İyi ve yürekli insanlar atlarına binerek
bilinmezliklere gidiyorlar.
Yakın dönemde mide kanseri teşhisi konulan Veli
Karataş yoldaşı 26 Mart 2017 tarihinde İngiltere de tedavi gördüğü hastane de
kaybettik. 27 Mart 2017 tarihinde Cemevin de yapılan törenle Londra da Cemevine
ayrılan mezarlıkta toprağa verildi. Törende yoldaşlarından birisi Veli yoldaşın
anısına kısa bir konuşma yaparak, onun ne kadar kararlı, inatçı ve militan
uzlaşmaz bir devrimci olduğuna vurgu yaparak, devrim için dövüşenlerin asla
unutulmayacağı dillendirdi.
Veli Karakaş yoldaş anlatmak devrimci değerlerin dibe
vurduğu ve mülkiyetçi eğilimlerin yaygınlaştığı, vefasızlığın alıp başını
gittiği koşullarda, ayağa düşürülmüş ve adeta paçavra haline getirilmiş olan
devrimci değerlerin ve ilklerin hatırlatılması ve yeniden ayağa kaldırılması
bakımından büyük önem taşımaktadır.
Aylarda Mart ,direniş ve katliamlara tanıklık
ettiğimiz ay. Buna birde uzun yıllar devrim ve sosyalizm savaşımına omuz vermiş
1951 yılında Elbistan’ın. Küçük Yapalak köyünde alevi yoksul bir ailenin çocuğu
olarak dünyaya geldi. 1974 yılında yeniden yükselip yaygınlaşan ve bölgede
etkin olan TKP-M-L Hareketine sempati duydu. gittiği her yerde devrim ve
sosyalizm savaşımının omuzdaşı oldu. Militan uzlaşmaz tutumuyla her daima
yoldaşlarının güvenini kazandı. 12 eylül faşist darbesinin yarattığı boşlukta asla
umudunu yitirmedi. Hareketin çalışmalarının gelişip güçlenmesini gördüğünde,
tereddüt duymadan yoldaşlarıyla bağlantı sağladı, olanaklarını mücadelenin
emrine sundu.
Yoksulluk ve olanaksızlıklar 1980'li yılların
ortasında Veli yoldaşı yurt-dışına sürükledi. Veli yoldaş adımını attığı
İngiltere de hemen yoldaşlarıyla buluştu ve alanda hareketin toparlanmasına
büyük katkılar sundu. Herşeyden önce sözünün eriydi, söylediğinin her daima
arkasında durdu ve doğru davutçuluğuyla bir çok abbas yolcuyu ürküttü ama
devrime ve sosyalizme yürekten bağlı olanların güvenini kazandı. İyi ve sağlam
bir Kaypakkayacıydı. 1995 yılında MLKP-K-KP-İÖ ayrışmasında tereddüt duymadan
KP-İÖ'nün safında yer aldı. MLKP'nin dur durak bilmeyen saldırıları ve
pusularının karşısında durdu, Çalışmaların gelişip güçlenmesi ü, derneğin
ayakta tutulması için inatla ve ısrarla çalıştı. üç çocuğu olmasına rağmen hem
üretime katıldı ve hem de devrimci görevlerini yerine getirmeye çalıştı.
İlk sarsıntıyı yakın zamana kadar yoldaş dediği kişilerin,
devrimci ilke ve değerleri hiçe sayan saldırılarında yaşadı. MLKP'lilerin,
faşistleri aratmayan kalaslı-sopalı saldırıları Veli yoldaşı derinden sarstı.
