12 eylül faşist darbesinin ağır
işkenceleri soncu bedeninin bir bölümünü kullanmakta zorlanan ama asla yılmayıp-yıkılmadan
devrime bağlılığını sürüden Hasan Bayrak'ı yitirdiğimiz sosyal medya
haberlerinden öğrendi. Yüreğim burkuldu ve bir devrimcilikte temiz kalmış siper
yoldaşı kaybetmenin üzüntüsünü yaşadım.
Hasan'ı 12 eylül öncesi İstanbul-Kumkapı
da devrimcilerin kullandığı bir kıraathane de tanımıştım. Boyu kısaydı ama
güleç yüzlü ve militan duruşuyla bölgede faşistlerin korkulu rüyası olan
gençler arasında yer alıyordu.Hemen her eylemde mutlaka Hasanı görmek mümkündü.
eczacılık fakültesinde okuyordu ama zamanının çoğunu devrimci mücadeleye
harcıyor ve dur durak bilmeden çalışıyordu. Partizan örgütünün taraftarıydı.
Tartışmalar da gençliğinde vermiş olduğu etkiyle olduğundan sertti. Hasanla
-Halkın Birliğinden olmam nedeniyle- bir çok konuda farklı düşünüyorduk,
tartışıyorduk ama Hasan Partizanı dogmatikçe savunmaya devam ediyordu. bazen
tartışmalar sert geçiyordu. Hasan tartışmayı bırakıyor ama asla
küsüp-kırılmıyordu. Pratik mücadele Hasanla aramızdaki güven ilişkisini
pekiştirmiş, bazen aynı örgüt saflarındaymış gibi hareket ediyorduk.
Hasan oldukça mütevazi ve yoksullukla
yaşamaya alışmış bir devrimciydi. Kumkapı-Gedikpaşa bir aşı lokantası
vardı.Lokantacı kuru fasulyeyi güzel yapardı ve aynı zamanda masaya bolca ekmek
koyardı. Çoğu zamanda olanaksızlıklar nedeniyle günde birkez yemek yerdik.
Nerede olsak yolumuzu Kumkapıda geçirir aşçı lokantasına uğrar, karnımız bir
tabak kuru fasulye ve bol miktarda ekmekle- suda bedavaydı-. banıp karnımızı
doyurarak devrimci görevlerimizin başına dönerdik.
Karnımızı doyurup sokağa çıktığımızda
yolda yürürken Hasan ," ya arkadaşlar bu lokantasının kuru fasulyesi aynı
anamın kuru fasulyesinin tadını-kokusunu veriyor, onun için her kuru fasulye
yedikçe annemi hatırlıyorum" derdi. Hasan haklıydı, aşçı lokantacı
gerçekten de yemekleri ev yemekleri tadında yapıyordu.Aşçı lokantasının kuru
fasulyesinin tadı,- yada çok aç olduğumuz yada gerçekten öyle olduğu için- bize
farklı geliyordu.
Sınıf savaşımı gittikçe keskinleşiyordu.
Faşist saldırılar bir birini kovalıyor ve yeraltı savaşımı daha zorunlu hale
geliyordu. 1980'nin ortalarından itibaren Hasanla bağlantımız koptu. Ben
kumkapıya pek uğramıyordum. Çünkü kullanılan kıraathane polis tarafından
sürekli basılıyor ve devrimcilere göz açtırılmıyordu. Bölgede tanınıyor olmamız
nedeniyle alanı terk etmemiz gerekiyordu ve gerekeni de yaptık.
Uzun aradan sonra Hasanla ikinci
karşılamamız 1982 yılında Sultanahmet cezaevinde oldu. 12 Eylül faşist darbesi
esas olarak devrimci halk hareketini ezmek için yapılmıştı. 12 eylül faşist
darbesinin ardından sürek avı başladı ve bir çok devrimci gözaltına alınarak
ağır işkencelerden geçirilip,zindana kapatıldılar. Bir çoğu işkencehanelerde
katledilirken bir çoğuda sakat kaldı.
