‘KADIN İŞSİZLİĞİ ARTTI’
Esnek ve güvencesiz çalışma başlığında
konuşan Prof. Dr. Gülay Toksöz 2002 yılı sonrası Türkiye’nin kadın
istihdamındaki durumunu değerlendirdi. İstihdamda özellikle genç ve bekar
kadınların kendilerine yer bulabildiğini söyleyen Toksöz, kadınların toplumsal
yaşamda ancak aile sorumluluklarını ihmal etmeden yer bulabildiğini kaydetti.
Toksöz 2004 ve 2015 yılları verilerini karşılaştırdığı sunumunda 2004 yılında
işgücündeki 5 milyon 669 kadının 2015 yılında 9 milyon 225 bine çıktığını ancak
2004 yılında 622 bin olan kadın işsiz sayısının da 2015 yılında 1 milyon 167
bine yükseldiğini kaydetti. Toksöz, kadınlarda işsizliğin son bir yıl içinde
daha da artarak 2016 yılında yüzde 15.7’ye yükseldiğini söyledi. 2004 yılında
18 milyon 624 olan işgücü dışında kalan kadın sayısının 2015 yılında 20
milyonun üzerine çıktığını ifade eden Toksöz, kadınların yüzde 31.3’ünün tarım,
yüzde 15.3’ünün sanayi, yüzde 52.5’inin ise hizmet sektöründe istihdam
edildiğini kaydetti.
‘KADINLAR KRİZDEN EN ÇOK ETKİLENEN
SEKTÖRLERDE YER BULUYOR’
“Kadın emeği ve güvencesizleştirilme”
üzerine sunumunu yapan KHK ile ihraç edilen barış bildirisi imzacılarından
Doç.Dr. Melda Yaman, esnek çalışmanın kadınlar için norm haline getirildiğini
kaydetti. Yaman, çocuk, yaşlı bakımı, ev işleri gibi toplumsal bir yükün
kadınlara yüklendiğini kaydederek erkeklerin böylece işten sayılmayan, bayağı
işlerden kurtulduklarını belirtti. Kadınların krizden en çok etkilenen kırılgan
sektörlerde istihdamda yer bulduğunu söyleyen yeni bir işbölümü gerektiğini
kaydetti.
‘ÜNİVERSİTE MEZUNU BEKAR HER 5 KADINDAN
1’İ İŞSİZ’
İşsiz kadınları öğrenim durumlarına göre
de değerlendiren Toksöz yüksek öğretim mezunu kadınların yüzde 19’unun, lise
mezunu kadınların yüzde 23.3’ünün işsiz olduğunu kaydetti. Toksöz, üniversiteyi
bitiren her 5 bekar kadından birinin işsiz olduğunu söyledi. Kayıtdışılığın
güvencesiz çalışmanın göstergesi olduğunu kaydeden Toksöz, kadınların
istihdamda artıyor görünmesinin en büyük sebebinin kayıtdışılığın artması
olduğunu söyledi. Her 6 kadından birinin istihdama kayıtdışı olarak girdiğini
kaydeden Toksöz, imalatta kendi hesabına çalışan kadın sayısının yüzde 94,
hizmet sektöründe ise yüzde 71.7 olduğunu söyledi.
2010 yılı itibariyle cinsiyet eşitliği
söyleminin ailenin bekası söylemine dönüştüğünü kaydeden Toksöz, bunun kalkınma
planları ve istihdam stratejilerine yansıdığını, kadınlara esnek çalışmanın
reva görüldüğünü söyledi. 2015 yılı itibariyle getirilen esnek çalışma
sistemiyle bundan sonra kadınların özel sektörde iş bulmasının güç olduğunu
kaydeden Toksöz, patronların kadınları işe aldıktan sonra çıkarma
yükümlülükleriyle uğraşacağına kadınları hiç işe almayacağını söyledi.
‘BÖLGEDE SESLER KISIK AMA GÜÇLÜ BİR
HAYIR ÇIKACAK’
“Savaştan etkilenen kentlere kadın
gözüyle bakmak” oturumunda konuşan Diyarbakır’dan gelen TMMOB üyesi Büşra
Cizrelioğulları Sadak, Suriye’de başlayan savaş ile birlikte 2013 yılı
itibariyle yaşanan göçü ve kadınların durumuna ilişkin bölgede yaşananları
paylaştı. Diyarbakır’a gelen Ezidilerin AFAD kamplarında dini ve etnik
sebeplerden ötürü kalmayı istemediklerini ve belediyenin kurduğu çadırkente
yerleştirildiğini kaydeden Sadak, OHAL ile birlikte atanan kayyımın Diyarbakır
Belediyesinin kurduğu çadırı kaldırdığını söyledi. Sadak, kamplarda kalan bin
700 Ezidinin sadece yarısının AFAD kamplarına geçtiğini, diğerlerinin ise sonu
bilinmez yolculuklara çıktığını belirtti. OHAL ile birlikte bölge halkının
tedirgin bir halde sessizliğe büründüğünü söyleyen Sadak, “Halk çok acı yaşadı.
