Cumartesi Anneleri gözaltında kaybedilenlerin
faillerinin bulunması talebiyle 619. kez Galatasaray Meydanı’ndaydı. Cumartesi
Anneleri 619. haftada, 1994’te gözaltında kaybedilen Mehmet İnan ve 1984’te
kaybedilen Maksut Tepeli’nin akıbetinin ortaya çıkarılmasını ve faillerinin
bulunmasını talep etti. Eyleme Cumartesi Annelerinin yanı sıra CHP İstanbul
Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan kayıp
yakınları sanatçılar ve avukatlar da katıldı.
İlk açıklamayı Maside Ocak yaptı. Mehmet
İnan’ın yanı sıra bugün 2 Şubat 1984’te yaralı bir şekilde göz altına alınıp,
koma halinde Gayrettepe askeri Şubeden Haydarpaşa Askeri astanesi’ne götürülen
Maksut Tepeli’nin yıl dönümü olduğunu söyleyen Ocak, 6 Şubat 1984’te ölü kaydı
düşülen Maksut Tepeli’nin bedeninin de hala kayıp olduğunu kaydetti.
“YARIM ASIRDIR BU MEYDANDA ADALET
ARIYORUZ”
1995’te gözaltında kaybedilen Murat
Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, yarım asırdır adalet için bu meydanda
olduklarını ancak o adaletin hiç bu meydandan geçmediğini belirtti. Yıldız,
Erdoğan’ın Gezi döneminde “Bana diktatör diyorlar ama ben diktatör olsaydım
çoğunu ipte sallandırırdım” açıklamalarına değinerek, “Kimseyi iplerde
sallandırmadılar ama, Güneydoğu’da cenazeler yerlerde sürüklendi, çıplak
cesetler yollarda kaldı, insanlar ölülerini evlerinde derin dondurucularda
sakladılar. Bütün bunlar Tayyip Erdoğan’ın zamanında oldu. Biz bunları söylemek
zorundayız” dedi.
“UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ”
Konuşmasında basına yönelik baskılara da
değinen Yıldız, haber alma haklarının kısıtlandığını belirtti. Başbakan Binali
Yıldırım’ın “Gözünüze dizinize dursun. Bu kadar yol yaptık, şu kadar tünel
açıyoruz. Hala size yaranamıyoruz” sözlerini hatırlatan Yıldız, “Bizim derdimiz
sadece yol değil. Biz niye 21 yıldır buradayız? Niye bu ölümler durdurulmuyor?
Niye kadın cinayetleri durdurulmuyor? Bunlar bu ülkenin sorunları değil mi? Bu
sorunları çözmek hükumetin görevi değil mi? şeklinde konuştu. Kayıplarının
arkasında olduklarını belirten Yıldız, “Unutmayacağız unutturmayacağız,
Kayıplarımızın akıbetini öğreneceğiz.” dedi.
“PEKİ MAKSUT NEREDE?”
Yıldız’ın ardından söz alan Tepeli
ailesini avukatı Gülseren Yoleri, Maksut Tepeli’nin dosyası hakkında bilgi
verdi: “Maksut Tepeli, 2 Şubat 1984 tarihinde göz altına alındı. Göz altına
alınırken polis tarafından vuruldu. Ardından işkenceyle sorgulandığına dair
tanıklar var. Uzun bir süre Maksut Tepeli’den haber alınamadı. Sonra anlaşıldı
ki devlet Maksut Tepeli’nin nüfus kaydına ölü kaydı düşerek bir ölüm tarihi
bildirmiş. Eşinin yaptığı başvurularla Maksut’un ölümünün ne şekilde
gerçekleştiği, nereye defnedildiği hakkında bilgi alınmaya çalışıldı ancak
alınamadı. 2003’te yeniden açılan soruşturma dosyasında devlet 2006 yılında
Maksut’un vurularak yakalandığı, hastaneye götürüldüğü hastanede de hayatını
kaybettiğine dair bilgileri aile ile paylaştı. Ancak verilen bilgilerin doğru
olmadığına dair şüpheler vardı. Çünkü Maksut’un vurulduktan sonra hastaneye
değil gözaltına ve işkenceli sorguya götürüldüğünü söyleyen tanıklar vardı.
