Osmanlıdan günümüze uzanan Sünni tekçi devletin resmi görüşü
bugünde Sünni inancı dışında kalan inançları yok
sayan zihniyet bugünde devam ediyor. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in “
Cemevlerinin caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi gösterilmesi
kırmızı çizgimizdir” deyip akabinde de yine “Alevilerle evlenilir mi” sorusu
üzerine Diyanetin “Müslüman olmayanlarla evlenilmez” cevabı vermesi dikkatlerin
tekrardan bu kurum üzerine yönelmesine neden oldu. Zira her iki açıklama da,
açıktan ayrımcılığı ifade etmekte ve dahası Alevileri dışlayıcı bir üslupla,
kendisi gibi düşünmeyen inanç grubunu yok sayıp-ötekileştirmektedir.
Diyanetin başında bulunana Başkan Görmez, çok açık bir
biçimde “ancak bir inanç anlayışının ibadethaneye sahip olabileceği” savından
yola çıkarak Cemevlerinin ibadethane olarak görülemeyeceğini ifade ediyor.
Dolayısıyla Cemevleri ibadethane olarak görülürse, Alevilik de İslam dışı bir
inanç olacaktır, zinhar buna izin verilmemelidir demeye getiriyor Başkan
Görmez! Diğer taraftan cemevleri ile ilgili bu değerlendirme biçimi yalnızca
Görmez’e mahsus bir durum da değil, öyle ki 2008 yılında Diyanet İşleri
Başkanlığı “Cemevleri bir ibadethane olarak görülebilir mi?” sorusuna şöyle
cevap vermiş: “Dolayısıyla bugün itibariyle daha çok Cemevi ismiyle anılan ve
tasavvuf geleneğindeki benzerleri gibi adab ve erkanın yürütüldüğü bu
mekanların da, camilerin alternatifi ve muadili görülmesine yol açacak bir algıya
neden olunmaması gerektiği açıktır. Çünkü cami, belli bir mezhebin, namaz
kılanların ve camiye gelenlerin, Sünnilerin veya Hanefi-Maturidi anlayışını
benimseyenlerin değil; mezhebi, meşrebi ve İslam içi inanç grubu, dini pratiği
ne olursa olsun, bütün Müslümanların ortak mabedi olmuş ve böyle algılana
gelmiştir.” Devam eden satırlarda ifadelerin şiddetinin arttığını da görmek
mümkün; “ …daha çok tasavvuf erbabının icra ettiği bir erkanın bütün
Müslümanların ortak ibadetine alternatif olarak düşünülmesi, dini metinler,
ondört asırlık dini tecrübe, bunlar çerçevesinde oluşan ortak Müslüman aklı ve
bilimsel bilgi açısından mümkün görünmemektedir. ”[http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/aciklama-alevilik/5936?]
Görüldüğü üzere Diyanet bir kurum olarak Cemevlerini,
İslam dışı bir yapılanma olarak gördüğü için ibadethane olarak kabul
etmeyeceğini ifade ediyor. Öncelikle şunu ifade edelim ki, dini paradigma,
neredeyse bir bütün olarak “inanç” alanı üzerine inşa edilir. Dinin, bilimsel
ölçütlere vurularak değerlendirilmesi ya da dini savların bu anlayışla ele
alınması, eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. Bu bağlamda, Diyanet’in
varlığı başlı başına yaptığı sorgulama ile tezatlık içermektedir. Zira, bir
inanç gurubu başkalarına zarar vermediği sürece, inanç algısı, ritüelleri,
ibadetleri ve felsefesi ile kendini nasıl tanımlıyorsa öyle kabul edilmelidir.
Dediğimiz gibi bu inanç dünyasının bizatihi varlık alanı ile meşru bir durumdur
zaten. Bu meşruiyet zemini sorgulanacaksa eğer, pek tabi olarak İslam dini
başta olmak üzere bütün din ve inançlar da sorgulanmalıdır. Fakat gördüğümüz
üzere burada niyet başka?
Ne mi o niyet? Bakın Diyanet, “Alevilerle evlenilir mi”
sorusuna ilk elden “Müslüman olmayanlarla evlenilmez gibi” hedef gösterici bir
cevap vermeyi yeğliyor ve “Dinin kesin hükümlerinden birini veya bir kısmını
inkar eden, söz ve davranışlarıyla dinin sınırları dışında bulunduklarını ilan
ve izhar eden kimseler ise Müslüman sayılmazlar” demeyi de ihmal etmeden
kimlerin bu kapsama gireceğini açıkça işaret ediyor.[ http://haber.sol.org.tr/…/aleviyle-evlenilir-mi-sorusuna-di…]
Bu cevapta da görüleceği üzere Diyanet milyonlarca
Alevi!yi Müslüman görmüyor zaten. Bu konuda zihinleri gayet açık. Çünkü egemen
İslam anlayışının dinin kesin hükmü olarak ifade ettiği pek çok hükmü
Milyonlarca Alevi söz ve davranışları ile kabul etmiyor! Bu durumda karşımıza
çıkan gerçeklik şudur ki; Alevilik/Aleviler diyanetin anlayışına göre İslam
dışı bir inanç anlayışı ise Cemevleri de İbadethanedir zaten! Nitekim Diyanetin
açıklamasından ulaşacağımız doğal sonuç da budur.
