Faşist T.C devletinin tarihi kanlı katliamlarla doludur. Kürt kırımı, Alevi ve devrimcilere yönelik katliamlarla dur durak bilmeden sürmüştür. Tek ulus, tek din, tek dil, tek mezhep, tek bayrak vb. adı altında Türk Sünni İslamcı bir devlet yaratmayı amaçlayan egemen sınıflar ve onların temsilcisi burjuva düzen partileri, tekçiliğe karşı çıkan, eşitlik ve özgürlük isteyen işçilere, emekçilere, Kürtler, devrimci ve sosyalistlere yönelik sistemli askeri ve siyasi katliamlar gerçekleştirildi. Ermeni katliamıyla başlayan ve komünist ve Kürt katliamlarıyla devam eden Türk ulusunun egemenliğini pekiştirmeyi amaçlayan yeni Kemalist cumhuriyet, Rum katliamlarıyla ve ardından devrimci- solcu ve Alevi katliamlarıyla devam etti.
Kuşku yok ki yakın dönemin en kanlı katliamlarından birisi 19 aralıkta başlayıp 26 Aralık 1978’de sona eren, başını MHP-Ülkü Ocakları faşist çetelerin çektiği Kontrgerilla ve ABD emperyalizminin tezgahlayıp piyasaya sürüdüğü Maraş Katliamı olmuştur. Bu katliamın üzerinde 36. yıl geçmiş olmasına rağmen 70 yaşında anne karnındaki bebeklerin bile satırlarla-palalarla katledilip, bebeklerin karnının deşildiği, yaşlı annelerin gözlerinin oyulduğu, genç kızlara tecavüzlerin yapıldığı, insanların görülmemiş biçimler de diri diri cangıllara asıldıkları, evlerin yakılıp, yıkılıp, yağmalandığı yüzlercesinin hunharca katledilmeleri ve vahşet yüklü olması nedeniyle hala belleklerde tazeliğini korumaktadır.
Çünkü Maraş katliamı sıradan bir olay değildi, yükselen devrimci ve demokrasi mücadelesinin bastırmak, beyaz terörü estirerek, askeri faşist askeri bir darbenin yolunu döşeme amacını taşıyordu.
ABD emperyalizmi ve TC devletinin derin kolu kont-gerillanın birlikte tezgahladıkları bu faşist katliamda, MHP-Ülkü Ocakları para-militer faşist özel görev verildi. Neki bazı liberal ve devleti temize çıkarma amacını taşıyan güçlerin göstermek istediklerinin aksine olayın esas ve tek sorumlusu MHP-Ülkü Ocakları değildi. Faşist çeteler bu tertibe baş vururken daha önceden devrimci i solcu ve Alevilerin yoğun olduğu ve sınıf çelişkilerin keskinleştiği Sivas, Erzincan, Elazığ, Malatya, Çorum vb. yerlerde yaptıkları olaya Alevi-Sünni çatışması görünümü vermeye çalışarak geçek amaçlarını gizlemeye çalıştılar.
Neki devrimci hareket devletin bu planını önceden görüp gereken önlemler almada zayıf davrandı ve faşist katliamların gerçekleşmesin önleyemediler. Ama bu devrimci ve komünistlerin faşist katliamlara karşı halkın en önünde faşistle karşı kahramanca savaşarak emekçilerle birlikte yiğitlik örnekleri vermişle ve katliamların daha kanlı olmasının önünü almışlardır.
Bu arada, Maraş katliamında katledilen yüzlerce emekçinin arasında faşistlere karşı dişe diş mücadele ederek şehit düşünler arasında 6’sı ki komünist hareketin taraftarıydı.
Yüzlerce devrimci-Solcu ve Alevi emekçinin katledildiği Maraş katliamı, günler öncesinden açıktan hazırlıkları yapılarak uygulamaya sokuldu. Diğer yerlerde olduğu gibi Maraş’ta da devrimci ve sol hareket toparlanmış ve etrafta akan göçlerle Maraş’ın etrafındaki mahallelerde önemli bir güç oluşturmuşlardı. Genel olarak devrimci mücadelenin gelişip ileriye doğru akması aynı zamanda Maraş’ta da etkisini göstermişti. Faşist dinci gerici güçler bu gelişmeden rahatsızlık duyuyorlardı. Maraş geçmişten beri faşist dinci muhafazakarlığın oldukça güçlü ve örgütlü olduğu bir yerdi. Kontrgerillanın denetiminde MHP-Ülkü Ocakları devrimci hareketin önünü kesmek ve kanlı bir faşist darbenin hazırlığı için Alevi-Sünni çelişkilerinin keskin olduğu alanları planlarının uygulamaya sokulması için başta genle yerler olarak seçti.
