15 Ekim 2016 Cumartesi

Cumartesi Anneleri-603.Haftada: Yüksekova’dan İstanbul’a Gelen 10 Torun Dedelerinin Akıbetini Sordu..!

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 603’üncü haftasında da Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede?” yazılı pankartı açan ve üzerine kırmızı karanfiller bırakan Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. Bu hafta 27 Ekim 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybettirilen Abdulkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken’in faillerinin yargılanmasını istedi.
Eyleme CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar’ın yanı sıra 27 Ekim 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra kaybettirilen Abdulkerim Yurtseven’in Colamêrg’in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinden 10 torunu da katıldı.
‘Dedesiz büyümek ne demek biliyor musunuz?’
Abdulkerim Yurtseven’in torunu Berivan Yurtseven, dedelerinin davasının üstünün örtülmeye çalışıldığını söyleyerek, “90’lı yıllarda yakınlarımız alınıp kaybettiriliyordu. Bugün de sokak ortasında katlediliyor. Biz susarak yakınlarımızı kaybettirenleri daha da cesaretlendiriyoruz” dedi.
“Siz dedesiz büyümek ne demek biliyor musunuz?” diye soran Yurtseveren, dedeleri Abdulkerim Yurtseven’in mezarını bulununcaya ve failler yargılanıncaya kadar meydanlarda adalet talep etmeye devam edeceklerini söyledi.
’73 yaşındaki dedemin Kürt olmaktan başka ne suçu vardı?
Ardından konuşan diğer bir torun Şilan Yurtseven ise, üç kuşak olarak meydanlarda adalet talebinde bulunduklarını söyleyerek, “73 yaşındaki dedemin Kürt olmaktan başka ne suçu vardı?” diye sordu.
Bu haftaki basın açıklamasını ise Cumartesi İnsanları’ndan Mine Nazari okudu. 21 yıl önceki OHAL uygulamalarının yarattığı hukuksuzluk sonucunda yakılan köylerin ve infaz edilen, kaybedilen insanların bu toprakların gerçeği olduğunu belirten Nazari, hukuksuzluğun merkezlerinden birinin de Gever olduğunu söyledi.
Nazari, güvenlik güçlerine mensup kişilerden oluşan ve kamuoyunda “Yüksekova çetesi” olarak adlandırılan kişilerin devlet politikası olarak şiddeti meşrulaştırdıklarını belirterek, “27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler Yüksekova’ya bağlı Ağaçlı köyüne baskın düzenledi. Askerler köylüleri dipçikleyerek, yaşlı insanları yerlerde sürükleyerek köy meydanına topladı. Meydandakiler sıra dayağından geçirildi.73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburu’na götürüldü “dedi.
Gözaltına alınan üç kişiyi sormak için tabura giden ailelerin Mikdat Özeken’i kanlar içinde gördüğünü ve ailelerin yaptığı başvuruların sonuçsuz kaldığını ifade eden Nazari, 3 köylü için tüm resmi kurumların “gözaltına alınmamışlardır” dediğini aktardı.
‘AİHM Türkiye’yi suçlu buldu’
Sonraki yıllarda gözaltı işlemini gerçekleştirenler arasında bulunan itirafçı Kahraman Bilgiç’in anılarını yazdığı kitapta ve savcıya ifadede, “Binbaşının talimatıyla kurşuna dizilen köylüler kendi kazdıkları mezara gömüldüğü” bilgisini verdiğini aktaran Nazari, “İç hukuktan sonuç alamayan aileler davayı AİHM’e taşıdı. Dava 2003 yılında sonuçlandı. AKP hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, 3 kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yapmayı taahhüt etti” diyerek Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın kaybedilmesinden Yüksekova Komando Taburunda görevli Piyade Yüzbaşı Nihat Yiğiter, Yüksekova Komando Taburunda görevli itirafçı Kahraman Bilgiç, Yüksekova Komando Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un sorumlu olduğunu söyledi.
Dönemin OHAL koşullarını yaratan hükümetlerin ve uygulayanların sorumlu olduğunu belirten Nazari, Yurtseven, Özeken ve Sarıtaş’ın akıbetlerinin açıklanmasını ve faillerinin yargılanmasını istedi.
Eylem, Cumartesi insanları bir sonraki haftada bir araya gelmek üzere sonlandı.