16 Aralık 2016 Cuma

Halep'te yaşanılanlar ve bu konuda Türkiye'nin tutumuyla ilgili değerlendirmeyle konuşmasına başlayan Bilgen, Halep'te ikinci Mavi Marmara yaşandığını belirtti.
Bilgen şöyle konuştu:
"Bugün yaşadığımız tablo bir sonuçtur. Bütün uyarı, eleştirilere rağmen Suriye politikasının büyük bir insanlık dramına dönüştüğünü görmeyen, dikkate almayan bir siyasetin sonucuyla karşı karşıyayız. Bugün Rusya Devlet Başkanı Putin'in açıklaması var. Erdoğan'ın ziyareti sırasında anlaşıldığı şekilde her şeyin geliştiğini söylüyor. Halep ile ilgili ricada bulunmuşlardır. Sayın Cumhurbaşkanı da 'arkadaşlara söyledik' ifadesini söyledi. Belli ki o zaman ki söyleyiş yeterince Rusların istediği düzeyde gerçekleşmediği için El-Bab'taki muhtemelen bir mesaj niteliği taşıyan saldırı gerçekleşti. Sivillere dönük saldırılarda samimi olmak ve tutarlı davranmak gerekir. Halep için gösterilen duyarlılığın üzerinden bir yıl geçmedi Cizre, Şırnak, Nusaybin ve Sur için gösterilmemiş olmaması büyük bir utançtır. Halep'te yaşanılanlar ikinci bir Mavi Marmara'dır. İkinci kez yanında olunanların terk edilmesi, yalnız bırakılmasıdır."
'SALDIRI SEFER GÖREV EMRİ TALİMATININ SONUCU'
Dün akşam saatlerinde genel merkez binalarına dönük silahlı saldırıya da değinen Bilgen, "Öncelikle devletin haber ajansında nasıl yer aldığına dair başlığa dikkat çekmek istiyorum. 'HDP binası önünde havaya ateş açan kişi gözaltına alındı.' Havaya değil, binaya ateş açıldı. Yine saldırgan ifadesinin kullanılmasını beklerdik. Dün yaşadığımız saldırı bir bütün olarak son dönemde yaşadığımız sürecin bir parçasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'kurşun adres sormaz' ifadesi aslında seferberliğin enteresan bir kavram olduğu yönündeki ifadesi gösteriyor ki bu iş 'milli dayanışma' değil, hedef göstermeye başlamış. Seferberlikten bunu anlamış birisi eline tüfeği almış ve sefer görev emrini yerine getirmeye kalkmış" dedi.
Son günlerde yaşanılanların HDP'ye karşı tahammülsüzlüğün bir göstergesi olduğuna işaret eden Bilgen, "Meclis'ten çıkan milletvekillerimizi izleyip hangi araca bindiği takibi yapılıp bir yerlere bildiriliyorsa ama birisi genel merkeze saldırı için gelip bu tespit edilemiyorsa aslından yaşadığımız süreçle ilgili okumayı da net koymak zorundayız" şeklinde konuştu.
'UZLAŞI METNİ ÖNÜMÜZE GELMEDİ'
Beşiktaş saldırının ardından bildiri konusuyla gündeme gelmelerine ilişkin de açıklamalarda bulunan Bilgen, şöyle devam etti: "Saldırı sonrası MYK'mizde bir bildiri hazırladık ve bu bildiriyi kamuoyu ile paylaştık. Ama ortak bildiri daveti geldiğinde de bu bildiriye elbette ki değerlendirip imza atmak için de toplantıya hemen katıldılar. Ama onların önüne uzlaşı için metni koymadılar. 'Biz 3 parti anlaştık hazırladık, metni hazırladık imzaladık, siz de imzalayın ya da imzalamayın' tavrı ortaya konuldu. İçeriğe tamamen katılsak bile bir parti ortak bildiriye davet ediliyorsa usulünün uzlaşmaya açık olması gerekir."
'DEĞİŞİKLİK BASKIYLA GEÇİRİLMEK İSTENİYOR'
Türkiye'nin bir kaosa sürüklenmek istendiğini dile getiren Bilgen, anayasa metnine paralel olarak partilerine yönelik saldırın da yoğunlaştığını kaydetti. "Adeta padişaha kelle yetiştirir gibi komisyondan 60'yakın madde usule aykırı bir şekilde komisyondan geçirilmek istenecek" diyen Bilgen, "Bir formaliteyi tamamlanın ötesinde bir meşrutiyeti olmayan bir süreç yaşadığımızı göreceğiz. Genel Kurul'daki oylamada da dokunulmazlık oylamasında olduğu gibi yine milletvekillerinin oylarını açık etmelerine yönelik baskı doğrudan grup yönetimi tarafından dayatılacak. Oylamanın nasıl yapılacağı çok nettir; grup kararı alınamayacağı net olmasına rağmen AKP grup başkanı kararı deklare etmiştir. Daha metni görmeden imza atmak zorunda kalan milletvekillerinin özgür iradelerinden bahsedilebilir mi? Tıpkı öncesinde olduğu gibi bu oylamada da baskıyla 330'u bulmayı deneyecekler" diye belirtti.
'REFERANDUM SÜRECİNDE MECLİS DIŞINDA OLMAMIZ İSTENİYOR'
Bilgen, referandum sürecinin başlamasıyla birlikte yoğun baskıların da yaşanmaya başlanacağına işaret eden Bilgen, şunları aktardı:

"Kenan Evren'in anayasasının bir adım ötesinde daha yetkili bir cumhurbaşkanı hedefleniyor. Tıpkı içerikteki uyum gibi tıpkı içerikteki seyir gibi referandum kampanyasının ortamı da Kenan Evren'inkinden bir adım ileride bir seferberlik, savaş ortamında yapılmak istenecek. Bunu kurtarmanın önünde HDP engel olarak görüldüğü için güvenlik gerekçesi öne sürülerek, partimizin referandum sürecinde Meclis'te olmaması için her türlü provokasyon gerçekleşiyor. Bizim Meclis'te de onların önünde engel oluşturmamız imkansızlaştırılmaya çalışılıyor. Dışarıda yürüteceğimiz çalışmalar da saldırı ve göz altılarla engellenmek isteniyor."