WikiLeaks Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
damadı ve Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın IŞİD ile kaçak petrol ticaretine ve
teröre maddi destek sağladığına ilişkin kişisel yazışmalarını yayınladı.
Açıklanan yazışmalarda, Berat
Albayrak’ın, aynı zamanda CEO’su olduğu Çalık Holding ve devlet destekli
Powertrans adlı kaçakçılık şirketi üzerinden Kuzey Irak ve Suriye’de IŞİD’in
elinde bulunan petrol kaynaklarından gerçekleştirdikleri petrol kaçakçılığınn
yanısıra, her ne kadar aksini iddia etse de Albayrak’ın, terör örgütüyle petrol
kaçakçılığı ilişkilerinin kurulduğu Powertrans adlı şirketle organizasyonel
bağları ortaya konuyor.
Albayrak’ın avukatı aracılığıyla,
“Powertrans adlı şirketle herhangi bir bağı bulunmadığı” yönünde
gerçekleştirdiği bir beyan bulunmakla birlikte, yazışmalarda şirketin tüm
operasyonel faaliyetlerinin yanısıra, ticari ve idari konularda neredeyse tek
yetkili ve sorumlu olduğu açıkça görülüyor. Hatta bu kaçakçılık şirketine
alınacak personele bile Albayrak’ın karar verdiği görülüyor.
Terör örgütleri ile yürütülen tüm
kaçakçılık faaliyetlerinin yanısıra, kayınpederi Erdoğan ile AKP iktidarına
yönelik muhalefetin etkisiz hale getirilmesi ve özellikle internet ve sosyal
medya üzerinden yürütülen çalışmaların engellenmesi konusunda da Albayrak’ın
Cumhurbaşkanı Erdoğan adına yürüttüğü tüm kirli çalışmaları ve ilişkileri de
birer birer ortaya saçılıyor.
WikiLeaks tarafından dün yayınlanan
e-mail’ler ile ilgili açıklama da şu şekilde:
Berat’ın Kutusu
Bugün, 5 Aralık 2016 Pazartesi,
WikiLeaks Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı, Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın
kişisel email adreslerinden, 57.934 adet emailin bulunduğu arama yapılabilir
şekilde düzenlenmiş güvenilir arşivi yayınlıyor. Emailler Nisan 2000 – 23 Eylül
2016 arasındaki onaltı yılı kapsıyor ve çoğunlukla Albayrak’ın Türkiye’nin
yönetici elitinden politikacılarla, işadamlarıyla ve aile üyeleriyle
yazışmalarından meydana geliyor.
23 Eylül’de, hacktivist grup Redhack,
Albayrak’ın emaillerini ele geçirdiğini ve Aslı Erdoğan ve Alp Altınörs’ü
özellikle belirterek, solcu muhalif tutuklular serbest bırakılmaz ise,
e-mailleri 26 Eylül’de yayınlacağını duyurdu.
Hiç bir şey yapılmadığında, Redhack
arşivi Google Drive ve Dropbox’a yükledi. Akabinde Türk Devleti Google Drive,
Dropbox, Microsoft Cloud ve Github’a normal internet erişimini sansürledi ve
Redhack şüphelisi olduğunu iddia ettiği insanları gözaltına aldı. Bu değerli
arşivle ilgili haber yapmak şimdiye kadar hem sansür sebebiyle hem de
güvenilir, arama yapılabilir, atıfta bulunulabilir bir arşivin yokluğu
sebebiyle engellenmişti.
BeratAlbayrakPowertrans_01Emailler
Albayrak’ın adı İŞİD ile petrol ticareti yapmakla anılan Powertrans gibi
çeşitli örgütlerle ilişkisini gösteriyor.11 Kasım 2011’de Erdoğan hükümeti
petrol ve yan ürünlerinin ithalat, ihracat veya transitinin yasaklandığı yasayı
yürürlüğe soktu ama yasa aynı zamanda devletin özel durumlarda yasağı geçersiz
kılabileceğini de belirtiyordu. Bu istisnayı Powertrans’a, kamusal ihale
açılmadan bütün petrol ticareti haklarını vermek için kullandılar. Türk
basınında Powertrans’ın İŞİD kontrolündeki petrolün ticaretini yaptığına dair
sayısız iddialar yayınlandı. Albayrak, Powertrans ile ilişkisini defalarca
inkar etmesine rağmen, e-mailler aksini kanıtlıyor.
