapatarak başlamıştı işe. Cemaat yanlısı çoğu gazete ve televizyona kayyım atandı. 15 Temmuz’un ilk ayında Cemaat’e yönelmeler hızlı bir biçimde sürdü. Bu arada Cemaat’e yakın vakıfların, derneklerin, basın-yayın organlarının tamamı kapatıldı.
Aslında daha o zaman herkes Cemaat’ten sonra sıranın başkalarına geleceğini biliyordu. Fırsat ele geçmişti ve bu fırsat kaçırılmazdı. Nihayet öyle oldu. OHAL ilanından sonra çıkarılan kararnamalerle A’dan Z’ye tüm AKP’li olmayanlara yöneldiler. Bir günde 21 televizyon, gazete, dergi kapatıldı. İMC, Hayatın Sesi, Özgür Gün, Azadi, Jiyan, TV 10 televizyonları bu kapatmalardan ilk nasibini alanlar oldu. Sonrasında kapatılmadık gazete, televizyon, internet sitesi, dergi, haber ajansı kalmadı. Devamı da geldi. Aralarında sarı basın kartı olanların da bulunduğu onlarca gazeteci tutuklandı. Cumhuriyet’in yazar ve yöneticilerinden DİHA muhabirlerine, Özgür Gündem’in yayın yönetmenlerinden Cemaat gazetelerinin yazar ve muhabirlerine tutuklanmayan, hakkında soruşturma açılmayan kimse neredeyse kalmadı. Gün oldu Çağlayan Adliyesi’nde 30-35 gazeteci hakim karşısına çıktı.
İşin gerçeği bu.
Peki, yalanı ne?
Katar gazetesine konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, tutuklu 154 gazeteci için bir kez daha terörist suçlaması yaptı ve “Türkiye’de basın özgürlüğü, Batı’daki pek çok ülkeden fazla” dedi. Erdoğan bununla da kalmadı; “Darbecilere destek olanları, hatta darbecilerle birlikte olanları, terör propagandası yapanları siz nasıl gazeteci olarak göreceksiniz?” dedi. Erdoğan’a göre “Tutuklananlar gazetecilik faaliyetlerinden ya da görüşlerinden değil, hukuku çiğnemelerinden, adi suçlardan tutun da terör örgütlerine mensubiyete kadar uzanan farklı suçlardan dolayıdır.” Eee! Durum bu ise “Gazetecilik kılıfı altında suç işlenmesine, hiçbir hukuk devleti seyirci kalmaz demek lazım” Erdoğan’a göre.
İşte günün yalanı da bu.
Bir tek bu değil, yalan.
Erdoğan gazete, televizyon ve dergilerin hukuk kararıyla kapatıldığını iddia ediyor. Erdoğan’ın dedikleri cümlesi cümlesine şöyle: “Bazı yayın organlarının kapatılması yargının verdiği kararlar neticesindedir.”
Bu da yalan!
Hem de köklü bir yalan.
Bırakın 15 Temmuz sonrasını 15 Temmuz öncesinde bile televizyonlar herhangi bir hukuk kararı, hatta açık bir soruşturma olmadan engellendi.
İMC’nin başına gelenleri hatırlayalım.
İMC, TÜRKSAT’ın kararıyla 15 Temmuz öncesinde uydudan çıkarıldı. Bu işlem yapılırken İMC hakkında açılmış tek bir dava yoktu. Savcı’nın biri tutup TÜRKSAT’a bir mektup yazıyor ve İMC hakkında inceleme başlatıldığını belirtiyor. TÜRKSAT, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) herhangi bir kararı olmadan, hatta bırakın kararı, RTÜK üyelerinin haberi bile olmadan İMC’yi uydudan çıkarıyor.
Bir savcının verdiği karar hukuk kararı mı kabul ediliyor? Bu mümkün mü?
Hadi bu ‘hukuk kararı!’
Peki, 15 Temmuz sonrasındakilerle ilgili herhangi hukuk kararı var mı?
Hiçbir karar yok!
Evet evet! Tek bir hukuk kararı bile yok.
Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında oturdu, KHK’leri yazdı, resmi gazetede yayınladı ve canlarının istediğini yaptılar. Üstelik bu yaptırımlara karşı hukuk yoluna gitmek de KHK ile yasaklandı…
İşin gerçeği şu: Türkiye’de işleyen bir hukuk sistemi yok; daha da önemlisi, bu işlemeyen hukuk sistemini dillendiren basın da neredeyse yok!
Tabi hala direnen Cumhuriyet, Evrensel, Birgün, Özgürlükçü Demokrasi ve Rojeva Medya gibi gazeteleri saymıyoruz. Onlar, tüm zorluklarına rağmen koca bir vahada ince ince akan bir pınar olmayı sürdürüyorla