Haliyle MHP-Ülkü Ocakları devletinde desteği ve koruyup kollamasıyla katliamları geçekleştirmiş olduğu Sivas’ta, Malatya’da, Çorum’da hemen bir çok yerde aynı planı uygulamaya soktu, “ Allaha,din, cami ve bayrak elden gidiyor.. Allahsız, Aleviler, komünistler camileri yakıp yıkacaklar” vb. yalanlarıydı. Maraş katliamı da böyle bir faşist tertip sonucu uygulama kondu. Kanlı Maraş katliamının zemini 19 Aralık'ta atıldı, faşistlerin propaganda aracı haline gelen ve gösterim tarihi aniden iki hafta öncesine alınan "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin gösterildiği Çiçek Sineması'na Ülkü Ocaklarının yöneticilerinden Mustafa Kanlıdere, Ökkeş Kenger ve üçüncü başkan Mustafa Tecirli' talkı tahrik edip katliamın fitilini ateşlemek için, tahrip gücü düşük bir dinamit atılmasını emretmişler ve olay üzerine yıkılmaya çalışılarak atılmış. İki gün sonra faşistler TÖB-DER üyesi iki öğretmen, Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlunu katlettiler. 22 Aralık'ta öğretmenlerin cenazesine katılanlara saldıran faşistler, "Alevilerin camileri yaktığı, kadınlara tecavüz ettiği" yalanlarıyla halkı kışkırttılar, hedef günler öncesinde "sayım" bahanesiyle çarpı koyarak işaretlenen çoğunluğunu Alevilerin oluşturduğu solcu evleriydi.
Ellerinde baltalar, keserler, oraklar, dinamitler ve Amerikan malı silahlar olan dışarıdan gelmiş faşist militanların, devrimci-demokrat ve Alevilerin etkin olduğu mahalleri hedef aldılar. Öğretmenlerin cenazesini bilinçli olarak Cuma namazı saatine getirilmesi, güvenlik güçleri günlerdir açıktan geliyorum diyen katliama karşı her hangi bir önlem almak bir yana faşist katliamcılara suç ortaklığı yapması; belediye hoparlörlerinden yapılan "Aleviler din kardeşlerimizi katlettiler, öçlerini alacağız" çağrıları...
Kimi imamlar camilerde "Allah adına savaş"a çağıran vaazlar verip, "Oruç ve namazla hacı olunmaz, bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır" diyerek öfkeyi kışkırtmaları, sonunda faşist kelle kulak avcısı katil güruh çocuk, bebek, hamile, yaşlı, önlerine kim çıkarsa öldürmeye, yakıp-yıkmaya yöneldi. Yakın köylerde getirilmiş faşist zavallılar, baltalarla- demirlerle, silah, bıçak vb, öldürücü, kesici ve delici aletlerle önlerine gelen devrimci-solcu ve Aleviyi vahşice katlettiler.
Ecevit hükümeti 19 Aralıkta başlayıp 26 Aralık 1978’e kadar süren faşist katliama seyirci kaldı. Güvenlik güçleri faşistlerin katliamı yalnızca seyretti ve her zaman olduğu gibi yine suçlu faşist katliama karşı direnene mücadele eden devrimci ve alevi emekçileri oldu.