Sessiz bir tepki hali var. Sesler kısık ama güçlü bir hayır çıkacak” dedi.
‘UTANÇ YAZILAMALARI NEDENİYLE KADINLAR
EVLERE GİRMEK İSTEMEDİ’
Keziban Arukan ise 2015 sonrası Cizre,
Nusaybin, Sur gibi yerleşimlerde sokağa çıkma yasakları ve kent yıkımlarıyla
ilgili yaşananları paylaştı. Halen yasakların birçok yerleşimde devam ettiğine
dikkat çeken Arukan, AF örgütü raporuna göre son iki yılda 500 bin insanın
evlerini terk etmek zorunda kaldığını söyledi. Canlı yaşam hakkı ihlali ve doğa
yıkımına ilişkin görüntüleri de paylaşan Aruk, bölgede duvarlarına yapılan
utanç yazılamaları nedeniyle kadınların evlerine gitmek istemediğini belirtti.
Arukan, şehirlerde yaşanan kent yıkımı, kamulaştırma ve kentsel dönüşümle
bölgenin kendine özgü yapısına nasıl müdahale edildiğine ilişkin paylaşımlarda
da bulundu.
‘SURİYELİLER BU TOPLUMUN BİR PARÇASI
OLARAK KABUL EDİLMELİ
Türkiye'de bulunan Suriyeli mültecilerin
de dörtte üçünün kadın ve 18 yaş altı çocuklar olduğunu kaydeden Toksöz, kadınların
çalışması uygun görülmediği için 18 yaş altı çocukların ciddi bir şekilde
istihdamda olduğunu söyledi. Suriyeli göçmenlerin büyük bir kısmının geri
dönmeyeceğini ve Türkiye’de kalıcılaşacağını dile getiren Toksöz, “Biliyorum
insanların büyük çekinceleri ve kuşkuları var ancak Suriyeliler sunulan bütün
sosyal haklardan yararlandırılmalı. Çocukların yüzde 50’si okula gitmiyor.
Okuma yazma dahi bilmeyen bu çocuklar ileride büyük bir sömürüye maruz kalacak
kesim olacak. Suriyeliler bu toplumun bir parçası olarak kabul edilmeli” dedi.
‘AKP DÖNEMİNDE CEZASIZLIK ARTTI’
Avukat Candan Dumrul da 15 yıllık AKP
döneminde cinsel dokunulmazlık ve kadınların yaşam hakkına yönelik hukuk
alanında yaşanan müdahaleleri masaya yatırdı. Dumrul, 2014 ve 2016 düzenlemeleriyle
TCK’deki değişimleri gerekçeleriyle anlatarak uygulamadaki sorunları ele aldı.
Yasalarda ceza limitlerinin artırılmasının sorunları çözmediğini belirten
Dumrul, son değişikliklerle yasaya giren “sarkıntılık” kavramının tanımının
yapılmamasıyla birlikte cezasızlığın artırdığına dikkat çekti. Cinsel saldırı
olaylarında çocuklar için 12 ve 15 yaş kademelerinin getirildiğini dile getiren
Dumrul, uluslararası sözleşmelerde dayanağı olmayan çocukların eşitliğinin
bozulduğu bu düzenlemeyle 15 yaşındaki çocuğun kadın olarak görüldüğünü
söyledi. Dumrul, “15 yaşındaki bir çocuk bu ülkede ev kiralayamıyor ama cinsel
ilişkiye rıza gösterdiği söylenerek sorumluluğu üstlenmesi beklenebiliyor”
dedi.
‘ÇOCUKLARIN ELİNDEN TEK DELİLİ DE
ALINDI’
Yeni düzenlemeyle mağdurun ruh ve beden
sağlığı denetiminin de sistem dışı bırakıldığını kaydeden Dumrul, cinsel
saldırıyı kanıtlamanın tek aracının da sadece kadınların değil çocukların da
elinden alındığını söyledi. Cinsel saldırıların tanıksız işlenen suçlar
olduğunu belirten Dumrul, çocukların elinden tek delillerinin alındığını ve
bunun cezasızlığı derinleştirdiğini söyledi. Mahkeme süreçlerinde faile
sorulmayan soruların mağdura sorulduğunu kaydeden Dumrul, “Kadının iftira atıp
atmadığı araştırılıyor. Mahkemeler suçun olmadığını ispat etmeye çalışıyor. O
yüzden kadının beyanı esastır diyoruz. Kadın kendine yönelik bir cinsel saldırı
olduğunu söylüyorsa soruşturmanın ana eksenini bu oluşturmalı” dedi.
(Ankara/EVRENSEL)