Yalanda Sınır Tanımayan Erdoğan'a Tutuklu Gazeteci Eşlerden tepki yağdı:
Onlar gazeteci terörist değil..!
Tutuklu gazetecileri hedef alan Erdoğan'a tepkiler dinmiyor.
Bu söylem, yargıçları ve savcıları
etkilemiyor mu?
Adalet Dinamit: Sayın Cumhurbaşkanı
Anadolu Yayıncılar Derneği üyeleriyle gerçekleştirdiği buluşmada, medyanın
Dünya’da Dördüncü Güç olarak anıldığına dikkat çekmiş. Biz de kendisine
hatırlatmak isteriz; bu paye, her türlü fikir ve düşüncenin topluma ulaşmasının
sağlanması, en aykırı söz ve ifadelerin bile korumadan yararlanması, bunun
toplumsal gelişme ve ilerleme için olmazsa olmaz bir gereklilik kabul edilmesi,
söz ve ifade özgürlüğünün gerçekleşebilmesinin temel aracı olan medya
özgürlüğünün sağlanmasının önem ve anlamı olduğu için verilir. Siyasal iktidar
karşısında medyanın bağımsız olduğu varsayılmaktadır. Bu nedenle medyaya
yasama, yürütme, yargı gibi kamusal çıkarı gözeten bir bekçi olarak Dördüncü
Güç payesi verilir.
Elbette demokrasinin olmazsa
olmazlarındandır medya özgürlüğü, tıpkı yargı bağımsızlığı gibi. Ancak Sayın
Cumhurbaşkanı aynı konuşmasında Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bizim
gazetecimizi serbest bırakın istemine, Türkiye’de yargı bağımsızdır, yargı buna
karar verir demiş. Çok güzel... Şimdi biz Cumhuriyet Gazetesi mensubu 11 kişi
için kendisine soruyoruz; Siz devletin en tepesindeki makamda oturan biri
olarak nasıl “hapisteki gazetecilerin hepsi hırsız, çocuk istismarcısı,
terörist” dersiniz? Haklarında Ağustos ayından beri soruşturma yürütüldüğü ve 5
aydır tutuklu olmalarına rağmen hâlâ iddianameleri bile yazılmadı. Neyle
suçlandıklarını bile bilmedikleri halde siz, bu ülkenin en güçlü kişisi olarak
onlara nasıl hırsız, çocuk istismarcısı, terörist dersiniz? Masumiyet karinesi
yok mu? Bu söylem yargıçları, savcıları etkilemiyor mu? Hani siz yargıya
müdahale edemezdiniz? Henüz yargılanmadılar. Kendileri bile bilmezken, siz
nasıl biliyorsunuz? Evet, siz çok güçlüsünüz, bizim elimizde ordu, emniyet
teşkilatı, yargı yok. Ama biz de güçlüyüz. Çünkü biz haklıyız. Biz gücümüzü
sadece ve sadece haklılığımızdan alıyoruz. Halkın bilgi edinme hakkını yerine
getirdikleri için 11 Cumhuriyet Gazetesi mensubu 5 aydır iddianamesiz ve neyle
suçlandıklarını bilmeden tutuklu. Bu mudur yargı bağımsızlığı? Lütfen cevap
verin...
Yanıt vermeyi zul sayarım
Eylem Sabuncu: Bu asılsız iftiralara
yanıt dahi vermeyi zul sayarım. Ancak ilk duyduğumda aklıma gelen şu oldu:
İzmir’in dağlarında çiçekler açar Altın güneş orda sırmalar saçar Bozulmuş
düşmanlar yel gibi kaçar Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa Adın yazılacak mücevher
taşa.
Hakaret ve iftira suçu işlendi
Sevinç Kart: Tek işi gerçek ve objektif
gazetecilik olan, sadece Türkiye’nin değil dünyanın tanıdığı insanlar için
hiçbir akla ve vicdana sığmayacak bu korkunç sözleri sarfeden Cumhurbaşkanı
açıkça hakaret ve iftira suçlarını işlemiştir. Yargılamasını tarihe
bırakıyorum. Ve biliyorum ki tarih affetmez.
