61 yaşındaki profesör tüm hayatını bir düzine kutuya sığdırarak İstanbul
Bilgi Üniversitesi'ndeki öğrencileriyle vedalaştı ve bir eğitim pozisyonu için
Brüksel'e, daha fazla tehlikede olmayacağını inandığı yere taşındı.
Somay, Türkiye'nin artan beyin göçünden sadece bir örnek.
Somay. İstanbul'daki evinde raflarını boşaltırken “Ders sırasında bile
güvende hissetmiyoruz” diyor.
“Her söylediğimize dikkat etmemiz gerekiyor. Bazı öğrenciler kayıt alıyor
ve daha sonra bunu “Cumhurbaşkanına hakaret” diye hükümet yanlısı medyada
görebiliyorsunuz. Bir şey yazıyorsunuz sonra hemen arkasından tehdit ve
hakaretler başlıyor.”
2 bin kitabı arasından hangilerini götüreceğine karar vermeye çalışarak
akademik kitaplarından bir kutu hazırlıyor.
“Eskiden dindar öğrencilerimle aramda çok sağlıklı bir ilişki vardı” diye
devam ediyor, “Ama artık onlar kendilerini elit, bizi de parya olarak
görüyorlar. Seneler önce iktidarı ele geçirmeye çalıştılar. Şimdi güç ellerinde
ve bizim bunu paylaşma hakkımızı sorguluyorlar”.
Bülent Somay, 2016'da Türkiye hükümetini Kürt militanlarla olan çatışmada
ateşkese çağıran bildiriyi imzalamış 1,128 akademisyenden biri.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bildiriyi imzalayanları vatan hainliği
ile suçlamış, hükümet yanlısı bir mafya patronu “kanlarında yıkanacağı”
tehdidinde bulunmuştu. Üniversiteler ise bu akademisyenleri ihraç etmişti.
Bir kişi Türkiye'yi terk ederken diğer bir kısmıysa “terör propagandası”
iddiasıyla yargılanıyor.
Temmuz 2016'daki, 260 insanın öldürüldüğü başarısız darbe girişiminden beri
Türkiye'den bir göç dalgası yaşanıyor. Darbe sonrası önlemlerle 60 bin kişi
tutuklandı, 150 bin kişi ya açığa alındı ya da ihraç edildi.
Entelektüellerin yanı sıra ülkenin sekülerleri de artan dindar
milliyetçilik nedeniyle ülkeden ayrılıyor. Göç akımına ilişkin resmi bir istatistik
verisi yok. Ama araştırmalarımızda bazı örnekleri topladık.
2016'da Kürt sorunuyla ilgili bildirinin imzalanmasının ardından 698
akademisyen, yurtdışındaki daha güvenli bir pozisyon için New York merkezli
örgüt olan Scholars at Risk'e [Risk Altındaki Akademisyenler] başvurdu.
İngiltere İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre son beş yılda 17 bin Türk
İngiltere'ye geldi. Aynı dönem için Alman İstatistik Ofisi 7 bin Türk'ün
Almanya'ya, Fransa İçişleri Bakanlığı ise 5 bin Türk'ün Fransa'ya taşındığını
söylüyor.
Diğerleriyse başka bir çıkış arıyor.
Bunların Türkiyeli Yahudi olan 4 bin 500'ü İspanya ve Portekiz
vatandaşlığına başvurdu, Türkiye'deki çok az olan Yahudi nüfusu dikkate
alınırsa bu dikkat çekici bir rakam.
İki ülke, 15. Yüzyıl Engizisyonunda ülkelerinden atılan ve çoğu Osmanlı
İmparatorluğu'na yerleşen İber Yahudilerine vatandaşlık teklifinde bulunuyor.
Pek çok Yahudi olmayan Türk de ayrıca bu ülkelere taşınmaya çalışıyor.
Konuştuğumuz Yahudi başvuruculardan hiçbiri kayda geçmek istemedi. Nitekim
Türkiye'y temelli terk etmek isteyenlerin ya da hükümeti eleştirenlerin çok azı
röportaj vermeyi kabul ediyor – ki bu da ülkenin içine çekildiği korku
atmosferinin bir göstergesi.
Tüm ailesini İspanya'ya taşıyan, ismini vermek istemeyen biriyle konuştuk.
“Buradan ayrılmak kalbimi kırıyor, ama artık burada nefes alamıyorum” diyor.
“Düşünmem, istediğim gibi yaşamam artık istenmiyor. Artık bir taraf
seçmemiz gerekiyor. Eğer doğru tarafta değilsek iş yapamıyoruz, duygularımızı
ifade edemiyoruz- çünkü aksi takdire büyük belaya bulaşmış oluruz. Müslüman,
Sünni ve hükümet yanlısı olmak zorundasınız.”
Yahudiliğinin ya da hükümete yönelik eleştirilerinin kendisini hiç hedef
olarak hissettirip hissettirmediğine ilişkin soruma “İkisi de” diye cevap
veriyor, “Yahudi olduğumu söylediğimde defalarca şunu duydum 'Kendini Yahudi
olarak mı yoksa Türk olarak mı tanımlıyorsun?”.
Çoğu insan hala Yunanistan'a göçüyor. Türkler artık oturma izni alabilmek
için Yunanistan'da ev alan üçüncü büyük grup. Yunan hükümeti 430 Türk'ün 250
bin Avroluk mülk edinerek Altın Vize'ye [Golden Visa] hak kazandığını söylüyor.
Portekiz ve İspanya'da bu fiyat 350 bin Avro. Bu iki ülke bunun
karşılığında vatandaşlık veriyor ki bu da Türklerin başvurularındaki artışın
sebebi.
Atina'da emlakçılık yapan bir Türk olan Selcen Türk, beni yakın zamanda
Türk bir aileye sattığı Acropolis manzaralı bir apartmana götürüyor. Geçen yıl
her ay üç daireyi Türklere gösteriyormuş, bu sene bu rakam haftada üç.
“İnsanlar artık insan hakları, demokrasi ve adalet açısından kendilerini
ülkelerinde güvende hissetmiyor” diyor, “Burada gerçekten demokrasi ve özgürlük
olduğunu hissediyorlar.”
Bugün ülkeyi terk edenler de Türkiye'de bir zamanlar arzulanan Batı tarzı
demokrasi için gayretin bile kalmadığına inanıyor. Belki de eleştirel kişilere
kolayca el çektirilmesi çoğu kişinin gittikçe otoriteryenleştiğini düşündüğü
hükümet üzerindeki denge ve denetimi de ortadan kaldırıyor.
Türkiye'da daha önce de göç dalgaları yaşanmıştı. 1960'larda misafir
işçilik adı altında yüzbinlerce Türk Almanya'ya göç etmiş, savaş sonrası
ihtiyaç duyulan ucuz emeği oluşturmuştu. Bunların bir kısmı Türkiye'deki
ekonomi düzelince geri döndü ve Erdoğan'ın mütedeyyin iktidarı altında
evlerinde gibi hissediyorlar.
Ama nüfusun diğer bir kesiminde büyük sayıda ayrılıklar yaşanıyor: Bunlar
liberaller, entellektüeller ve varlıklı insanlar.
Ve gelecek yıllarda Türkiye bu kaybının bedelini ödeyecek.
Mark Lowen
KAYNAK: AHVAL