125 gazeteci cezaevinde, binlercesi
işsiz, 160 medya kuruluşu kapalı, yüzlerce basın kartı, pasaport iptal...
Belki dünyanın en kutsal mesleği değil
gazetecilik, belki hayati bir önemi yok. Ama hayatlar ortaya konularak yapılan
bir meslek gazetecilik. Ben ve benim gibi gazetecilik adayları ve tabii ki
gazeteciler olağanüstü hal içerisindeyiz. Eskiden okuduğumuz bölümü
söylediğimiz zaman “iş bulabilecek misiniz?” gibi sorular alırken şimdi garip
bir sessizlik oluyor. Çünkü bizim geleceğimiz tutuklu. Biz tutukluyuz.
Gerçekler tutuklu. Bizim işimiz gerçekleri ortaya çıkarmak, gerçekleri bularak
dışarıdaki insanlarla buluşturmak.
Oysa görevimizin ne olduğu
unutuldu,unutturulmaya çalışılıyor. “O haberi yapma, bunu yazma, bununla
konuşma, başına bela alırsın” gibi lafları ciddiye alarak yapılmaz gazetecilik.
Bizim işimiz o haberi yapmak, bunları yazmak, konuşulmayanla konuşmak ve hatta
belki başımıza bela almak. Bir gazeteci sadece yalan haber yaptığında,
insanları yanlışa sürüklediğinde suçludur. Maalesef bugün ülkemizde öyle bir
duruma geldik ki gerçekleri yazmamız suç.
Şuan yüzlerce gazeteci ne sebeple
tutuklu? İşlerini yaptıkları için. Gerçekleri bulmaya çalıştıkları için.
Gazetecilik adayları olarak endişeliyiz.Geleceğimizden endişeliyiz. Susmadan,
susturulmadan konuşmak istediğimiz için endişeliyiz.
“Senin bölümün neydi evladım?” diye
soran teyzelerimize buruk bir gülümsemeyle “gazetecilik” cevabını verir olduk.
O teyzeler de artık “e mezun olunca ne olacaksın yani?” diyen gözlerle
bakıyorlar. Bilmiyoruz teyzeceğim, bu gidişatta biz ne oluruz, bize ne yaparlar
bilmiyoruz.