ardından mücadelenin zorluklarında yılıp kaçanlar ve aile problemlerinin kapıyı
çalması, mülteci yaşamın insanları çürüme içine çekmesi, Veli yoldaşı içe
kapanmaya ve devrimci mücadelede geriye itti. Öylede olsa da Veli yoldaş
dürüstlükten, yoldaşlarına bağlılıktan asla geri durmadı. Bir yerde mülteci
yaşamın yarattığı çürüme ve küflenme, vefasızlık ve aşırı bireyselleşme Veli
Karataş yoldaşı daha çok sıkıntı içine itti. Yoldaş tüm bu olumsuzluklardan
çıkışın düşülen yerden hızla yeniden silkinip yeniden ayağa kalkarak, örgütlü
savaşıma sıkıca sarılmaktan geçtiğini, göremedi. Biliyoruz ki kapitalist sistemde
tüm kötülüklerin panzehiri devrimci ve sosyalist olarak kalmak ve sürekli
savaşım içinde olmaktır. Aksi durumda yaşanan boşluğun yıkıcı etkini engellemek
ve olumsuzlukların tersine çevirmenin güç olacağını, yaşanan olgulardan bilince
çıkarmalıyız.
Uzaklardan rüzgarın uğultusu yalayıp geçiyor yüzümüzü.
Arada sırada bir yıldız ışıldayıp geçiyor aydınlanmış gökyüzünde ansızın. Ben,
pencerenin kıyısında oturmuş erkence kaybettiğimiz her daima bir çok bakımdan
örnek alacağım Veli yoldaşla kısa bir yolculuğa çıkarak, iyi ve yürekli
devrimin hammalrını, genç devrimci kuşaklara taşımalıyız. 26 Mart 2017 de
kahrolası kanser hastalığında 64 yaşında kaybetmiş olduğumuz Veli yoldaşı
düşünüyorum. . Çocukluğumu yeniden yaşıyorum. Ve ölüm üstüne düşünüyorum. O, olmazsa
yaşamanın da anlamını kaybedeceği kaçınılmaz sanki.Çünkü veli yoldaş çek
eskilerden tanıyorum.
Elbistan’ın devrimcileşmesin de, faşist kuşatmanın
yarılmasın da militan pratiğiyle hatırlıyorum yoldaşı.
195ı yılında Elbistan’ın K.Yaplak Köyü'nde Alevi bir ailenin çocuğu
olarak dünyaya geldi. Yoksul olması nedeniyle ancak ilk okula kadar okuya
bildi.
Delikanlılık döneminde haksızlıklara karşı dirençli
duruşuyla arkadaşları ve çevresinde sevilen-sayılan ve güven duyulan bir genç
"olan Veli yoldaş 1974 yılından itibaren tüm Türkiye sathında olduğu gibi
Elbistan’da da yükselen devrimci kavgada TKP-ML Hareketinden etkilendi.
Özellikle,1974-75 yılında yılında cezaevinden çıkan Elbistan'ın devrimci
kavgayı ören ve hareketin yeniden ayağa dikilmesinde büyük emeği olan İrfan
Çelik ve diğer yoldaşların etkisiyle yönünü İbrahim Kaypakkaya yoldaşın
önderliğinde kurulan komünist hareketten yana çizdi.
Elbsitan da yükselen anti-faşist mücadelenin içinde
yer alan Veli yoldaş, bir yandan kendisini politik olarak eğitip geliştirirken,
öte yandan faşistlerle olan kavgalarda militan duruşuyla ön saflarda yer
alıyordu. K.Yapalak köyünde devrimci çalışmalarıyla birçok genci etkiledi .
Dürüstlüğü, açık sözlülüğü, teori ile pratiğinin uyumluluğuna göstermiş olduğu
özenVeli yoldaşın emekçiler arasında sözünün daha fazla dinlenir olmasına nende
oldu.
Aslında Veli yoldaş halkın içinde yetişmiş olmasının
da etkisiyle halkla kolayca diyalog kurabilen, halkın gelenek ve göreneklerine
saygılı, düğünde-dernekte cenaze de onlarla kolayca kaynaşan sıcak bir insandı.
sözüyle özünün bir olmasıyla özellikle çevresindeki insanlarda büyük bir güven
duygusu uyandırmıştı.
