16 Şubat 2017 Perşembe

Kanlı Pazarları Unutmamalıyız..!

Tarihi doğru okumak ve dünden bugüne de doğru dersler alarak geleceğe daha sağlam adımlarla yürümek gerekiyor. Burjuvazinin resmi tarih yazımının dışına çıkmak tarihe devrimci bir  perspektifle bakmak, yaşananları unutmamak oldukça önem taşımaktadır.
Ne ki bu konuda erken unutkan bir toplum olduğumuzda bir olgudur. “Tarih tek bir ders öğretiyor, insanların tarihten bir türlü ders almadıklarını” ünlü filozof F. Hegel böyle söylüyor. Ve gerçek bir olgudan seyrediyor. Hiç kuşkusuz böyle bir oldu, ancak ve yalnızca dünyayı, metafizik idealizmin metodolojisiyle yorumlarla. Âmâ yalnızca bu kadarla sınırlamak doru değildir. Buna bir ''artı'' daha eklemek gerekiyor. O da şudur ki, tarihten öğrenmeyi ilkel bir yöntemle ve kafasını kaldırım taşlarına vura vura, dar deneycilikle öğrenen ''materyalist“lerin durumudur. Bizim için, esas konuda burasıdır. Buradan pekâlâ ulaşmak istediğimiz sonucun, devrimci yöntemle tarihten öğrenmek, tarihi bilmek, kavramak ve herşeyden daha da önemlisi, tarihi yasaların bilgisine ulaşmak olduğu açıktır. Kuşkusuz, sadece bilmek, öğrenmek yeterli değildir.
Eğer söz konusu ettiğimiz, sınıf savaşımı ve devrim tarihiyse -ki o dur- bu tarihin yaşatılması sorunumuz vardır. Çünkü devrimci savaşımın bütün miras ve geleneklerinin yaşatılması önemlidir. Bu devrim tarihinin ve onun yarattığı değerlerinin sahiplenilmesinin yanında, esas olarak, geçmişin bugüne yüklü öğretici derslerle ışık tutması ve güncel devrimci pratik politikanın geliştirilmesi bakımından da önemlidir. Bunun bir devrimci militan için vazgeçilmez bir zorunluluk olduğunu hatırlatarak geçerken, bütün vurgularımızın özü ve esasını oluşturanın tarihten öğrenmek olduğu açıktır. Burada ise, ancak somut maddi tarihi olay, kesit ve 'an'lar bağlamından tartışmak kuşkusuz, daha doğru ve öğretici olabilir.
Tabii ki, herkesin tarihini öğrenmesi ve öz tarihine sahip çıkması görevi vardır. Tümüyle bizim olan değerlerimize, kavramlarımıza ve tarihsel mirasımıza sahip çıkmak kadar doğal ve zorunlu bir şey olamaz. Fakat sorunun muhatapları 'bab'ında en fazla gençliğin, genç kuşakların devrimci tarihlerini öğrenmeleri gerekiyor. Neden diye basit bir soru sorulabilir. Ya da bütün bunları niye söylüyoruz. Şundan. Şimdi bir gerçeklik olarak görüldüğü gibi, son yıllarda faşist dini gericiliğin en etkili söylemlerinde kullandığı temel kavramlardan biri ve tamamen bize ait olanı, devrimci gençlik ve devrimci hareketin emperyalizme karşı yürüttüğü şanlı savaşımıyla özdeşleşmiş ''anti-emperyalizm'' kavramıdır.
İşte böyle bir gerçeklik karşısında, dinci gericiliğin, devrimcilerin elinden kavramlarını alarak karşı-devrimin demagojik söylemlerine dönüştürülmesine asla izin verilemez. Peki, nasıl olacaktır bu?  Çok kolay. Faşist gerici örümcek kafalıların hiçte emperyalizme karşı olmadıklarını, aksine emperyalistlerin sadık uşakları olduklarını, tarih tarafından kayıt altına alınmış karşı-devrimci pratiklerini, bütün gerçek boyutlarıyla sergileyerek, kitlelere teşhir etmekle ve gerçek yüzlerini kitlelere göstermekle. Çünkü tarih ve gerçekler affetmez. Ama eğer siz “kanlı pazarı'' bilmiyorsanız ve onu bir silah gibi kullanma yetisini gösteremiyorsanız; doğal olarak, faşist gericiliğin anti-emperyalizm safsatalarıyla ağlarını örmesi kolay olacaktır. Ve Türk İslam sentezcisi güçler paçavradan ibaret, bir  iki ABD ve İsrail bayrağı yakmasıyla, Kahrolsun ABD ve Siyonist İsrail demesiyle kendilerini keskin anti-emperyalist olarak ilan edeceklerdir.
