3 Ekim 2016 Pazartesi

ERDOĞANIN Önderliğindeki OHAL-KHK REJİMİ EMEKÇİLERİ DAHA YOKSULLAŞTIRIYOR VE HAK ARAMALARINI ENGELLİYOR !

Biliyoruz ki bütün faşist diktalar işçiyi ve emekçileri hedefler 301 arkadaşını madende kaybetmiş bir madenci isyan ettiğinde... Hakkı tekme ve bir daha iş bulamamak oluyorduysa... Gebze’deki Arçelik LG’deki gibi... 170 kişinin işten çıkartılmasıyla başlayan direnişi fabrikayı basan polis bitiriyorduysa... Renault, Ford başta olmak üzere metal işçisi... İşçi düşmanı 8 faşist mafyacı örgütlenme Türk-Metal-İş sendikayı def etme ve rekorlar kıran üretimden hakkını istemek için harekete geçtiğinde devletin bütün güçlerini karşısında buluyorduysa... Şimdi daha katmerlisi ekmek kavgasının tepesinde. “OHAL var, grev yasak. Hak aramak yasak”. “OHAL var daha da yoksullaşmak yasak. Sofrada katığın eksilmesi tümden yasak” diyen var mı?İstatistik Kurumu’nun gelir araştırması anlatıyor işte!2015’te en zengin yüzde 20’lik dilimin gelir oranı artmış. Geriye kalan yüzde 80’in gelirleri azalmış.Mutlak yoksulluk artmış ve 17.5 milyon olmuş.Memleketin yüzde 70’i borçla yaşıyor. Ekstra bir masrafı, bir haftalık tatili karşılayamayanların oranı yüzde 70’i aşmış. Nüfusun en fakir yüzde 5’lik diliminde yıllık kullanılabilir gelir 2.999 TL. Yani yüz binlerce kişi aylık 250 lira ile geçiniyor. Grev yok ama belli ki ekmek de yok!
ÜLKEDE dolu dizgin giden sınır tanımadan süren tek kişilik Erdoğan iktidarını ifade eden OHAL iktidar herkese kaybettiriyor ama en çok da emekçiye kaybettirecek. Bu kayıp sadece... Emekçinin hakkını savunan memur. Emekçinin hakkını savunan üniversite hocası. Onun hak mücadelesinin sesi yazılı ve görsel basın susturulduğu için değil. Her zulüm dönüp dolaşıp onu bulduğu için. Misal! İktidar bastırıyor okullar imam hatip oluyor. Nitelik değil din öne çıkıyor. En yoksullar o okula gidiyor yarışta geri kalıyor. Yukarıda değindiğimiz gelir araştırması diyor ki... Nüfusun en yoksul yüzde 20’sindekiler çocuklarının eğitimi için aylık 4 TL ayırıyor. En üsteki yüzde 20 ortalama 350 TL. Fark 80 kat! Nasıl eşit yarışacaklar bu çocuklar. “Düşük eğitimlilerin yüzde 25’i yoksul” diyor araştırma. Yüksek eğitimlilerin ise sadece yüzde 1.5’i. Eğitimdeki bu fark “yoksulsun sen yoksul kal” demek. Ekmeğini büyütme, çocuğunu okutma demektir.!

Bütün bunlar ortadayken... İşçilerin, emekçilerin, “AKP iktidarının baskısı sadece teröristlere’ yanılgısına düşmemeleri... Silindirin kendi üzerlerinden de geçtiğini fark etmeleri gerekiyor. Güçsüzlüklerine, örgütsüzlüklerine son vermeleri gerekiyor. İşçilerin sayısı artarken... İşçilerin sendikalaşma oranı yükselmiyor, geriliyor. Kayıtlı 13 milyon işçinin sadece 1.5 milyonu bir sendikaya üye.Toplu sözleşmelerden yararlanabilenlerin sayısı ise 1 milyonu bulmuyor.500 binden fazla sendika üyesi toplu iş sözleşmelerin dışında. 12.5 milyon işçi ücretini toplu pazarlıkla belirleyemiyor. Şimdi kırıntıyı korumak için yapılacaklar bile ‘ıvır zıvır’ görülüyor. Süreç emekçiye ağır faturalar kesmeyi sürdürüyor. Lakin sendikalar sessiz. Oysa görüyoruz. Ne susarak ne de uzlaşarak kurtulunamıyor bu süreçten. Ama yine de sendikalar suskun. Oysa bu suskunluğun bedeli işçiyi yem etmek, işinden etmek! Grev yasaklanıyor sendikalardan ses yok. Her şeye rağmen bir şeyler yapan işçiyle dayanışma yok. “Demokrasi nöbeti dedik, sokağa döküldük şimdi işimizden olduk” isyanının yanında olan yok. Niçin? Koltuğu korumak için! Direnişe geçenin belini kıran sendikalar çoğalıyor. Sendikacı istiyor ki... İktidar karşısında güçsüz olan işçi kendi karşısında da güçsüz olsun. İnisiyatifi olmasın. Sırf bunlar daha az gündem olur diye... İşçilerin ve milyonların sesi ‘hayatın sesi’ televizyonu susturulduğunda sevinen sendika yöneticileri var. Hem de mangalda kül bırakmayanlarından. Sözleşmeli, geçici, taşeron, işsiz, ucuz işçi gibi sıfatlarla yoksulluğun dibine demir atmak istemiyorsak. örgütlenip birleşik sokağa çıkmalıyız. Ancak birleşik mücadele ile Erdoğan’ın tek kişilik faşist şeflik diktatörlüğü OHAL-KHK rejimine dur diyebiliriz.