Bir email’de Albayrak avukatıyla
Powertrans’a olan bütün bağlarını kamusal olarak inkar etmeyi tartışıyor.
Avukat “Müvekkilim Sn. Berat Albayrak’ ın adı geçen şirketle hiçbir bağlantısı
kalmamıştır” yazılı bir ifade önerdiğinde Albayrak onu “Bu ne demek? Hiçbir
şekilde benim bu şirketlerle ilişkim yok. diyerek “düzeltiyor”.
Ancak, arşiv boyunca Albayrak’ın
Powertrans ile 2012 yılında ilişkilenmeye başladığı açıkca belli oluyor, bu da
devletin Powertrans’a petrol ticareti yapma iznini tanımasıyla yakın zamanlara
denk geliyor. Arşivde Albayrak’la CEO’su olduğu Çalık Holding’in insan
kaynakları müdürü Betül Yılmaz arasında Powertrans’la ilgili 30 kadar mail
bulunuyor. Yılmaz, Powertrans’a işe alınacak aday personel ve çalışan
maaşlarıyla ilgili onay istediği görülüyor.
Arşiv,ayrıca Türk basınını ve sosyal
medyayı AKP yönetimi lehine kontrol etme girişimlerini de açıkca gösteriyor.
2013 yılında Erdoğan karşıtı protestolar
artmaya başladığında, AKP yetkilileri protestolar içinde sosyal medyanın
büyüyen rölüyle ilgili endişe duymaya başladılar. Çok sayıda email gösteriyor
ki Gezi ayaklanmasından beri AKP, sosyal medyayı kontrol etmek için yatırım
yapmaya başladı, buna bir yandan Türkiye içindeki normal internet erişimini
engellemek, bir yandan Twitter’da çalışıp platformdaki mesajlaşmayı etkilemek
için insan tutmak da dahildi.
2013’te Wall Street Journal, hükümetin
6000 kişilik güçlü bir sosyal medya takımı kurduğunu iddia etti.
Emailler AKP’nin sosyal medya
platformlarında kendi propogandasını yapmak için iki takım oluşturduğunu
gösteriyor. Yazılımcılar, grafik tasarımcılar, senaryo yazarları ve iki
psikolojik savaş uzmanından oluşan çekirdek bir kadro öneriliyor. Daha geniş
bir takım ise sosyal medyada Erdoğan yandaşı mesajlar yayan twitter botlarından
oluşuyor. 28 Haziran 2013’de, troll takımı #DirenÇözüm
hashtagi altında “diren” anahtar kelimesini kullanarak, hükümetin barışçıl bir
çözüm istediğini iddia eden ilk kampanyayı başlattı. Bu mailde takım, AKP
trollerine kullanmaları gereken hashtagi ve seçenek olarak 6 değişik mesaj
gönderiyor.
11 Ocak 2016 tarihli bir emaile göre ,
Albayrak Türkiye’deki üçüncü büyük medya grubu olan İpek Medya’yı hak
sahiplerine geri döndürmek yerine devlet kontrolü altında tutmak veya devlete
yakın bir şirketler grubuna sattırmak için lobi yapıyordu. İpek Grubu, 2015
Ekim’inde polis zoruyla ele geçirilmişti.
Email arşivi, Türkiye devletinin medyaya
yönelik baskılarını ve Türkiye’de durumun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor.
Türkiye devletinin Kürtlere yönelik
politik soykırımı tekrar başlatması esnasında, polis özel harekatın insanları
öldürürken ve evleri yağmalarkenki kendi videolarını sosyal medyada
paylaşmasıyla durum iyice kötüleşti. Bu bariz yasadışılığı haber yapma gücünü
kaybeden çoğu Türk medya kuruluşu, AKP ile Gülen hareketi arasındaki
koalisyonun bozulmasından sonra hükümetin Gülen’le ilişkilendirilen medyayı zor
kullanarak ele geçirmeye başlamasıyla Kasım 2015 seçimlerinden önce özellikle
savunmasız kaldı.
Bununla birlikte eleştirel medyayı zor
kullanarak ele geçirip,yönetimini devletin atadığı bir “kayyum”a devretme
stratejisi geldi. 2016’da, özellikle darbeden sonra, polis neredeyse her medya
kuruluşuna baskın yaptı. Kürt özgürlük hareketinin en yaygın okunan
gazetelerinden olan Özgür Gündem, 16 Ağustos’ta basıldı ve kapatıldı. Hemen
ardından 19 Ağustos’ta yayın danışma kurulu üyesi ve köşe yazarlığı yapan Aslı
Erdoğan gözaltına alındı ve tutuklandı. Medyaya yapılan baskınlara karşı
dayanışma gösteren ve aralarında ünlü dilbilimci ve yazar Necmiye Alpay’ın da
olduğu insanlar “terörist örgüt üyeliği” ve “devletin birlik ve beraberliğini
bozma” suçlamalarıyla hapise atıldı.
