1 Şubat 2017 Çarşamba

'ABD Başkanlık Sistemi'nde 'Başkan'ın yetkileri..!

Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun AKP'li üyelerinden Mustafa Şentop geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda, partisinin başkanlık sistemi önerisinde başkana ABD’deki sistemden daha az yetki verildiğini belirtti.
Amerikan Siyasi Sistemi
Başkanlık sistemi denilince akla gelen ilk örnek olan Amerikan sisteminde güçler ayrılığı çok keskin bir şekilde anayasada belirlenmiştir. Bu yönüyle de siyaset bilimi literatürü içinde en başarılı ve eşsiz bir örnek olarak gösterilir. Zira başkanlık sistemleri tek adam yönetimi yaratma ihtimalleri açısından risk taşımaktadırlar. Özellikle başkanların halk tarafından seçiliyor olması başkanın anayasal yetkilerinin yanı sıra toplumsal meşruiyetlerinden hareketle iktidarı merkezileştirmeleri sonucunu doğurabilir. Amerikan sistemini bu açıdan farklı kılan, yasama, yürütme ve yargı güçlerinin net bir şekilde birbirinden ayrılmış ve de güç bakımından da eşit olmalarıdır. Bu keskin güçler ayrılığı, diğer bir deyişle “denge ve denetleme mekanizmaları” (checks and balances) ülkenin kuruluş aşamasında kasti olarak alınan bir karar. Bu mekanizmaların bir gereği olarak Amerikan sisteminde yürütme ve yasama birbirlerinin üzerinde bir yetkiye de sahip değiller, yargı da her iki organdan bağımsız bir şekilde denetim görevini yerine getirebilmekte.
Yürütmeye Dair Yetkiler
Başkanlık sisteminde başkan, hem devletin hem de yürütmenin başında yer alıyor. ABD Başkanı da bu şekilde yürütmenin başında yer alıyor. Yürütme açısından da yetkileri geniş. Öncelikle kendi kabinesini ve yürütme organlarındaki çalışanları atama yetkisi mevcut. Bakanları ve memurları yasama organlarından olan Senato’nun onayı olmadan görevden de alabiliyor. Bunun yanı sıra, üst düzey memur ve büyükelçileri de atama yetkisi var. Ancak bu atama yetkisi Senato’nun tavsiyesi ve onayı ile kullanılıyor. ABD Başkanları aynı zamanda federal bütçeyi hazırlama yetkisine sahip; hazırlanan bütçenin yasama organı olan Kongre tarafından onaylanması gerekiyor. Başkan tıpkı parlamenter sistemlerde cumhurbaşkanlarının başkumandan olması gibi, ordunun da başkomutanı sayılıyor. Bu şekilde de askeri kararlarda söz sahibi bir konumda. Açacak olursak, savaş ilan etme yetkisi Kongre’de olsa da, bu yetki Başkan’a verildikten sonra ordu komuta yetkisi Başkan’a ait oluyor. Başkan’ın atama yapabildiği bir diğer kurum da yüksek yargı. Başkan Yüksek Mahkeme üyelerini atayabiliyor ancak bu atamanın gerçekleşmesi için Senato’nun onayı gerekli.
Yürütme alanında kimi zaman tartışmalara yol açan yetki ise “başkanlık emri” (executive order) adı verilen gücüdür. Kanun hükmünde olan bu emirler veya kararnameler aslında yürütme organlarına yönelik, federal hükümet dahilindeki işleyişi kolaylaştırmak içindir. Başkanlık emirleri için Kongre’nin onayı gerekmez ancak bu emirler veya kararnameler de yüksek yargı organlarının denetimine tabidir. Her ne kadar kullanma amaçları o olmasa da, başkanlık emirlerinin geniş siyasi etkileri de olabilmekte. Eisenhower yönetiminin devlet okullarında ayrımcılığı kaldıran emri ve Roosevelt’in 1942 yılında yayınladığı bazı bölgelerin askeri bölge ilan edilmesi kararını barındıran emri böyle örneklerdir. Roosevelt’in söz konusu emri aracılığıyla 70 binin üzerinde Japon asıllı Amerikalı evlerinden alınmış ve askeri kamplarda toplanmıştı.
Yasamaya Dair Yetkiler
Yürütmenin başı olan Başkan’ın yasama alanındaki yetkileri görece daha kısıtlı. Yasama yetkisi Kongre’nin elindedir. Başkan ise Kongre tarafından kendisine iletilen yasaları veto etme yetkisine sahip. Bu yetkiyi de kısmi olarak kullanması mümkün değil. Başkan’ın aynı zamanda Senato’nun onayıyla uluslararası anlaşmalar yapma yetkisi de var. Nitekim dış politika alanındaki en yetkili kişi de yine Başkan’dır.