Hasan Bayrak TKP/ML-Partizan örgüt
militanı iddiasıyla İstanbulda gözaltına alınmış ve 90 gün süren ağır
işkencelerden geçirilmiş, ama işkencecilere ağzından yoldaşları ve örgüt
hakkında tek söz alamamışlardı. Hasan'ın zayıf vücudu bu ağır işkencelere fazla
dayanamamış, vücudunun bir bölümü felç olmuştu. Hasan bir elini ve bir ayağını
kullanmada zorlanıyordu. Ama o bunu bir devrimcinin direniş nişanesi olarak
görüyor ve gözlerinde devrimci görevlerini eğilip bükülmeden yerine getirmenin
canlılığı vardı. Hasan işkencecilerden tarafından sakat bırakılmasına asla
takılıp kalmadı. O biliyordu ki faşist devletin devrimcilere yönelik yok etme
planları sürekli gündemdeydi. Hasan işkenceler sonucu tutuklanıp Sultanahmet
zindanına getirilmişti. .
ben ise Mart ayında gözaltın
alınmııştım. İstanbulda uzun işkence seansları ve değişik bölgelerde işkenceli
dolaştırmaların ardından 1981 yılının Temmuz ayında tutuklanarak Sultanahmet
zindanına getirildim. Bir süre sonra blok değişimi gündeme gelince TKP/ML
Hareketi davasında tutsak olan bizler, TKP/ML-Partizancıların kalmış olduğu
bloka geçtik.
İşte Hasan Bayrakla iki yılı geçkin bir
zamanın ardından 3.blokun daracık havalandırmasında yürümede zorlanan ama
neşesi yerinde gülen kahkalarıyla yeniden karşılaştık. Hasanla göz göze geldik,
O koşmak istedi ama ayağı buna izin vermedi, ben yanına gittim sarılarak hasret
giderdik. Hasan bana nasıl yakalandığını ve kendisine yapılan işkenceleri
yeniden yaşarcasına anlattı, İbrahim Kaypakkaya yoldaşın direnişini hep kendine
örnek aldığını söyleyerek, işkenceleri inlerinden yenmenin gururunu yaşıyordu .Partizanın
önderliği 12 eylül işkencehanelerde ağırlıklı olarak olumsuz tutum göstermişti.
Bu durum Hasanı oldukça rahatsız ediyordu. İşin ilginç olanı Partizan örgütünde
üst yönetici kadrolarda çözülme oranı daha yüksekken, alt kadrolarda direnme
oranı daha olumluydu. Hasanda bu direnen az sayıdaki kadrolar arasında yer
alıyordu.
Hasan işkencehaneler de olduğu gibi
zindanlarda da devrimci direnişçi bir hatta yürüdü. Sonrasında 1984 yılında
Sultanahmet cezaevi boşaltıldı. Hasanla bu yıldan sonra bağlantımız kesildi.
Neki Hasan'la 2000'li yıllarda Avcılar
Eğitim-sende bir toplantıda yeniden karşılaştık. Oldukça sevindik ve
toplantının ardından, bir yoldaşın işyerine gidip geç saate kadar sohbet ettik.
Hasan devrimci özelliklerini koruyor ve asla inancından bir geriye düşüş söz
konusu olmamıştı. Evlenmişti ama Partizan örgütüyle yollarını ayırmış,Kürt
özgürlük hareketine yakın durun bir çizgiye evrilmişti Partizan örgütünün
yönetici ve kadrolarına yönelik ciddi eleştiriler yapıyor ve bir yerde de
oldukça kırılmış bir ruh hali içindeydi.
Aslında Hasan'ın kırgınlığı haklıydı.
Hasan işkencede sakat kaldığı halde
sahip çıkılmamış ve oldukça zor süreç yaşamıştı. Hasan gibi herşeyini devrim ve
sosyalizm savaşımına adamış bir çok devrimciye ve ailelerine yeterince duyarlı
davranılmaması, bir çok devrime ve sosyalizme bağlı emektar devrimci ve
ailesinin devrimci hareketten kopuşunu koşullamış ve buda emekçilere iyi bir
örnek olarak dönememiştir.
Hasan'ın ağır işkenceler nedeniyle
erkence kaybettik Ama faşizme ve sermayeye karşı direngen militanlığı ve
uzlaşmaz devrimci duruşuyla Hasan Bayrak daima devrimci kavgamızda
yaşayacaktır.
Hasan Bayrak Ölümsüzdür..!
Halkın Birliği Okuru S.Gür