8 Şubat 2017 Çarşamba

DİYANETİN KIRMIZI ÇİZGİSİ ALEVİLERİ YOK SAYMAKTIR…!


Osmanlıdan günümüze uzanan Sünni tekçi devletin resmi görüşü bugünde Sünni inancı dışında kalan inançları yok sayan zihniyet bugünde devam ediyor. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in “ Cemevlerinin caminin alternatifi, başka bir inancın mabedi gibi gösterilmesi kırmızı çizgimizdir” deyip akabinde de yine “Alevilerle evlenilir mi” sorusu üzerine Diyanetin “Müslüman olmayanlarla evlenilmez” cevabı vermesi dikkatlerin tekrardan bu kurum üzerine yönelmesine neden oldu. Zira her iki açıklama da, açıktan ayrımcılığı ifade etmekte ve dahası Alevileri dışlayıcı bir üslupla, kendisi gibi düşünmeyen inanç grubunu yok sayıp-ötekileştirmektedir.
Diyanetin başında bulunana Başkan Görmez, çok açık bir biçimde “ancak bir inanç anlayışının ibadethaneye sahip olabileceği” savından yola çıkarak Cemevlerinin ibadethane olarak görülemeyeceğini ifade ediyor. Dolayısıyla Cemevleri ibadethane olarak görülürse, Alevilik de İslam dışı bir inanç olacaktır, zinhar buna izin verilmemelidir demeye getiriyor Başkan Görmez! Diğer taraftan cemevleri ile ilgili bu değerlendirme biçimi yalnızca Görmez’e mahsus bir durum da değil, öyle ki 2008 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı “Cemevleri bir ibadethane olarak görülebilir mi?” sorusuna şöyle cevap vermiş: “Dolayısıyla bugün itibariyle daha çok Cemevi ismiyle anılan ve tasavvuf geleneğindeki benzerleri gibi adab ve erkanın yürütüldüğü bu mekanların da, camilerin alternatifi ve muadili görülmesine yol açacak bir algıya neden olunmaması gerektiği açıktır. Çünkü cami, belli bir mezhebin, namaz kılanların ve camiye gelenlerin, Sünnilerin veya Hanefi-Maturidi anlayışını benimseyenlerin değil; mezhebi, meşrebi ve İslam içi inanç grubu, dini pratiği ne olursa olsun, bütün Müslümanların ortak mabedi olmuş ve böyle algılana gelmiştir.” Devam eden satırlarda ifadelerin şiddetinin arttığını da görmek mümkün; “ …daha çok tasavvuf erbabının icra ettiği bir erkanın bütün Müslümanların ortak ibadetine alternatif olarak düşünülmesi, dini metinler, ondört asırlık dini tecrübe, bunlar çerçevesinde oluşan ortak Müslüman aklı ve bilimsel bilgi açısından mümkün görünmemektedir. ”[http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/aciklama-alevilik/5936?]
Görüldüğü üzere Diyanet bir kurum olarak Cemevlerini, İslam dışı bir yapılanma olarak gördüğü için ibadethane olarak kabul etmeyeceğini ifade ediyor. Öncelikle şunu ifade edelim ki, dini paradigma, neredeyse bir bütün olarak “inanç” alanı üzerine inşa edilir. Dinin, bilimsel ölçütlere vurularak değerlendirilmesi ya da dini savların bu anlayışla ele alınması, eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. Bu bağlamda, Diyanet’in varlığı başlı başına yaptığı sorgulama ile tezatlık içermektedir. Zira, bir inanç gurubu başkalarına zarar vermediği sürece, inanç algısı, ritüelleri, ibadetleri ve felsefesi ile kendini nasıl tanımlıyorsa öyle kabul edilmelidir. Dediğimiz gibi bu inanç dünyasının bizatihi varlık alanı ile meşru bir durumdur zaten. Bu meşruiyet zemini sorgulanacaksa eğer, pek tabi olarak İslam dini başta olmak üzere bütün din ve inançlar da sorgulanmalıdır. Fakat gördüğümüz üzere burada niyet başka?
Ne mi o niyet? Bakın Diyanet, “Alevilerle evlenilir mi” sorusuna ilk elden “Müslüman olmayanlarla evlenilmez gibi” hedef gösterici bir cevap vermeyi yeğliyor ve “Dinin kesin hükümlerinden birini veya bir kısmını inkar eden, söz ve davranışlarıyla dinin sınırları dışında bulunduklarını ilan ve izhar eden kimseler ise Müslüman sayılmazlar” demeyi de ihmal etmeden kimlerin bu kapsama gireceğini açıkça işaret ediyor.[ http://haber.sol.org.tr/…/aleviyle-evlenilir-mi-sorusuna-di…]
