
Çocuk mahkumların sadece suç işledikleri
için cezaevlerinde olmadıklarını anlatan Sözen, 0-6 yaş arası yaklaşık 500
çocuğun anneleri ile birlikte cezaevlerinde kaldığını söyleyerek cezaevi
şartlarının çocukların sosyal gelişimleri için uygun olmadığını belirtti ve
şunları söyledi: “0-6 yaş arasındaki çocuklar eğer onlara dışarıda bakım
sağlayacak bir kimse yoksa ya da anne dışarıdaki insanlara güvenmiyorsa devlet
korumasına göndermek yerine anne kendi tercihiyle cezaevine yanına alabiliyor.
Cezaevleri çocukların gelişimi için hiç uygun bir ortam değil. Devlet bu
çocuklara özel olarak ek gıda gibi bir takım uygulamalarla destek oluyor fakat
bunlar yeterli değil. Her şeyden öte çocukların sosyal ve psikolojik
gelişimleri açısından olumsuz bir ortam diyebiliriz. Anne-çocuk arasında
özellikle ilk 6 yıl çok hassas. Özellikle 0-3 yaş arasında iki karakter
arasında oluşan bağ sağlıklı gelişim için oldukça elzem. Tüm bunların yanında
çocuğun sosyal gelişimi de önem arz ediyor. Bu koşullar dahilinde çocukların
anneleri ile birlikte olup olmamaları da bir tartışma konusu. Bir bakımdan
çocuklar onlara temel bakım ihtiyaçlarını karşılayan anne ile beraberler, bir
bakımdan ise sosyal hayattan kısıtlı olarak yetişiyorlar. Ağaç, araba görmeden,
akranları ile hiç temas kurmadan, yaşıtlarıyla oynamadan büyüyorlar. Öyle ki
çoğu cezaevine oyuncak sokmak bile yasak. Bazen anneler periyodik olarak
çocuklarını dışarıya verebiliyorlar. Fakat çocuklar dışarıda gördüğü koşulları
içeride arayabiliyor. Bu yüzden anneler de çocuklarını dışarı göndermeyi tercih
etmiyorlar”
6 YAŞINDAN SONRA BÜYÜK TRAJEDİ
Çocukların 6 yaşını tamamlamalarının
ardından annelerinden ayrılmak zorunda kalmalarının çok ciddi bir trajedi
manasına geldiğini belirten Sözen,"Çocuk 6 yaşından sonra eğer bakımını,
sorumluluğunu üstlenecek kimse yoksa devlet korumasına alınıyor. Bu da tabii
trajedi. 6 yaşına kadar anne ile oluşan bağın kopuyor. Periyodik olarak anne ve
çocuğun görüşmesine izin verilse de ne yazık ki birlikte kalamıyorlar” dedi.
AMAÇ ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI OLMALI
Ülkemizde cezaevi koşullarının çocuklar
ve anneler için uygun olmadığını ve bu yüzden Avrupa’nın bu konudaki
hassasiyetinin örnek alınması gerektiğini belirten Sözen “ Biz anne ve çocuğu
ayıran önerilerde bulunmuyoruz, Burada önemli olan çocuğun üstün yararının
sağlandığı koşulları oluşturabilmek. Avrupa ülkeleri bunu başarmış durumda.
Orada, dışarıda çocuğun kalmasını sağlayacak sağlıklı koşullar ve anne ile
düzenli ilişkilerini sürdürebildiği bir sistem mevcut. Ya da her şeye rağmen
anne ile çocuk cezaevinde kalacaksa ikisinin ayrı olarak kaldığı cezaevinden
ayrı üniteler var. Bu ünitelerde hemşireler, ebeler, pedagoglar gibi tamamen
çocuğun gelişimini ve sağlığını önemseyen uzmanlar bulunuyor. Amaç sadece
mahkumun cezasından ziyade çocuğun üstün yararı. Çok sağlıklı bir yöntem ve
bizler de uzmanlar olarak bu koşulların sağlanmasını talep ediyoruz. Ülkemizde
çocuklu mahkum anneler için de ayrı üniteler ve birimler yapılabilir” diye
konuştu.
SUÇ İŞLEYEN KADINI TOPLUM DIŞLIYOR
Ülkemizde kadın ve erkek ayrımcılığının
suç işleme durumunda da devam ettiğini ve suç işleyen kadının toplum tarafından
dışlandığını belirten Sözen şöyle konuştu:
“Türkiye’de suç sınıflarına bakıldığında
hırsızlık, uyuşturucu ilk sıralarda geliyor. Fakat kadınların işlediği
suçlarınerkeklerin işlediği suçlardan temel farkı adam öldürme, yaralama gibi
suçlar. Bunun genel sebebiyse bir erkek etkisiyle gerçekleştiriyor olmaları.
Biz çocuk suçlular için suçlu değil suça sürüklenmiş terminolojisini
kullanırız. Yani çocuklar çevresel ve sosyal nedenlerle suça sürüklenir. Bu
tanım çoğunlukla kadın suçlular için de geçerlidir ve onlar da benzer
koşullarla suça sürüklenebilir. Sonuçları da ağır oluyor çünkü toplum kadın
suçluları erkek suçlulara göre daha fazla dışlıyor. Ailesi tarafından
reddediliyor, dışarıda çocukları var ise görüşe getirilmiyor ve gösterilmiyor.
Kadınlar tahliye sonrası bu dışlanmış olduğu ortama geri dönüyor. İş bulmakta
ve ayakları üzerinde durmakta güçlük çekiyor. Fakat erkek suç işleyince
şanındandır diye bir yüceltmeyle karşılanıyor.”
CEZAEVLERİ KOŞULLARI İLE İLGİLİ
REHABİLİTASYON PROGRAMLARI VAR
Cezaevlerindeki koşulların iyileşmesine
yönelik sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarından bahseden Sözen şöyle devam
etti:
“Ülkemizde cezaevlerinde çeşitli
rehabilitasyon programları yapılıyor. Bu programlar kişileri tahliye sonrasına
hazırlamak için bir takım psiko-sosyal faaliyetleri de içeriyor. Devletin
yürüttüğü bu çalışmaların dışında sivil toplum örgütlerinin yürüttüğü güzel
çalışmalar ve projeler de var. Bu projeler kadınları tahliye sonrasına
hazırlamak ya da çocuklarıyla mahkum olan kadınların ebeveynlik becerilerini
güçlendirmeye yönelik çalışmalar içeriyor. Son dönemde bu konuda çalışan sivil
toplum örgütü sayısı oldukça artmış durumda. Örneğin 'Türkiye Çocuklara Yeniden
Özgürlük Vakfı' ve 'Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı' bu konular üzerine
çalışmalar yürütüyor. Bu kuruluşlar kısa vadeli çalışmalar yapmak yerine uzun
vadede bu ülkenin kadın suçlular ya da çocuklu kadın suçlular üzerindeki
politikasını iyileştirmek için çalışıyor. Bu alanda etkili çalışmalar
yapıldığını söyleyebilirim.”