Hani b çok sevdiğiniz ve güvendiğiniz birisinin
ölümünü İlk öğrendiğinizde, kendinizi tutamaz üzülürsünüz.. Hem de deliler gibi.
Fakat bir süre sonra, hayatın devam ettiğini fark edersiniz.
Çünkü yaşam sürüyor ve biz bu yaşamın peşinde koşmak
zorundasınız.
12 Eylül faşist darbesinin ardından devrimci hareket
ağır yenilgi alarak geri çekildi. Bir çok kadro ve sempatizana sahip çıkılamadı.
Veli yoldaş için 12 eylül faşist darbesi önemli bir boşluk yarattı. Uzun yıllar
örgütle bağları koptu ama o devrime ve sosyalizme olan inancını ayakta
tutmasını bildi. Evli ve çocukları olmasına rağmen önce halkların kurtuluşu
diyerek devrimci direniş yolunda sapmadı. .
Biliyoruz ki kolay zamanlarda devrimci olmak hiç de
zor değildir. Neki güç olanı zor dönemlerde devrimci olmak ve burada inatla ve
ısrarla yürümektir. İşte Veli yoldaş bu devrimci ilkenin kararlı pratikçisi
oldu. Veli -yoldaş d kurtuluşunun emekçilerin devrimci kavgasından geçtiğinin a
bilincindeydi. Onun içindir örgütle yeniden ilişki kurduğun da tereddüt
duymadan yönünü daima devrimci direnişin örülmesine çevirdi.
Sevgili Veli yoldaş ölüm haberin erken düştü
yüreğimize, Yoldaşlar telefonun ucunda Kara Veli yoldaşı kaybettik dediler.
“Herkesin yardımına koşan Velimizi kaybettik” haberini ilettiler yoldaşları.
Uzun döne gerçeklerin dinlendirici militanın yüzünü bir daha asla
göremeyeceğimiz yoldaşımız Veliyi yitirmiştik. Kaybetmek; yani bir daha
“merhaba” diyememek, yani artık “ne haber toprağım , iyimisin?” diyen, en kötü
gününde; “ya inadına iyiyiz” diyerek kendinden önce senin için meraklanan o
umutlu yüklü babacan sesi duyamamak bir daha. Ölüm, hem de kanserde haince o
ayrılıkların en büyüğü… Ölüm, yani ona birlikte kafa tutmaya alıştığımız direnç
ortağımız Velinin gidişi sesiz ve sitemsiz…
Hani özgürlük rüzgarı olacak eseceğiz ülkemin her
yerinde diyen şairin şiiri;, “ O lacivert ülkeye/ o üzünç denizine”. Kaç zulüm
tükettik, kaç kavga çoğalttık kim bilir?
Sevgili Veli, yoldaşım; sen ölümsüzlüğe kanat
çırptıktan sonra kimimiz ekmek derdine düştük o üzünç denizinde, kimimiz sürgün
yollarında yürüdük. Umutları tükenmişliği de gördü bu gözlerimiz, bir
tükenmişlikten diğerine sürüklenen düş kırgınlarını ve ihaneti de . Biraz
kötümserliğe çalsa da yaşamın tadı, umudu sürdürenlerde oldu, umutları
kuşkularına yenik düşüp abbas yolcularda. . Bilirsin ki, inançsız öfkeler
çabucak tükenirken, sımsıkı sarılıp tutanlar da vardı devrimci düşlerinin bir
ucundan, her şeye rağmen inadına devrim ve inadına sosyalizm diyenler türküsünü
yitirmeden.
Sevgili yoldaşım- sen hep O düşlerinin ucunu
bırakmayanlardandın. Hani; inançları mevsimlik olmayanlardan, hani; emekçi
alınterini mücadeleye katık edebilenlerden, hani; acılarla örselense de yüreği,
gürültüsüzce türküye katılmayı becerebilenlerdendin. Hayatın emekçisiydin.
