Hafta sonu yayımlanan 695 ve 696 sayılı KHK'larda yer alan bir maddenin
yarattığı tartışma rüzgarı, halen etkisini yitirmiş değil.
'TCK'DA DÜZENLEME VAR'
696 sayılı KHK'daki 'cezadan muafiyet' maddesinin genel af kapsamına
girdiğini sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla ifade eden Koç
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Murat Önok, Yavuz
Oğhan'da Bide bunu dinle programına katılarak, değerlendirmelerde bulundu.
"Türk Ceza Kanunu'nda, zorunluluk hali, meşru müdafaa gibi durumlarda,
kişinin cezalandırılmamasını sağlayacak düzenlemeler var." diyen Önok,
"İleride meydana gelebilecek darbe teşebbüsüne karşı koymak için hareket
edebilecek kişilerin bu hükümlerden yararlanmaları mümkün." ifadelerini
kullandı.
'YARGININ TESPİT ETMESİ İÇİN DAVA AÇMASI GEREKİR'
15 ve 16 Temmuz 2016'da darbeye karşı koyan vatandaşların fiillerinin
hangisini suç olduğunu ancak yargının belirleyebileceğini ifade eden Önok,
düzenlemenin dava açılmasının önünü kapattığını belirterek, yargının suçu
tespitinin olanaksız hale getirildiğini şu sözlerle anlattı:
"Genel affın anlamı, suçlulara getirilen bir af veya bütün halka
getirilen bir af değildir. Her suçu kapsamaz. Darbeye karşı koymaya çalışan
vatandaşlarımız suç mu işledi deniliyor. 15 ve 16 Temmuz'da işlenen tüm
fiillerin hangisi darbeyle alakalı, hangisi darbeyi önlemeye yönelik, hangisi
darbecilere ilişkin olduğunu sadece yargı tespit edebilecektir. Yargının bunu
tespit edilebilmesi için de, dava açılması gerekir. Oysa bu düzenlemeyle,
hiçbir sorumlulukları olmayacaktır denilerek, dava açılmasının da önü
kapatılıyor."
'VATANDAŞ BELİRLEYECEK…'
KHK'daki ilgili maddenin ucunun açık olması nedeniyle, bundan sonra
yaşanabilecek bir vakada, eylemin 15 Temmuz ve devamındaki olaylar kapsamında
olup olmadığının belirlenmesinin vatandaşa bırakıldığına dikkat çeken Önok,
şöyle konuştu:
"Siz yargı yolunu kapatıyorsanız, bir eylemin, 15 Temmuz ve
devamındaki olaylar kapsamında olup olmadığını kim belirleyecek? Bu düzenlemeye
göre vatandaşın kendisi belirleyecek. Savcı eğer, bu iddianın gerçekliği
konusunda şüphe duyuyorsa, yine dava açmalı. O halde de, düzenlemenin gereksiz
olduğu ortaya çıkıyor. Bu durumda da savcı dava açamayacaksa, bunun adaletle
bağdaşır bir yanı olmayacaktır."