Serbest bırakın
Nazire Gürsel: Ülkemiz neredeyse her gün
dünya gündeminde olumsuz bir haberle yer alıyor. Hem de çok uzun zamandır.
Gerçek vatanseverler için hakikaten tahammülü zor bir durum. Hal böyleyken
Cumhurbaşkanı’nın hapisteki gazetecilerle ilgili sözlerine değinmek dahi
istemiyorum. Ancak şuna değinebilirim ki en yetkili ağızlar bana şu soruyu
soruyor; Kadri Gürsel gibi tüm dünyanın fikirlerini merakla takip ettiği bir
aydın, nasıl olur da içerde olur? Bir de tabii şu var; Bu sözler o zaman
iddianame neden yazılamıyor sorusunu da çok güçlü bir şekilde gündeme
getiriyor. Madem bu kadar eminler, delil bulmak zor olmasa gerek değil mi?
Yoksa değiller mi? O zaman da hemen serbest bıraksınlar.
Bakanlık bizi aydınlatmak zorunda
Sinem Kara: Eşim Hakan Kara 36 yıllık
saygın bir gazetecidir. Mesleki ve insani açıdan onuru için yaşar. 4.5 aydır
hakkında bir iddianame olmadan, ne ile suçlandığını bilmeden haksız ve
hukuksuzca diğer 10 arkadaşı ile birlikte Silivri Cezaevi’nde. Sayın Cumhurbaşkanı’nın
cezaevlerinde bulunan 149 kişilik gazeteci listesine bakıp, hepsinin ya hırsız
ya terörist ya da çocuk istismarcısı olduğunu söylemesi son derece talihsiz
aynı zamanda yakışıksız bir açıklama olmuştur. Bağımsız yargıdan ve
demokrasiden sıkça bahseden Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamasıyla; delil
bulunamadığından ötürü bir türlü yazılamayan bir iddianameyi tutuklu olarak
bekleyen kişilerin masumiyet karinelerini de göz ardı ederek onları zan altında
bırakmıştır. Adalet Bakanlığı, eşim Hakan Kara başta olmak üzere diğer tutuklu
Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticilerinin ne ile suçlandığını bir an önce
açıklamak ve bizleri aydınlatmak zorundadır. Aksi halde, Sayın
Cumhurbaşkanı’nın şu an cezaevinde bulunan tüm gazetecileri içeren
açıklamasının bir inandırıcılığının olması mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı sözlerini düzeltmeli
Semra Çelik: Eşim Önder Çelik’in de
dahil olduğu tutuklu gazeteciler için böyle temelsiz bir suçlamayı Türkiye ve
dünya kamuoyuna açıkça ilan eden bir cumhurbaşkanımız olduğu için utanç duyuyor
ve onu şiddetle kınıyorum. Bu tutumunun Türkiye’yi daha da sert bir
kamplaşmanın içine taşıdığını farketmesi gerekir. Eşim ve hapisteki
meslektaşları için kullandığı bu sözleri hemen düzeltmesini ve bizden ve
çocuklarımızdan gecikmeden özür dilemesini bekliyorum.
Hukuki değil siyasi
Gülsün Sop: Cumhuriyet tutukluları, asla
terörist değil. Onlar, özgür düşünceli tarafsız gazeteciler ve basın özgürlüğü
için mücadele eden hukukçular. Sonuna kadar hak ettikleri özgürlüklerine
kavuşmak için haklarında yürütülen soruşturmanın sonucunu sabırla beklerken,
bir de hiçbir dayanak olmaksızın terörist olarak yaftalandılar. Bu söylem
soruşturmanın hukuki değil, siyasi olduğunun en büyük kanıtı. Aynı zamanda,
basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığının ne denli büyük bir tehdit altında
olduğunu gösteriyor.
O listeyi hazırlayanlar büyük suç işledi
Çağlayan Öz: Demek ki bizim bilmediğimiz
gizli bir liste dolaşıyor ellerde. Cumhuriyet gazetecilerinin isimlerin
karşılarına, daha iddianame yazılmadan, yargılama olmadan ‘terörist’ yazılmış
bile... Ben asıl bu listeyi hazırlayarak Cumhurbaşkanının doğru olmayan bir
açıklama yapmasına sebep olanların büyük bir suç işlediklerini düşünüyorum.
