11 Şubat 2017 Cumartesi

Cumartesi Anneleri: Darbe sürecinde yaşananlar devam ediyor..!

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 620. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde, üzerine kırmızı karanfiller bırakılan “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açılarak kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşındı. Oturma eylemine CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan ve çok sayıda yurttaş katıldı. Bu haftaki eylemde 1993 yılında Elazığda kaydedilerek katledilen Avukat Metin Can ve Doktor Hasan Kaya akıbeti soruldu.
'ÇÜRÜYEN BİR ÜLKEDE YAŞAMAK İSTEMİYORUZ'
Gözaltında kaybedilen Süleyman Cihan'ın yakını Ahmet Cihan ilk olarak söz aldı. Cihan, bu ülkede insan hakları savunucularınında katledildiğini dikkat çekti. Kayıpların aslında akıbetinin belli olduğunu söyleyen Cihan, "Hepsinin katilleri belli. Şimdiki iktidar kendi dönemlerinde olmadığını söylemesi birşey ifade etmiyor. Kayıpların sorumlusu, devlettir.
Kaybedilmeler devletler tarafından yapılır. Ortaya çıkarmayan yargı önünde yargılamayan şimdi ki iktidar sorumludur" dedi. Cihan, "Bu hafta insan hakları savunucularını Metin can ve Hasan kayanın önünde saygıyla eğiliyoruz. Devlete sesleniyorum bir tek katil dışarıda kalmayana kadar mücadele edeceğiz. Siyasi olarak çürüyorsunuz. Biz çürüyen bir ülkede yaşamak istemiyoruz. Kayıplarımızın akıbetini bilmek istiyoruz" diye konuştu.
'DARBE DÖNEMİ DEVAM EDİYOR'
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 90'lı yılların çok zor olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: "O dönemler çok zordu ama şimdi de aynı zorluğu çekiyoruz. Çeyrek asır geçti. Biz ileri gidemedik. Darbe dönemi devam ediyor. Dün Cebeci kampüsünde postallarla akademisyenlerin cüppelerini ezdiler. Ölenleri unutmuyoruz daha da önemlisi o dönemin sorumlulularını adlarını unutturmayor. Bir gün mutlaka hesap verecekler" dedi.
'BİZ BU DEVLETİ İYİ TANIYORUZ'
Kaybedilen Hasan Kaya'nın kardeşi Havva Kaya daha sonra söz aldı. Kaya, "Duygusal bir an yaşıyorum. Her hafta burada bu sorunları dile getirmeniz bu çocukları anmanız bizim içim önemli. Metin ve Hasan çocukluk arkadaşları. Bu devlet bize bu acıları yaşattı. Kendi bireysel mücadelemizde davalar açtık. Ahmet Türk'ün dediği gibi 'siz bu devleti tanımıyorsunuz ama biz bu devleti tanıyoruz. Sistem değişmedikçe yapacağız birşey yok. Etkinliklerle sorumluluğun bilinciyle burda olduk ama benim çok gazla ümidim Yok. Sistem değişmedikçe sorumlular ortaya çıkmayacaktır" diye konuştu.
'METİN CAN VE HASAN KAYA DOSYASINDA ADALET İSTİYORUZ'
Basın açıklamasını gözaltında kaybedilen Hasan Ocak'ın kız kardeşi Aysel Ocak okudu. İnsan hakları savunucularının üzerindeki baskıların bu dönemde arttığını söyleyen Ocak, "90’ların OHAL hukuksuzluğunda kaybedilip katledilirken bugün yürüttükleri faaliyetler nedeniyle yargılanıp hapsediliyorlar. İnsan hakları savunucuları üzerindeki baskıları protesto ediyoruz. İHD yöneticileri Av. Seher Acay, Av. Ziya Bağı, Şükrü Ulaşman, Ali Tanrıverdi ve Ahmet Demir’in derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz" dedi.
Bu haftaki buluşmayı insan hakları savunucuları Av. Metin Can ve Dr. Hasan Kaya’yı anmak için buluştuklarını ifade eden Ocak,"21 Şubat 1993 tarihinde “Acil bir yaralı var!” diyen iki kişi kendileri ile görüşmeye geldi. O görüşmede bulunan bir başka İHD yöneticisi, daha sonra, bu kişilerden birinin JİTEM adına çalışan itirafçı Ayhan Öztürk olduğunu teşhis edecekti. Haberi gelen yaralıya müdahale etmek amacıyla kendi otomobilleriyle yola çıkan sonra Metin Can ve Hasan Kaya’dan bir daha haber alınamadı. Hasan ve Metin’in yola çıktığı otomobil 22 Şubat akşamı polise gelen şüpheli araç ihbarı sonucunda Yazıkonak’ta terk edilmiş halde bulundu" diye konuştu.
Aileleri ve İnsan Hakları Derneğinin tüm resmi makamlara başvurduğunu ifade eden Ocak, "27 Şubat 1993 tarihinde iki arkadaşın işkence görmüş ve başlarından vurulmuş cansız bedenleri Elazığ- Dersim yolu üzerindeki bir jandarma karakoluna 2 km mesafede yer alan Dinar Köprüsü’nün altında bulundu. Aileler defalarca savcılığa dilekçe ile başvurdu. Başvurularında, oğullarının Yazıkonak’ta telsizli, sivil giyimli polis memurları tarafından gözaltına alınırken görüldüklerini, onları taşıyan aracın yakıt almak üzere durduğu benzin istasyonundaki görevlinin Metin Can’ı tanıdığını, Metin Can’ın da bu görevliye polisler tarafından götürüldüklerini söylediğini belirttiler" dedi.
Dönemin basının Metin Can ve Hasan Kaya’nın kaybedilerek öldürülmesinden kamuoyunda Yeşil olarak bilinen ve aynı zamanda MİT ve JİTEM için önemli bir operasyon elemanı olarak görev yapan Mahmut Yıldırım’ın sorumlu olduğunu yazdığını belirten Ocak sözlerini şöyle sürdürdü:"Bu haberlere göre, Yıldırım Elazığ Emniyeti’nden yardım almıştı. “Binbaşı Cem Ersever’in İtirafları” adlı kitap da bu suçun Yeşil tarafından işlendiğine yer verdi. Bunun üzerine aileler, Elazığ Cumhuriyet Savcılığı’na 21 Şubat 1994 tarihinde bir dilekçe vererek, basında ve yayınlanan kitaplarda oğullarını öldürdüğü söylenen Mahmut Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulundu. Metin Can ve Hasan Kaya Dosyası savcıların verdiği görevsizlik kararı sonucunda Elazığ, Tunceli, Kayseri, Erzincan ve Malatya savcılıkları arasında dolaştı. Ancak hiç bir yerde etkin bir soruşturma yapılmadı ve soruşturma davaya dönüşmedi. Kaya Ailesi davayı AİHM’e taşıdı. Mahkeme, “Hasan Kaya ve Metin Can cinayeti ile ilgili yürütülmüş olan soruşturmanın yeterli veya etkili olduğu konusunda tatmin olmamıştır. Soruşturma olayın önemli unsurlarını belirlemede veya iki adama ne olduğu konusuna açıklık getirmede başarısız olmuştur ve faillerin belirlenebilmesi ve tutuklanabilmesi için gerekli özen ve azim ile yürütülmemiştir.” diyerek Türkiye’yi 28 Mart 2002 tarihinde mahkûm etti."

Ocak son olarak Metin Can ve Hasan Kaya Dosyası’ndaki cezasızlık son bulana kadar bu davanın kapanmayacağını vurguladı.