17 Aralık 2016 Cumartesi

PATLAYAN BOMBALAR VE GERÇEKLER RÜZGAR EKEN ERDOĞAN-AKP İKTİDARI FIRTINA BİÇİYOR..!

10 aralık Beşiktaş’ın ardından Kayseride bombaların peş peşe patlaması eleştiri oklarını PKK-TAK’a yöneltti. Olaya derinlemesine bakma yerine yüzeysel bir yaklaşım içinde olan bir çok devrimci-demokrat kesim, patlayan  bombaların ardından ölüm olaylarına bakarak, yaşanan olaylarda esas olarak Kürt özgürlük hareketini sorumlu tutuyorlar. Aslında Kürt özgürlük hareketinin yer yer halkı da hedef alan hatalı eylemlere baş vurmasının nedeni, AKP ve devletin inkarcı ve imhacı çizgisi değil de, Kürt özgürlük hareketinin istemleri olduğu yönlü ön yargıcı ve şovenist tutum ve yaklaşımlar öne çıkıyor. Bir çok kesim, AKP-MHP’nin Kürt direnişine karşı acımasızca pratiğe sürdüğü kirli savaş politikasını unuttuğunu, 7 hazirandan 2015 tarihinden bu yana 8 bin Kürdün yakılıp-yıkılarak katledilip-500 bin kişinin yerinden yurdundan edildiği gerçeğinin unutulduğu ve görmezden gelindiğini gösteriyor. Bilindiği üzere,   Kürt özgürlük hareketi istemlerini en geriye çekmiş ve birçok temel istemi bir yan ittiği halde, AKP-devlet Kürt ulusunun istemlerini yok saymış, barış istemine kirli savaşla yanıt vermiş, Kürdistan’ın bir çok kentini yakıp-yıkmış ve halkın iradesini hiçe sayarak belediye başkanları-vekilleri ve binlerce Kürt politikacısını zindana kapatmıştır.
 Dahası AKP rüzgar ekmiş ve karşılığında fırtınayla karşılaşmıştır.Buradan olarak,  olaylara sol duyu ve empatiyle bakmak oldukça önem taşımaktadır. Devlet Kürt halkını her bakımından tasfiye etmek ve kazanımları yok etmek için  düğmeye basmıştır. HDP’i devre dışı bırakmış ve  alan başka güçlere açılmıştır. TAK’ı ortaya çıkaran ve hatalı eylemlerinde önünü açanda, AKP’nin-devletin   faşist inkar ve imha politikası olmuştur.
Sağdan soldan patlan bombalara baktığımızda hemen hergün savaş naraları atan Erdoğan önderliğindeki   AKP, ülkenin en merkezi noktalarında kendi kolluk güçlerini ve sivil yurttaşları korumaktan dahi aciz olduğunu görüryoruz.. Ülkeyi 6 aydır OHAL ile yönetiyor, muhalefete nefes aldırmıyor, gazetecisinden akademisyenine hapse atmadık bırakmıyor, katliamdan bir gün önce 40 bin polisle “huzur operasyonu” yapıyordu ancak ülkenin her an her noktasında bombaların patlayabileceğinin zeminin döşediği bir olgudur. 
Erdoğan ve AKP patlayan bombaların  esas sorumlusudur.. AKP’nin Başkanlık hedefi doğrultusunda kirli savaşı  körüklemesi; 1,5 yıldan kısa sürede katliam boyutunda ölümlerin yaşandığı 30’a yakın saldırıyı beraberinde getirmişti. İçerde dışarıda izlenen savaş siyaseti, Türkiye’de her yerde  bombaların patlamasını koşullamıştır. 
Tam da saldırının gerçekleştiği 10 Aralık günü TSK ve güdümündeki cihatçı çeteler Suriye’nin El Bab kentine giriyor, bunu yaparken de Erdoğan’ın ağzından aynı anda hem Beşar Esad’a hem IŞİD’e hem de Kürt özgürlük hareketine meydan okuyordu. 10 Aralık aynı zamanda Başkanlık Anayasası Teklifi’nin Meclis’e sunulduğu gündü.