Öyleyse faşist şeriatçı güçlerin ne kadar anti-emperyalist olduklarını fazla uzağa gitmeden yakın tarihten öğrenmeliyiz. Tarihe 16 Şubat 1969’da  “Kanlı Pazar” olarak düşen faşist-şeriatçı gerici kakışma neydi? Her şeyden önce, 1970’li yılların başında şanlı anti-emperyalist devrimci savaşımın zirvesi. ABD altıncı filosunun ikinci kez ''GO HOME YANKE!'' , ''Yaşasın bağımsız Türkiye” şiarlarıyla evine gönderilmesinin tarihsel eylemi. Onurlu başkaldırı, emperyalist dünyaya meydan okuyuş..
Anti- emperyalist savaşımın dünya genelinde yükselip yayıldığı 60'lı yılların sonunda, Türkiye ve Kürdistan'daki devrimci gençlik hareketinin niteliğini karakterize eden, hiç kuşkusuz, anti-emperyalist savaşımdı. Devrimci gençliğin en ön saflarda savaştığı, '68 devrimci dönemi', anti-emperyalist savaşımın dalga dalga yayıldığı yıllardı. Dünya gericiliğinin devrimci savaşım karşısında sarsıldığı Yıllar... İşte tam da bu tarihsel kesitte, ABD 6. Filosu, 1968 Temmuzun da, sözüm ona Türkiye'yi ''ziyaret''e geldi. ABD Filosu yığınsal anti- emperyalist kitle gösterileriyle, protestolarla karşılandı. Ve hak ettikleri şekilde devrimci gençlik tarafından ''6. Filo defol'' şiarlarıyla denize dökülerek ''uğurlandı.'' Fakat 6. Filo '69 16 Şubatında, 2. kez Türkiye'ye geldi. ABD Filosu gelmeden önce, bir hafta boyunca anti- emperyalist yürüyüşler yapıldı. Bunun karşısında devlet basını, gericiliğin güçlerini kışkırtarak, devrimci gençliği hedef gösterdi. 16 Şubat 1969'da devrimci gençliğin 6. Filo'yu protesto etmek için düzenlediği gösteri yürüyüşüne, devletin desteğindeki gerici-dinci ve sivil faşist çeteler saldırarak, Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan'ı katlettiler ve yüzlerce göstericiyi yaraladılar. Bu olay tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçti.

Dünün Kanlı Pazar'larını yaratanlar, bugünün Maraş,Gazi, Sivas, Roboski, Cizre, Sur, Suruç, Ankara, İstanbul, Diyarbakır  vb. katliamlarına imzasını atanlardır. ''Geçmişi olmayanın geleceği olmaz'' derler. Çok doğru bir sözdür bu. Gençlik olarak unutturulmaya ve tozpembe gösterilme ye çalışılan resmi tarihin labirentlerinden çıkarak yaşanmış olgulara bakmalı ve bunlarda gereken dersler çıkarmalıyız. Geçmişinden, tarihiden ders almasını bilmeyenlerin geleceğe emin adımlarla yürümeleri beklenemez. Şunun altını bir kez daha çizmeliyiz ki, gençli bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde inatla ve ısrarla yürümesi ve sistemin içinde köleliğe mahkum edilmemesi bakımından , “Kanlı Pazar”lar unutulmasın, faşist şeriatçı gerici kalkışmalardan hesap sorulsun ve yeni katliamların önünü alınsın. Bunun için gençlik, devrimci bilinç, örgütlenme ve mücadele ile donanarak emperyalizme ve faşizme karşı kavganın en önünde yürüyen olmalıdır.