Bunlar dosyaya o dönemki avukat tarafından sunuldu. Ama her hangi bir sonuca
ulaşılamadı. Maksut’un nerede olduğu hala bilinmiyor. 2011 yılında tekrar bir
suç duyurusu başvurusunda bulunulduç Fakat buna da takipsizlik kararı verildi.
Anayasa Mahkemesine de başvuru yapıldı. Ancak Anayasa Mahkemesi de zaten
kapanmış bir dosyayı geri açmak bizim konumuz değildir dedi. Şimdi biz merak
ediyoruz. Peki Maksut nerede? Bu sorunun cevabı bulunamadığı sürece bu dosya
kapanmaz.”
“BU MEYDAN VİCDAN MEYDANIDIR”
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin
Tanrıkulu, her güne bir acı sığdırılan başka bir coğrafyanın daha olmadığını
belirterek “Cumartesi Anneleri dinmeyen acıların anneleri, bu meydan da bir
vicdan meydanıdır. Biz burada kayıplarımızın, faili meçhullerin akıbetini
sormaya devam edeceğiz” dedi.
“BARIŞIN GELMESİ İÇİN KAYIPLARIN
BULUNMASI GEREKİYOR”
HDP İstanbul milletvekili Pervin Buldan,
Galatasaray Meydanı’nın faili meçhul cinayetlerin açığa çıkması için yeni yeni
acıları dile getiren bir meydan olduğunu vurgulayarak, kayıplarını ararken bu
meydanda ölen anaların yerine kayıpları bulmak için mücadele edeceklerini
belirtti. Buldan, barışın gelmesi için kayıpların bulunması ve faillerin
yargılanması gerektiğini ifade etti.
“BU ANAYASA DEMOKRASİNİN ÖZÜNE
AYKIRIDIR”
Bu haftanın basın açıklamasını Mukaddes
Şamil okudu. 21 Ocak’ta meclisten geçen anayasa değişikliğine vurgu yapan
Şamil, “Anayasa değişikliği yalnızca oy çokluğuna indirgenemez. Anayasalar
toplumsal sözleşmelerdir ve ancak toplumun tüm kesimlerinin mutabakatıyla
yapıldığında bu niteliği kazanırlar. Önümüze getirilen Anayasa değişikliği
yalnızca iki partinin mutabakatı ile gerçekleşmiştir ve demokrasinin özüne
aykırı düzenlemeler içermektedir. Otoriter bir rejime geçişi hedefleyen bu değişiklik
karşısında toplumun tüm kesimlerini insan haklarından ve demokratik değerlerden
yana etkili bir tutum almaya çağırıyoruz” şeklinde konuştu.
Basın açıklamasında hakikati bilme
hakkının sadece kayıp yakınları için değil, toplumun kendisi için de bir hak
olduğu vurgulandı.
“HALA HABER ALINAMIYOR”
Mehmet İnan’ın annesi Emine İnan’ın “23
yıldır oğlumdan bir haber bekliyorum. Artık yeter, oğlumun başına ne geldiğini
bilmek istiyorum!” diyen sesini yükseltmek için bir araya geldiklerini söyleyen
Şamil, sözlerine şöyle devam etti: “40 yaşındaki 7 çocuk babası Mehmet İnan
Siirt’te yaşıyordu. İnşaat işçisiydi. Birkaç ay arayla iki kez güvenlik
güçlerince evine baskın yapılarak gözaltına alındı. Gözaltına alınıp serbest
bırakılmasından 10 gün sonra 28 Şubat 1994 tarihinde alışveriş yapmak üzere
Siirt çarşısına gitti. Bir daha evine dönemedi. Onu arayan ailesine silahlı
kişilerce zorla arabaya bindirilerek kaçırıldığı bilgisi geldi.”
Baba Ali İnan’ın ertesi gün Siirt
Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve Tugay Komutanlığı’na başvuruda bulunduğunu ancak
kendisine İnan’ın gözaltında olmadığını söylendiğini belirten Şamil, ailenin
tüm çabalarının sonuçsuz kaldığını ancak İnan’dan bir daha haber alınamadığını
söyledi.
Baba Ali İnan’ın iki yıl önce aramızdan
ayrıldığını, anne Emine İnan’ın ise 90 yaşında hala oğlundan bir haber alma
umuduyla yaşadığını ifade eden Şamil, Metmet İnan’ın eşi ve çocuklarının
“Başında dua edebileceğimiz bir mezar istiyoruz” diyerek girişimlerde bulunmayı
sürdürdüklerini belirtti.