Bunların kimliğinin derhal tespit edilerek haklarında dava açılması gerekir.
Çünkü bir ülkeye karşı işlenebilecek en büyük suç, o ülkede hukuku iftira ile
katletmektir. İftira ve yalan hukukun yerine geçerse 80 milyonluk Türkiye’ de
hepimiz kayboluruz. Ben bu ülkenin bir vatandaşı olarak: Ülkemizin itibarını
yerle bir eden bu ‘terörist gazeteci’ listesinde 40 yıllık gazeteci Güray Öz
isminin karşısına ne yazıldığını görmek istiyorum.
Bu ayıptan kurtulalım
Hapisteki gazeteciler Ömer Çelik, Tunca
Öğreten, Murat Aksoy ve İnan Kızılkaya’nın yakınları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
sözlerine tepki gösterdi.
Yazılarını aldılar
DİHA Haber Müdürü Ömer Çelik’in eşi
Tülay Çelik: Türkiye’de hiçbir hırsızın, istismarcının evine terörle mücadele
polisleri ile girilmedi. Bizim evimiz basıldığında eşimi alan polisler, ‘Hadi
şimdi de haber yapsana’ diyerek Ömer’in annesine ‘Sen ne biçim annesin. Oğlunu
neden gazeteci yaptın’ dediler. Gazetecilerin birinin canına kastedeni gören
varsa bize de anlatsınlar. Bizim evimizden kalem, kitap ve yazıları götürdüler.
Patlayıcı bir madde ele geçirmişler mi göstersinler. Artık somut delilleri
ortaya koysunlar ve tutuklu gazetecilerin ididanamelerini bir an önce
hazırlasınlar.
Şaşırmıyorum
Eski Diken editörü Tunca Öğreten’in eşi
Minez Öğreten: Ben Erdoğan’ın açıklamasından memnuniyet duydum çünkü 144
iddianame okumuş onu anlıyorum. Bizde iddinameyi okuduğuna göre hazırlandığını
anlıyoruz ve artık mahkeme gününü bekliyoruz. Biz de Tunca’nın orada terör
faaliyetlerini öğreneceğiz. Aslında ben cumhurbaşkanının açıklamasına şaşırana
şaşırıyorum. Artık en kısa sürede mahkemeye çıkarlar da suçlamaları görürüz.
Tunca’nın en büyük terör suçu demokrat olmak ve haber yapmak.
Pes artık diyorum
Gazeteci Murat Aksoy’un eşi Şehriban
Aksoy: Ne duysak şaşırmıyoruz kim bilir daha neler duyacağız. En aklı selim
insan olması gereken kişinin de böyle sözler sarf etmesine pes artık diyorum.
Murat 17/25 Aralık dosyasının kapatılmaması, o dönemin bakanlarının
yargılanması, gerektiğini üzerine bir dünya yazı yazdı. Çocuk istismarları
konusunda yazılar yazıldı ve biz kendi evladımız gibi göz yaşı döktük. Şimdi
tecavüz, hırsızlık, istismar, terör örgütü diye suçlanıyoruz. Bu sözlerini iyi
dilek olarak algılıyorum, sağolsun varolsun.
Kupürler delil
Kapatılan Özgür Gündem’in yazı işleri
müdürü İnan Kızılkaya’nın kardeşi Hasan Kızılkaya: Devletin en tepesindeki
kişinin savcı gibi iddianamede olmayan şeyleri söylemesini artık insan
hazmedemiyor ama alışılır hale geldi. Nasıl düzeleceğine dair bir öngörümüz
yok. İnan’ın mahkeme salonlarında söylediği bir cümleye söylemek istiyorum:
Bizi yargılayacak yerler mahkeme salonları değildir ancak okullarımız ve
gazetecilik örgütleri eleştirebilir. İddianamede gazete küpürlerinden başka bir
şey yok.