Hayattan epeyce alacağın vardı . Kolayına teslim olmadın o yüzden ölüme hep
cepheden karşı durdun. . Direndin de direndin, hiç karanlık bulaşmamış
ellerinle sıkıca tutundun yaşama.. Onun için mi “sığınaktı” senin son mekanının
adı? Sonra parmak uçlarından kayıp. Ölümdü bu, Hani; içeride de dışarıda da,
vuruşurken de, hasta yatarken de, ölüme kafa tutmayı bilenlerden birinin
gidişiydi sanki seninki.…
Hava güneşli, sanki baharın canlanışı şavkını
getiriyor ve bir toplantıda gülen yüzünle bakıyor ve serzenişte bulunuyorsun.
Bize no dolu, neden savrulduk tutanamadık diyorsun. Neden nefsimize yenildik
diyorsun. Aklım çok uzaklarda, orada, oralarda, onlarla, sesleri kulağımda
rüzgarın uğultusuna karışır gibi. Güneşe uzattım uzattım elimi. sıcak özlemlere
uzaktım, sanki öylece, bir Mart rüzgarının biriktirdiği… “Biz ne çok öldük, biz
kaç çeşit öldük, kaç kez ‘ölüm adın kalleş olsun’ diye haykırdık isyanımızı”
diye düşündüm. Hüzündü böyle apansız havanın sıcaklığının yüzüne çarpan
sıcaklığı. Hani bize en çok yakıştığı söylenen, hani en çok anladığımız. Ah,
beynimi yüreğime nasıl haykırsam yine. Bu akşam alıp başımı gitsem, yollara
vursam kendimi, kırsam kelepçelerimi yere fırlatsam. Bu akşam öfkemi sularda
yaksam ve sana ulaşsam,yeniden Elbistan da-Nurhak’ta yaksak özgürlük ateşini,
daha bir bilenmiş olarak.
Bu akşam, ölümünü ve erken gidişini düşünüyorum Veli
yoldaş. Ne çok öldük ve öldürüldük. Ölüm benim ülkemde kol geziyor. Üstüne
üstüne vuruyor yaşamın: Bu akşam, hüzünle ıslanıyor yaşam. Kaç çeşit ölmek
vardır, kaç çeşit yaşamak? Ölümün anlamının her gün değiştiği bu çağda kaç
çeşit ölür kaç çeşit öldürürüz? Devrimci olmanın en güzel yanı hayatı anlamlı
yaşamaktır. ölümü öyle ikircimsizce kucakladın. Devrimcilik mayası ; paylaşmak,
dayanışmak ve ortaklaşmak derdin.
Değil mi ki dünyayı değiştirmektir muradımız, dünyanın
her kilometre karesinde yoldaşlarımız- dostlarımız vardır, tıpkı düşmanlarımızın
olduğu gibi. Biz gücümüzü yalnız olmayışımızdan alırız. Bu yaşanılacak, bu
yaşanılası, bu yaşaması zor burjuva kapitalist dünyada, tek başına direnirken
de çoğalmak ve kederli olmamak bize hastır bu yüzden. Ahmet Arifçe söylersek;
bize hastır; tek başına, ölüme bir adım kala, tek başına zindanda yatarken de
asla yalnız kalmamak. Bu yüzden; ne pusularda katledilmeler ne işkenceler, ne
sokak infazları, ne tecrit söker bize, ne hücre, ne ölüm evi ,ve ne zulümler…
Kötüsü yalnız olmaktır, kötüsü kendini yalnız duymak.
Bu nedenle koca Nazım; “ölüm kendinden önce bana yalnızlığını yolladı” diye
yazmıştır. Yalnızlık tekeller çağında kapitalist yabancılaşmanın yarattığı has
duygudur. Bu yüzden uzaktır devrimciden, bu yüzden ölümü anımsatır. Bu yüzden
ölürken bile çoğalmayı biliriz biz. Yoldaş; ekmeğini paylaşan demektir birçok
dilde, ortakça bölüşen. Bu yüzden kendimizi yalnız bilmemeliyiz asla.