Kuzey Kürdisyan’ın en çok izlenen TV
kanalı IMC TV’nin uplinkinin bulunduğu İstanbul stüdyosu, 4 Ekim’de polis
tarafından basılarak kapatıldı.
Geçtiğimiz bir kaç ay içinde içlerinde
çocuklar için Kürtçe çizgi film yayınlayan bir kanalın da bulunduğu düzinelerce
TV ve radyo kanalı, FETO veya PKK ile bağlantılı oldukları iddia edilerek
kapatıldı. Son darbelerden biri CHP ile ilişkilendirilen ve Türkiye’nin en eski
gazetelerinden biri olan Cumhuriyet’e, 31 Ekim’de bütün yayın kurulunu
gözaltına alarak vuruldu. Sonuç olarak, Türkiye’de neredeyse hiç eleştirel
medya kalmadı. Bu boşluğu doldurabilecek sosyal medya ise ağır sansür ve AKP
kontrolündeki bot ve trollerle dolduruldu.
Wikileaks de AKP hükümetinin
sansüründeki artıştan etkilenen tarafta yeraldı. Darbenin akabinde bu senenin
Ağustos’unda WikiLeaks AKP’nin email database’ini yayınladı. Aynı gün hükümet
Türklerin “wikileaks.org” sitesine erişimlerini engelleyen bir ferman yayınladı
Wikileaks bugün hala yasaklı durumda. Sonrasında WikiLeaks’in yanlış bir
şekilde “milyonlarca Türk kadınının” kayıtlarını yayınladığını iddia eden bir
propaganda çalışması başlatıldı. Bu da Wikileaks’in Hillary Clinton
ifşalarından dikkat dağıtmak isteyen liberal batı basını tarafından genişçe
yayıldı.
Eleştirel medyaya saldırının ardından,
muhalif milletvekillerine yapılan darbe geldi. 4 Ekim’de gece yarısı operasyonu
ile içlerinde HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da
bulunduğu 11 HDP’li milletvekili polis tarafından rehin alınarak hücrelere
konuldu.
Redhack sızıntısı kısa bir sürede
yayıldı ve Berat Albayrak’la işbirliği belgelenen Doğan Medya Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ’ın istifasına sebep oldu.
Bugün Wikileaks’in arşivi yayınlaması bu
tarihsel kaydın emniyetini sağlıyor ve onu kolayca aranabilir ve atıfta
bulunabilir kılarak kamunun erişimine uygun hale getiriyor.
WikiLeaks editörü Julian Assange
“Türkiye’de yaşayan insanların özgür medya ve özgür internete ihtiyacı
var.Devletin karşı darbe çabaları, sözde ikinci bir Gülen darbesinden korunma
amaçlarının çok ötesine geçti ve şimdi öncelikli olarak mal çalmak ve
eleştirenleri etkisiz hale getirmek için kullanılıyor. Türk devleti kabakuvvet
kullanarak, gazetecileri hapise atmaya, medya kuruluşlarını kapatmaya ve
vatandaşlarının internet erişimini kısıtlamaya, onları durumlarına dair
malumata erişim kabiliyetlerinden mahrum bırakmaya devam ediyor, buna
Wikileaks’i yasaklamak da dahil. Recep Tayyip Erdoğan’ın etrafındaki dikey güç
yoğunlaşması nihai olarak Türkiye kurumsallığını zayıflatıyor, Türkiye’yi
Erdoğan’ın emir komuta zinciri içindekilerden gelecek darbelere elverişli
bırakıyor.” dedi.
Berat Albayrak’ın e-mail’lerinde arama
yapmak için: https://wikileaks.org/berats-box/
Büyük ihtimalle bu adrese tıkladığınızda
erişemeyeceğinizden herhangi bir VPN programı veya TOR kullanmanızı öneririz.
İlgili Haberler:
‘Kukla Kabine’de Kuzu Kurda, Enerji
Damada Emanet
Suç Cezasını Bekliyor: IŞİD’le Türkiye
Arasındaki Yasadışı Petrol Ticareti Belgelendi