Çalışıp çalışmayacağınıza kocanız mı karar veriyor? Bir işe girmeden önce evli ya da bekar olmanız patron için çok mu önemli? İşyerinde çalışmanın yanı sıra evdeki işlerinizi de yapmak zorunda mısınız? İşsiz, evsiz, ‘sahipsiz’ kaldığınız her an potansiyel fahişe gözüyle mi bakılıyorsunuz? Sizinde erkek kardeşiniz veya ağabeyiniz evde sizden daha çok saygı görüyor mu? Okulda, işyerinde, sokakta, hastanede, pazarda… Kısacası toplumun her alanında adeta bir meta gibi size de elleriyle, gözleriyle, sözleriyle… Tacizde bulunuyorlar mı? Ve tüm bunlarda “suçlu” olan kadınlığınız mı? Öyleyse HOŞGELDİNİZ!
Sizde sınıflı bir toplum olan kapitalizmde yaşayan ve iki kat ezilen emekçi bir kadınsınız.
Kadının her iki yönden ezilmişliğine, cinsel meta haline getirilmesine, evde anne olarak, fabrikada işçi olarak ezilmesine, şiddete maruz kalmasına, cahil ve geri bırakılmasına ve tüm savaşlarda cinselliği bir savaş aracı olarak kullanılmasına kapitalist toplumda kalıcı bir çözüm bulunamaz. Çünkü tüm bu ezilmişliği yeniden ve yeniden üreten zaten çürümüş ve kokuşmuş olan bu sistemin kendisidir.
Nasıl mı? Kapitalizm her şeye olduğu gibi kadına da ekonomik açıdan bakar. Yani kar getirebileceği ölçüde kadını her iki yönde ezmeye ve sömürmeye devam eder. Sömürüyü gizlemeye çalışan burjuvazinin; kadın sığınma evleri, boşanmanın kadın lehine iyileştirilmesi, kadınların eğitim oranlarının yükseltilmesi, aile planlaması ve ana-çocuk sağlığı gibi konularda getireceği sözde reformlarla kadının özgürlüğü mümkün değildir. Özgürlük ancak toplum içindeki iki kat ezilmişliği, bilince çıkaran ve kadın sorununun çözümünü, kapitalist toplumun alt-üst oluşundan sınıfsız bir toplum yaratmak için verilecek örgütlü bir mücadeleden ayrı görmeyen ve gerçek özgürlüğü için savaşa atılan emekçi kadınlar, işçiler-emekçiler ve öğrencilerle gelecek...
Yaşam Nedir..?
Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte, yaşamı arıyordum ne olduğunu bilmeden. Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda yıldızlarla konuşan.. Mutluydum rüzgarla birlikte maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken, mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken. Sömürüsüz ve özgür bir dünyada yaşamak için girdik kavgaya ve bu kavga yer yüzü aşkın yüz olana dek sürecek ve devrim kazanacak. Yaşamak insanlığa dair tüm güzelliklerin toplamıdır. Kısacası kula kul olmadan özgürce hareket edebilmektir. “Tut yüreğimden, Ustam! Aklım firarda. Göz bebeklerimde müebbet hüzün, Dilimde ay kesiği bir yara, Düşüm kırık dökük, Umudumun boynu bükük, Bir öksüzün omuzlarında sükut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut. Tut ki; kancık pusulara düşmesin. Bir hain kurşunu gelip deşmesin... “Mendillere yazılırdı isimler, Yüreklere kazınırdı gizlice. Sevdalılar asil ve de yürekli Sevdalar, kavgalar iki kişilik. Oysa şimdi; Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde. Meşru sevdalardan, Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara, Günahkar gecelerden... “Beni herkes sevdaya asi sanır, Oysa aşk, beni nerde görse tanır, Hasret tanır, Zulüm tanır, Ölüm tanır, Yüzüm yüzümden utanır....
“Yorgunum ustam; Ne katıksız somun isterim senden, Ne bir tas su, Ne taş yastıkta bir gece uykusu. Var gücünle asıl sükunetime, Çığlığım kopsun, Uzat ellerini güneşe dokun, Uyandır uykusundan, Tut yüreğimden ustam tut, Tut beni, sür güne... “Gömdüm hepsini geliyorum İnsan yaşıyorken özgürdür Yaklaştım iyice geliyorum Her insan biraz ölüdür Biz de biraz ölüyüz Ölüler ki bir gün gömülür İçimizdeki ölüler. Dışımızdaki ölüler İnsan yaşıyorken özgürdür İnsan yaşıyorken özgürdür İnsan yaşıyorken özgürdür..''
“ekilir ekin geliriz ezilir un geliriz bir gider bin geliriz beni vurmak kurtuluş mu..!