Zindanlardaki
devrimci tutsakların devrimci sesini boğmak ve teslimiyet ihanet
yuvaları yaratmak amacıyla faşist MGK diktatörlüğünün 20
cezaevinde aynı anda başlattığı “Hayata Dönüş” adı
verilen 19 Aralık faşist katliamla yüklü operasyonun 17.
yıldönümü.
Aynı
zamanda F tipi hücre cezaevleri dayatmasına karşı başlatılan ve
19 Aralıkta 2000 yılında kitlesel bir hal alan süresiz açlık
Grevi(SAG) ve Ölüm Orucu(ÖO) eyleminin 17 yıl dönümü. Faşist
diktatörlük her ne kadar 30 aşkın devrimci katlederek F tipi
zindan politikasını pratiğe sürdüyse de, ,zindanlarda devrimci
tutsakları teslim alarak buraları ihanet yuvalarına dönüştürme
faşist politikası devrimci tutsakların , kan ve can bedeli
direnişleri ve feda eylemleriyle 122 şehit ve yüzlerce gazi ile
darbelenerek boşa çıkarıldı.
Neki
faşizmin zindan politikalarını anlamak ve buna karşı uzun vadeli
bir savaşım içinde olmak bakımından 19 Aralık 200 F Tipi
operasyonu ve Büyük Ölüm Orucu eylemini değerlendirmek, bunun
dersleriyle donanmak, hatalarından arınmak ve olumlu yanlarını
geliştirmek bakımından önem taşıyor.
Hatırlanacağı
üzere F-Tipi cezaevlerine karşı belli bir propaganda ve ajitasyon
döneminden ardından başını DHKP-C’nin çektiği ve MKP ve
TKİP’nin de katıldığı üçlü ittifak, 20 Ekim 2000’de açlık
grevine başladılar.19 Kasım’da ölüm orucuna (=ÖO)
dönüştürmelerinin ve direnişe diğer devrimci grupların destek
vermesiyle büyümeye başlamasının ve dışarda da belli bir
kamuoyu oluşmasının ardından faşist diktatörlük zindanlarda
egemenliği tümüyle sağlamak ve devrimin sesini boğmak için 19
Aralık 2000 katliamını gerçekleştirdi. Bu vahşi operasyonla 30
aşkın devrimci katledilip ve onlarcasının yaralanması ve
yüzlercesinin F tipi hücre tabutluklara tıkılmasından sonra
direniş yeni bir evreye girdi. Ciddiye alınabilir bir kitle ve
kamuoyu desteğinden yoksun bulunmalarına rağmen devrimci
tutsaklar, yılları deviren görkemli feda eylemleriyle, 122 şehit
ve yüzlerce gaziyle devrimci hareketin tarihinde çoktan yerlerini
aldılar .
Kuşkusuz,
bu eylem sürgit hale getirilmesi ve F tiplerinin parçalanmasının
neredeyse tek bir yumruk politikasına indirgenmesi, zindanlarda
değişen politik koşulları, güç ilişkilerinin, devrim ile karşı
devrim arasındaki oransız durumun yeterince dikkate alınmaması
vb. nedeniyle 2003’den itibaren ağır bir tahribata yol açıcı
taktiksel bir yenilgiye neden olması olgusu , hiç bir fedakarlıktan
kaçınmayan devrimciler kuşağı yaratabilen bir ülkede, egemen
sınıflar ve emperyalizm hiçbir zaman kendilerini rahat
hissedemeyecek, devrim ve sosyalizm davasına bağlılık hiçbir
zaman yok edilemeyeceğini gerçeğini asla gizleyemez. Bu
gerçekliğin altının özel olarak çizilmesi gerekiyor.
devamı:
halkinbirliği.net