Halep'te yaşanılanlar ve bu konuda Türkiye'nin tutumuyla ilgili
değerlendirmeyle konuşmasına başlayan Bilgen, Halep'te ikinci Mavi Marmara
yaşandığını belirtti.
Bilgen şöyle konuştu:
"Bugün yaşadığımız tablo bir sonuçtur. Bütün uyarı, eleştirilere
rağmen Suriye politikasının büyük bir insanlık dramına dönüştüğünü görmeyen,
dikkate almayan bir siyasetin sonucuyla karşı karşıyayız. Bugün Rusya Devlet
Başkanı Putin'in açıklaması var. Erdoğan'ın ziyareti sırasında anlaşıldığı
şekilde her şeyin geliştiğini söylüyor. Halep ile ilgili ricada bulunmuşlardır.
Sayın Cumhurbaşkanı da 'arkadaşlara söyledik' ifadesini söyledi. Belli ki o
zaman ki söyleyiş yeterince Rusların istediği düzeyde gerçekleşmediği için
El-Bab'taki muhtemelen bir mesaj niteliği taşıyan saldırı gerçekleşti. Sivillere
dönük saldırılarda samimi olmak ve tutarlı davranmak gerekir. Halep için
gösterilen duyarlılığın üzerinden bir yıl geçmedi Cizre, Şırnak, Nusaybin ve
Sur için gösterilmemiş olmaması büyük bir utançtır. Halep'te yaşanılanlar
ikinci bir Mavi Marmara'dır. İkinci kez yanında olunanların terk edilmesi,
yalnız bırakılmasıdır."
'SALDIRI SEFER GÖREV EMRİ TALİMATININ SONUCU'
Dün akşam saatlerinde genel merkez binalarına dönük silahlı saldırıya da
değinen Bilgen, "Öncelikle devletin haber ajansında nasıl yer aldığına
dair başlığa dikkat çekmek istiyorum. 'HDP binası önünde havaya ateş açan kişi
gözaltına alındı.' Havaya değil, binaya ateş açıldı. Yine saldırgan ifadesinin
kullanılmasını beklerdik. Dün yaşadığımız saldırı bir bütün olarak son dönemde
yaşadığımız sürecin bir parçasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'kurşun adres
sormaz' ifadesi aslında seferberliğin enteresan bir kavram olduğu yönündeki
ifadesi gösteriyor ki bu iş 'milli dayanışma' değil, hedef göstermeye başlamış.
Seferberlikten bunu anlamış birisi eline tüfeği almış ve sefer görev emrini
yerine getirmeye kalkmış" dedi.
Son günlerde yaşanılanların HDP'ye karşı tahammülsüzlüğün bir göstergesi
olduğuna işaret eden Bilgen, "Meclis'ten çıkan milletvekillerimizi izleyip
hangi araca bindiği takibi yapılıp bir yerlere bildiriliyorsa ama birisi genel
merkeze saldırı için gelip bu tespit edilemiyorsa aslından yaşadığımız süreçle
ilgili okumayı da net koymak zorundayız" şeklinde konuştu.
'UZLAŞI METNİ ÖNÜMÜZE GELMEDİ'
Beşiktaş saldırının ardından bildiri konusuyla gündeme gelmelerine ilişkin
de açıklamalarda bulunan Bilgen, şöyle devam etti: "Saldırı sonrası
MYK'mizde bir bildiri hazırladık ve bu bildiriyi kamuoyu ile paylaştık. Ama
ortak bildiri daveti geldiğinde de bu bildiriye elbette ki değerlendirip imza
atmak için de toplantıya hemen katıldılar. Ama onların önüne uzlaşı için metni
koymadılar. 'Biz 3 parti anlaştık hazırladık, metni hazırladık imzaladık, siz
de imzalayın ya da imzalamayın' tavrı ortaya konuldu. İçeriğe tamamen katılsak
bile bir parti ortak bildiriye davet ediliyorsa usulünün uzlaşmaya açık olması
gerekir."
'DEĞİŞİKLİK BASKIYLA GEÇİRİLMEK İSTENİYOR'
Türkiye'nin bir kaosa sürüklenmek istendiğini dile getiren Bilgen, anayasa
metnine paralel olarak partilerine yönelik saldırın da yoğunlaştığını kaydetti.
"Adeta padişaha kelle yetiştirir gibi komisyondan 60'yakın madde usule
aykırı bir şekilde komisyondan geçirilmek istenecek" diyen Bilgen,
"Bir formaliteyi tamamlanın ötesinde bir meşrutiyeti olmayan bir süreç
yaşadığımızı göreceğiz. Genel Kurul'daki oylamada da dokunulmazlık oylamasında
olduğu gibi yine milletvekillerinin oylarını açık etmelerine yönelik baskı
doğrudan grup yönetimi tarafından dayatılacak. Oylamanın nasıl yapılacağı çok
nettir; grup kararı alınamayacağı net olmasına rağmen AKP grup başkanı kararı
deklare etmiştir. Daha metni görmeden imza atmak zorunda kalan milletvekillerinin
özgür iradelerinden bahsedilebilir mi? Tıpkı öncesinde olduğu gibi bu oylamada
da baskıyla 330'u bulmayı deneyecekler" diye belirtti.
'REFERANDUM SÜRECİNDE MECLİS DIŞINDA OLMAMIZ İSTENİYOR'
Bilgen, referandum sürecinin başlamasıyla birlikte yoğun baskıların da
yaşanmaya başlanacağına işaret eden Bilgen, şunları aktardı:
"Kenan Evren'in anayasasının bir adım ötesinde daha yetkili bir
cumhurbaşkanı hedefleniyor. Tıpkı içerikteki uyum gibi tıpkı içerikteki seyir
gibi referandum kampanyasının ortamı da Kenan Evren'inkinden bir adım ileride
bir seferberlik, savaş ortamında yapılmak istenecek. Bunu kurtarmanın önünde
HDP engel olarak görüldüğü için güvenlik gerekçesi öne sürülerek, partimizin
referandum sürecinde Meclis'te olmaması için her türlü provokasyon
gerçekleşiyor. Bizim Meclis'te de onların önünde engel oluşturmamız
imkansızlaştırılmaya çalışılıyor. Dışarıda yürüteceğimiz çalışmalar da saldırı
ve göz altılarla engellenmek isteniyor."