26 Aralık 2017 Salı

OHAL’siz, KHK’sız, AKP’siz Demokratik Özgür Türkiye İçin Mücadele Etmeliyiz..!


OHAL, “Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulunun tabii afet ve ağır ekonomik bunalım ile şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması sebepleriyle yurdun bir bölümü veya tamamında 6 ayı geçmemek şartıyla kamu düzenini yeniden tesis etmek” amacıyla uygulanan olağanüstü rejim standartlarından biridir. 15 Temmuz 2016’da yapılan Askeri Darbe Girişimi nedeniyle 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL, anayasanın 120. maddesine dayanılarak “Şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması nedeniyle” ilan edilmiştir. 3’er aylık periyotlarla 17 aydan beri devam etmektedir. OHAL döneminde 30 Kanun Hükmünde Kararname ile 281 kanunda değişiklik yapılmış, bunların sadece 5’i Meclis’te görüşülmüş, 94 belediye başkanı görevinden alınarak kayyum atanmış ve 115 bin kamu görevlisi ihraç edilmiştir.
Devletin yeniden düzenlenmesi, Meclis’in yetkilerinin sınırlanması, demokratik muhalefetin tasfiye edilmesi, 17 Nisan Anayasa Referandumu’nun hileyle kazanılması, içte ve dışta savaşın tırmandırılması, Suriye Savaşı’na katılması, Kürt sorununun göz ardı edilmesi vb. faşizmi pekiştiren  anti-demokratik uygulamalar, OHAL koşullarında yapılmış ve Türkiye KHK’ler ile yönetilmiştir.
OHAL’in daha ne kadar süreceği belli değil. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde tek parti iktidarını yitiren ve 1 Kasım 2015’de baskı ve terör politikaları ile yeniden iktidar olan AKP, 20 Temmuz 2016’da yaptığı bürokratik darbesi ile yoluna devam etmektedir.
AKP, Hitler taslağı  Türk tipi başkanlık sistemine geçişe meşruiyet kazandıracak olan 2019 seçimlerini, her türlü demokratik muhalefetin susturulduğu OHAL koşullarında, seçim yasasında kendisine avantaj kazandıracak yeni düzenlemeler ve sandık hileleri ile kazanmayı amaçlamaktadır.
3 Kasım 20019 seçimlerinde, parlamentoda çoğunluğun başka partiden, cumhurbaşkanının başka partiden seçilmesi halinde yeni sistem daha baştan çökeceği için iktidar güçlerinin hem parlamentoda hem de Cumhurbaşkanı seçiminde çoğunluğu elde etmesi hayati bir önemdedir. Bunun farkında olan AKP-MHP cephesi her iki seçimi de kazanmak için her şeyi denemeyi göze almaktadır.
Türkiye’nin geleceğini kökten değiştirecek olan bu sürece demokratik muhalefetin nasıl müdahil olacağı önem kazanıyor. Bu aşamada siyasal ve toplumsal süreçte iki temel kulvar ve saflaşma var. Biri, yasalarda istedikleri değişiklikleri yaparak, iktidarlarına süreklilik kazandırmaya çalışan AKP-MHP siyasal ittifakıdır.
 Diğeri ise, kendilerini toplumsal meşruiyet zemininde ifade eden ve henüz güç ve eylem birliğini sağlayamamış olan demokratik muhalefetidir. Bu bakımdan geçmiş deneylerden dersler çıkartılarak tüm muhalefet güçlerinin tek bir kulvara buluşması, geniş bir mücadele cephesi kurulması ve sürece uygun yeni mücadele biçimleri bulunması gerekiyor. Seçimlere katılmanın iktidarın gayrimeşru durumuna meşruiyet kazandıracağı için demokratik muhalefetin toplumsal alanlara taşınması veya seçimlerin boykot edilmesi dahail bir çok farklı seçeneğin tartışıldığı bugünlerde, fazla zamanın olmadığı unutulmamalıdır.
Çünkü ekonomik durumun kötüye gittiği ve iktidarın iyice yıprandığı bir durumda erken seçim gündeme gelebilir. Bu nedenle toplumsal muhalefetin tüm devrimci, demokrat, yurtsever, ilerici ve laik güçler acele etmelidir.

AKP-MHP iktidarı artık siyaseten ömrünü tamamlamıştır. Bütün faşist rejimlerde görüldüğü gibi AKP’nin bugünkü durumu, OHAL’siz ve KHK’siz yönetememe halidir. AKP’nin elit kadrosunun da bundan müzdarip olduğu bilinmektedir. AKP iktidardan düştüğünde ANAP örneğinde olduğu gibi her şey tersine dönebilir. İktidarın nimetlerinden yararlanan kadrolar ve hatta ona oy veren kitleler bile bir gecede tavır değiştirebilir. Şimdi asıl sorun, siyasette yeni bir seçenek sunmak ve iktidar alternatifi olmaktır. Demokratik geleceğimiz OHAL’siz, KHK’sız, AKP ve MHP’siz bir Türkiye ile mümkündür.