Saldırı gerçekleştiğinde önce Burhan Kuzu’nun 7 Haziran 2015 akşamı attığı o meşhur mesajı geldi akıllara. AKP seçimde Erdoğan’ın Başkanlık için istediği 400 vekil hedefine ulaşamayınca, Burhan Kuzu “Ya istikrar ya kaos dedim; Millet kaosu seçti, hayırlı olsun” diye Tweet atmış, Türkiye Erdoğan’a istediğini vermediği için bizzat iktidar eliyle çatışma ve kaos atmosferine sürüklenmişti.
İşin doğrusu 7 Hazirandan itibaren  devlet sahnede çözüm sürecinde masayı deviren ve Kürt özgürlük hareketini ve HDP’yi ezip-dağıtıp-susturmak amacıyla tasfiye hareketine yönelince,  zorunlu olarak başka mücadele biçimlerinin  devreye girmesine olanak sunulmuştur. AKP demokratik siyaset ve müzakere kanallarını kapalı tuttukça, faşist terörü dayattıkça kör bombalar patlamaya devam edecektir. 
AKP iktidarı Kürt halkının iradesinin somut ifadesi  belediyelere el koymak, belediye başkanlarını ve vekilleri tutuklamak, kendi oturduğu müzakere masasını devirmek, kentleri yakıp yıkmak, 70 yaşındaki yazarları hapse tıkmak konusunda çok cevval davrananınca rüzgar ekenin fırtına biçeceği sır değildir. Haliyle bu durum Kürt özgürlük hareketine çaresizliğin çaresi olarak yer yer hatlı eylemlere zorluyor..
İntikam sözü, şehadet övgüsü sorunları çözmüyor daha da ağırlaştırıyor
AKP iktidarının 10 Aralık Katliamı sonrasındaki tavrı hiç de umut verici değildi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, devletin en tepelerinde görev, yetki ve sorumluluk sahibi biri olduğunu unutmuş gibi kan davası güden bir mahalle kabadayısı gibi intikam almaktan söz etti. Ertesi sabah HDP binaları basıldı, il başkanları ve bazı milletvekilleri dahil yüzlerce HDP üyesi gözaltına alındı.
Devletin intikam siyaseti gütmesinin ve demokratik siyaset kanallarını kapatmasının TAK’ı tersten daha da öne çıkaracağı gün gibi ortada oysa. Bir hafta sonra Kayseri’de gördük.
Zırhlı araç içinde koruma ordusu eşliğinde gezen Bakan Mehmet Özhaseki’nin 13 Aralık günü daha fazla şehadet temennisini paylaştığı Kayseri’de 17 Aralık sabahı yaşanan bombalı araç saldırısında ilk açıklamalara göre 13 kişi yaşamını yitirdi, 48 kişi yaralandı.
Yaşam hakkı kadar temel bir konuda bile halka güvence veremeyen AKP iktidarı, ölen herkesi şehit ilan edip şahadete övgüler düzerek hatta hayatta kalanları da “şehit” olmaya çağırarak, ölüm ve katliam sürecine son vermeye niyeti olmadığını ortaya koyuyor.
10 Aralık gecesi Erdoğan’ın saldırıdan 3 saat sonra söyledikleri ibretlikti. “Bin yıldır bu toprakları vatan yapmak için döktüğümüz kanlara yenilerinin ekleneceğini bilerek, mücadelemizi duraksamadan sürdüreceğiz” diyen Erdoğan, nedense daha fazla kan dökülmemesi için çabalayacağını söylemek yerine, dökülen kanlara yenilerinin ekleneceğini bildiğini söylüyor.

“Peygamberlik makamından sonra en yüksek makam şehitliktir” diyor ancak halka şehitlik makamını methederken kendisi var gücüyle Başkanlık makamına erişebilmek için kirli savaşı körüklüyor. O, Başkanlık makamı hesabıyla ektiği rüzgar ülkenin her yerinde  fırtına olarak dönüyor. Bu durumu tersine çevirecek tek yol, çeşitli ulus ve ulusal azınlıklardan emekçi halkların eşitlik, özgürlük ve  kardeşlik  hattında inatla ve ısrarla  yürümektir.