Bu cevapta da görüleceği üzere Diyanet milyonlarca Alevi!yi Müslüman görmüyor zaten. Bu konuda zihinleri gayet açık. Çünkü egemen İslam anlayışının dinin kesin hükmü olarak ifade ettiği pek çok hükmü Milyonlarca Alevi söz ve davranışları ile kabul etmiyor! Bu durumda karşımıza çıkan gerçeklik şudur ki; Alevilik/Aleviler diyanetin anlayışına göre İslam dışı bir inanç anlayışı ise Cemevleri de İbadethanedir zaten! Nitekim Diyanetin açıklamasından ulaşacağımız doğal sonuç da budur.
Çok açık ifade edelim ki, Diyanet İşleri Başkanlığı, kendisinin sınırlarını çizdiği, felsefesini ve söylemlerini kendisinin belirleyeceği bir “Alevi İnancı” oluşturmak istemekte ve Aleviliği İslam içine çekerek asimile  etmeyi hedeflemektedir. . Ve tam bu noktada kendilerinin deyimiyle “kırmızı çizgi” Cemevleridir.“İbadethane” statüsü ile Aleviliğin iyiden iyiye İslam dairesinin dışına çıkacağı düşünüldüğünden bu talep karşısında tavizsiz bir duruş sergilemektedir Diyanet. İfade ettiğimiz gibi Diyanet Aleviliği kendi yörüngesinde meşru ve kabul edilebilir bir çizgiye yani İslami hatta çekmenin gayreti içerisindedir. Elbet bu gayretlerden vazgeçilmezi de Cemevleridir. Eğer burada başarı sağlanırsa, sırada Aleviliğe dair pek çok öğreti ve söylem de sorgulanacaktır. Diyanetin ifadeleri ile söylersek “dinin kesin hükümlerini söz ve davranışlarıyla inkar eden kimse” Müslüman olmadığına göre, bu hüküm uyarınca Alevilik inancı bütün bir külliyatı ile sorgu altına alınacaktır. Cemevleri üzerinden formüle edilmeye çalışılan “Alevilik İslam içi bir öğretidir” değerlendirmesinin zorunlu sonucu bu olacaktır çünkü.
Bilindiği gibi hala hazırda devlet Aleviliği Sünnileştirmek için İslam içine çekmeye ve buradan boğmaya çalışmaktadır. Devletin desteğini almak ve Alevi hareketini devl ete bağlamak için, ve Cem vakfı vb. gibi bir kurum ve yapının Aleviliği İslam dini içerisinde gördüğünü belirtelim. Kim ne ders desin bu alanda bir ayrışma yaşanmış ve Alevi kurumları inanç paradigmalarını oluşturmuşlar zaten. Alevi kurumlarının önemli bölümü Aleviliği İslam dini içerisinde görmüyorlar, kendi özgünlüğü içinde bir inanç sistemi olarak kabul ederek Cemevlerini ibadet yeri olarak tanımlıyorlar. Dolayısıyla Diyanet’in bu noktada Alevileri kendi anlayışı içine çekerek eritme politikaları, Alev inancının kendi ilke ve kuralları ve iç disiplini olan bir inanç sistemi olduğunu inkar eden yaklaşımları çıkmaz sokaktır ! Büyük ekseriyetle kendilerini İslam dışı gören Alevilere Cemevlerini ibadethane olarak görüyor ve Cemevlerinin bu statü ile tanınmasını istemeleri de Diyanet’e göre gayet doğal ve meşru bir haktır!
Alevilerle ilgili katliam fermanları yayınlayan, ağza alınmadık sözler sarf eden Şeyhülislamları öven bir Diyanet nasıl olacak da, Aleviliği İslam dairesi içerisine çağıracak? Ya da böylesi bir hakikat varken Aleviler bu anlayışla nasıl uyumlu var olabilecek? Nitekim daha düne kadar Zile, Sivas, Çanakkale, Kayseri, Adana, Yozgat ve daha bir çok yerde Alevi köylerine Cami yapıldığı ve buralara imamlar atandığını biliyoruz. Bu açıkça bir inancın asimilasyonu ve imhasıdır? Devlet cami yapıyor ve Diyanet camilere imam atıyor . Hal bu iken, Alevi köylerine yapılmak istenenler açıkça “zorbalıktır”; bir inancı yok sayıp, hiçleştirmeye çalışmak ve Aleviliği ayrı bir inanç sistemi olarak kabul etmemektir.

Egemen Sünni İslam anlayışı geçmişi ve bugünü ile makbul bir inanç olarak görmediği hatta yok etmek istediği Aleviliği, bugün de kimi yöntemlerle “katlanılabilir” “kabul edilebilir” bir noktaya çekmek istemektedir. Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in son yaptığı açıklamalar da bu durumu teyit eder niteliktedir. Lakin tarih, Aleviliğin her türlü faşist baskı, yok sayma ve inkâra rağmen direndiğini ve bugünlere geldiğini göstermektedir. Diyeceğimiz O ki tüm bunlar beyhude çabalardır ve en çokta eşitlik özgürlük ve demokrasi istemine zarar vermektedir.