CHP hükümeti faşist katliamcıların üzerine gitme yerine diğer partilerle anlaşarak 11 ilde sıkıyönetim ilan edilerek faşist askeri darbenin adım adım gelmesinin yolu döşendi. Faşizm katliamın ardından emekçi haklımızın demokrasi ve özgürlük savaşımına azgınca saldırıyı geçti. İçinde katliamcı MHP’ninde yer aldığı başında Demirel’in bulunduğu 3. MC hükümeti kuruldu ve katliamların baş sorumluları faşist MHP-Ülkü Ocakları, Kontr-gerillaya dokunulmadığı gibi temize çıkarıldılar. Kamuoyunda suçluların cezasız kalmadığı görüntüsü vermek için bir kaç piyona ceza verilerek, katliamın başını çeken Ülkü Ocakları yöneticilerinden Mustafa Kanlıdere, Ökkeş Kenger ve Mustafa Tecirli' ve MHP-Ülkü Ocaklarının yöneticileri temize çıkarıldı. Çünkü bu faşist çeteler devletin iyi çocuklarıydı. Gerekli olduğunda devrim ve sosyalizm mücadelesine karşı kullanılmak için el altında tutulması gerekiyordu. Devlet, Maraş katliamını gerçek faillerini titizlikle koruyup saklamış ve katliamı gerçekleştirenlerin MHP-Ülkü Ocakları, Kontr-gerilla olduğu inkar edilemeyecek bir halde ortada durmasına rağmen, 12 eylül faşist darbesinin ardından Maraş Sıkıyönetim komutanı Yusuf Haznedaroğlu ve diğer devlet görevlilerince işkencelerde devrimcilere, komünistlere Maraş katliamı yüklenmeye çalışıldı.
Çorum, Maraş katliamlarının üzerine gidere açığa çıkarılmaması, yeni katliamların sürüp gitmesini sağlamıştır. Ve bu katliamların halka gözdağı verme silahı olarak kullanılması ve suskunluğun sürüp gitmesi 93’te faşist şeriatçı Sivas ve 95’de Gazi kontr-gerilla katliamları yaşandı.
Bu faşist katliamlardan sonrası başta aleviler olmak üzere emekçiler faşist katliamlara karşı daha duyarlı davranma ve örgütlü tutum alma ve katliamcılardan hesap sorma bilinci gelişti.
Bugünde hala faşist katliamcıların sorumluları açığa çıkarılıp hesap sorulmaması nedeniyle, faşist diktatörlük Kürdistan’da katliamlara devam etmektedir. AKP hükümeti katliamlar açığa çıkarılsın demagojisiyle emekçilerden ve Alevilerden gelen tepkiyi boşa düşürmek ve devleti temize çıkarmak için, göstermelik raporlarla durumu oyalayıp unutturmaya çalışıyor. Çünkü katliamların derinleşmesi durumunda altında AKP’nin yöneticilerinin elinin olduğu açığa çıkacaktır.
Onun içindir ki AKP’nin katliamların araştırıp ortaya çıkarması sözleri tümüyle yalandır ve bu yalanlara kanmadan, emekçilerin devlet ve hükümet üzerinde baskılarını artırarak, olayların açığa çıkarılıp, faşist katillerden hesap sorularak, yeni katliamların önü kapatılabilir.
Artık bütün sahtekarlık ve demagojiye rağmen görece daha geniş kesimler faşist şeriatçıların iğrenç bir barbarlık ve şeytani halka düşmanı olduklarını daha fazla anlıyorlar.Yine Malatya, Sivas, Erzincan, Çorum, Maraş, Gazi vb. katliamları faşizmin sadece komünizme karşı olduğu türünden iddiaları tümüyle çürüğe çıkarmıştır. Giderek artan oranda geniş emekçi kitleleri faşist dince gericiliğin sadece komünizme karşı olmayıp, demokrasi, özgürlük kendisinden olmayan Kürtler, Alevilere, Rumlara, Ermenilere vb. karşı olduğunu görmektedir.
Faşist şeriatçılık dün olduğu gibi bugünde, çeşitli tertipler tezgahlayarak-linçler örgütleyerek işçi sınıfı, emekçi yığınların, Kürt ulusal ve devrimci hareketin sesinin, soluğunun kesilmesi için her yola başvurabileceğini unutmadan faşizme, şeriatçılığa karşı örgütlenip mücadele etmeli ve hesap sorarak yeni katliamlar geçit vermemeliyiz.
Yeni katliamlara Geçit Vermemek, İçin Maraş Katliamını Unutma Unutturma…!
Maraş katliamcıları Açığa Çıkarılıp Yargılansın…!
Maraş Şehitleri Kavgamızda Yaşıyorlar…..!