Çok açık ifade edelim ki, Diyanet İşleri Başkanlığı,
kendisinin sınırlarını çizdiği, felsefesini ve söylemlerini kendisinin
belirleyeceği bir “Alevi İnancı” oluşturmak istemekte ve Aleviliği İslam içine
çekerek asimile etmeyi hedeflemektedir.
. Ve tam bu noktada kendilerinin deyimiyle “kırmızı çizgi” Cemevleridir.“İbadethane”
statüsü ile Aleviliğin iyiden iyiye İslam dairesinin dışına çıkacağı
düşünüldüğünden bu talep karşısında tavizsiz bir duruş sergilemektedir Diyanet.
İfade ettiğimiz gibi Diyanet Aleviliği kendi yörüngesinde meşru ve kabul
edilebilir bir çizgiye yani İslami hatta çekmenin gayreti içerisindedir. Elbet
bu gayretlerden vazgeçilmezi de Cemevleridir. Eğer burada başarı sağlanırsa,
sırada Aleviliğe dair pek çok öğreti ve söylem de sorgulanacaktır. Diyanetin
ifadeleri ile söylersek “dinin kesin hükümlerini söz ve davranışlarıyla inkar
eden kimse” Müslüman olmadığına göre, bu hüküm uyarınca Alevilik inancı bütün
bir külliyatı ile sorgu altına alınacaktır. Cemevleri üzerinden formüle
edilmeye çalışılan “Alevilik İslam içi bir öğretidir” değerlendirmesinin
zorunlu sonucu bu olacaktır çünkü.
Bilindiği gibi hala hazırda devlet Aleviliği
Sünnileştirmek için İslam içine çekmeye ve buradan boğmaya çalışmaktadır.
Devletin desteğini almak ve Alevi hareketini devl ete bağlamak için, ve Cem
vakfı vb. gibi bir kurum ve yapının Aleviliği İslam dini içerisinde gördüğünü
belirtelim. Kim ne ders desin bu alanda bir ayrışma yaşanmış ve Alevi kurumları
inanç paradigmalarını oluşturmuşlar zaten. Alevi kurumlarının önemli bölümü
Aleviliği İslam dini içerisinde görmüyorlar, kendi özgünlüğü içinde bir inanç
sistemi olarak kabul ederek Cemevlerini ibadet yeri olarak tanımlıyorlar.
Dolayısıyla Diyanet’in bu noktada Alevileri kendi anlayışı içine çekerek eritme
politikaları, Alev inancının kendi ilke ve kuralları ve iç disiplini olan bir
inanç sistemi olduğunu inkar eden yaklaşımları çıkmaz sokaktır ! Büyük
ekseriyetle kendilerini İslam dışı gören Alevilere Cemevlerini ibadethane
olarak görüyor ve Cemevlerinin bu statü ile tanınmasını istemeleri de Diyanet’e
göre gayet doğal ve meşru bir haktır!
Alevilerle ilgili katliam fermanları yayınlayan, ağza
alınmadık sözler sarf eden Şeyhülislamları öven bir Diyanet nasıl olacak da,
Aleviliği İslam dairesi içerisine çağıracak? Ya da böylesi bir hakikat varken
Aleviler bu anlayışla nasıl uyumlu var olabilecek? Nitekim daha düne kadar
Zile, Sivas, Çanakkale, Kayseri, Adana, Yozgat ve daha bir çok yerde Alevi
köylerine Cami yapıldığı ve buralara imamlar atandığını biliyoruz. Bu açıkça
bir inancın asimilasyonu ve imhasıdır? Devlet cami yapıyor ve Diyanet camilere
imam atıyor . Hal bu iken, Alevi köylerine yapılmak istenenler açıkça
“zorbalıktır”; bir inancı yok sayıp, hiçleştirmeye çalışmak ve Aleviliği ayrı
bir inanç sistemi olarak kabul etmemektir.
Egemen Sünni İslam anlayışı geçmişi ve bugünü ile makbul
bir inanç olarak görmediği hatta yok etmek istediği Aleviliği, bugün de kimi
yöntemlerle “katlanılabilir” “kabul edilebilir” bir noktaya çekmek
istemektedir. Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in son yaptığı açıklamalar da bu
durumu teyit eder niteliktedir. Lakin tarih, Aleviliğin her türlü faşist baskı,
yok sayma ve inkâra rağmen direndiğini ve bugünlere geldiğini göstermektedir.
Diyeceğimiz O ki tüm bunlar beyhude çabalardır ve en çokta eşitlik özgürlük ve
demokrasi istemine zarar vermektedir.