Her devrimci bilir yalnızlığın ölüm olduğunu. Umudu
tükenirse yalnız duyar kendini insan. Yüreğindeki barikatları çoğaltırsa
yalnızdır devrimci. Bir de olura, olmaz demeyelim; yoldaş sıcaklığından mahrum
kalırsa, yalnızlık üstüne üstüne iner devrimcinin. Bu akşam bütün türkülerde
ölüm hüznü. Çatışarak ölümsüzler ordusuna katıldığın sığınak bir başına
gidenleyim. Bu akşam, ne söylesem senin için bir eksik bu yüzden. Ve kendime
sığamadığım, kendine sığamayan bir üzünç denizi bu akşam yaşamak.
“Az sonra ölecekmişiz ne gam/ bin ömür yaşadık biz/ ve
üstelik/ Omuzlarında yoldaşların/ bayrağımızla gömüleceğiz” diyordu şair, yangına
durmuş bir gecede. Üstümüze yürüyen o duygusuz sağır düşmanların getirdiği ölüm
değildir ürkütücü olan. Ölümü namluya sürüp fırlamak bir gelenek olmuştur bu
coğrafyada. Ölümü ölümsüzleşerek yenmenin kitleselleştiği bir coğrafyadayız..
“Bu kaçıncı anlam değişmesidir ölümün/ Yüzümüz hangi hüznün coğrafyası tarihte/
Sessizliğe tutsak değil artık mezarlıklar/ Yeraltın da ölümü utandıran yürekler
var” diyor şair, öyledir. Kendi payına ölmenin aşıldığı yerdeyiz.
Ansızın bir haber gelirdir bir gece yarısı. Sesi
duyulurdu yoldaşın. “dövüşenler düşenlerin tutmaz yaşını özgürlük için illede
kavga” derdi yüreklice. Tam 37.yıl oldu Kemal yoldaş seni kaybedeli Artık
yoldaşlar haber getirmedi, kuşlar evimizin üzerinde şen şakarak cıvıldaşarak
uçmadılar . Şimdi ben uzakta, o lacivert ülkede, o üzünç denizinde… Mutsuzluk
değil, umutsuzluk hiç değil, ince bir sızı bu sevgili babam. Hani; bir
haksızlığa uğramışlığın öfkesi, hani; ayrılık hüznü, hani; şu ölümden elli gram
fazla gelen…
26 Mart 2017 yılında yürekli devrimcilerden biri daha
gitti. Bir emekçi daha karıştı toprağa. Usulca kanadı yürek, sular daha bir
deli aktı, hava daha bir karanlık oldu, türküler sustu. Ölümdür bu yoldaş ölümü
diyebildik. Adından verilen sözler yetmez ve söylenen marşlar-türküler eksik
kalır. Suskunluğun gölgesi vurur üstünüze üstünüze.
Belki söz istemez, yaşlı göz istemez. Yalnız sayısını
saymıştır içinizden biri, yanarsınız sadece. “Güle güle Veli yoldaşım” dersiniz
usulca. Ve acınızı öfkeye dönüştürürsünüz, gelecekte sorulacak hesapları biriktirirsiniz
içinizde. Güle güle sevgili Veli yoldaşım güle güle”. Ve susarsınız, bu acılar
için, bu gözyaşları için, bu analar için, bu genç sevdalarımız için diyerek
gecenin evinde yangın çıkaracağımız günü bekleriz. Beklersiniz gününüzü; nöbeti
devralarak, biraz daha umutlu, biraz daha gayretli olmak gerektiğinin
bilinciyle.
Anın daima mücadelemizde örnek olacaktır. ...!
Devrimciler Ölür Devrim Davası Sürer..!
Dava yoldaşın S.Gür