2016 yılını 15 Temmuz darbe girişiminin gölgesinde tamamlayan Türkiye,
2017'de de bu olayın uzantılarıyla birlikte siyaseten hareketli bir yıl
geçirdi.
Yıla damgasını vuran tartışmalar arasında cumhurbaşkanlığı sisteminin
referandumda kabulü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma
Partisi'ne (AKP) geri dönmesi, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Adalet Yürüyüşü", olağanüstü
halin (OHAL) devamı ve bir diz Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yer alıyor.
BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre, 2017'de yaşanan önemli siyasi
olaylar şöyle:
CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ MECLİS'TE
Darbe girişimi sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bile bir
süreliğine gündeminden kaldırdığı "cumhurbaşkanlığı sistemi"
tartışması Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin,
Ekim 2016'da parti grubunda yaptığı "Başkanlık önerini Meclis'e
getir" çağrısı ile yeni bir ivme kazandı.
AKP ile MHP'nin hızlı çalışmasıyla 2017 başında Meclis'e sunulan ve
parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi öngören Anayasa
değişikliği paketi, 20 Ocak'ta Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) AKP ve
MHP'lilerin desteğiyle 339 oyla kabul edildi.
Ancak 550 sandalyeli Meclis'te, referandumsuz kabul için gereken 367
milletvekilinin desteğine ulaşılamadığı için paket de referanduma götürüldü.
16 NİSAN REFERANDUMU
AKP ve MHP'nin "cumhurbaşkanlığı" olarak adlandırdığı sisteme
geçilmesini öngören Anayasa değişikliğinin 16 Nisan'da halkoyuna sunulması kararlaştırıldı.
İktidar ve ona destek veren MHP, "Güçlü Türkiye" sloganı ile
seçmen karşısına çıkarken, CHP "tek adam rejimi"ne vurgu yapan bir
kampanya yürüttü.
OHAL koşullarında gidilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bizzat meydan meydan
gezerek yürüttüğü kampanya sonunda, seçmenin yüzde 51'i yeni sisteme
"Evet" dedi.
Ancak girdiği hemen her seçimden açık ara zaferle çıkan Erdoğan'ın,
referandumdan aldığı sonuç "kritik ve kılpayı" olarak nitelendirildi.
Dahası AKP'nin her seçimden başarıyla çıktığı İstanbul ve Ankara'nın da
aralarında bulunduğu metropol kentlerde "Hayır" oylarının yüksek
çıkması, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve AKP Genel Merkezi'nde hayal kırıklığı
yarattı.
YSK MÜHÜRSÜZ OY PUSULALARINI GEÇERLİ SAYDI
Muhalefete göre ise referandumda Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK),
"mühürsüz oy pusulalarının" geçerli sayılması yönündeki kararı,
referandumu tartışmalı hale getirdi.
Erdoğan ve ekibinin yaptığı ilk iş referandum sonuçlarını detaylı olarak
irdelenmesi kararı almak ve sonraki adımları buna göre atmak oldu. Sonraki
aylarda "metal yorgunluğu" olarak adlandırılan ve hem parti
teşkilatlarında hem de belediyelerde "görevden alma-istifa"
operasyonlarının da öncü adımı oldu.
ERDOĞAN YENİDEN AKP GENEL BAŞKANI
Anayasa değişikliğine göre, başkanlık sistemine ilişkin hükümler 2019'daki
seçimlerde yürürlüğe girecek olsa da, referandumdan hemen sonra Erdoğan'a
yeniden partisi AKP'nin başına geçme olanağı sundu.
Anayasa'da yapılan değişiklik, "Cumhurbaşkanının varsa partisiyle
ilişiği kesilir" hükmünü ortadan kaldırdığı için Erdoğan'a önce partiye
üyelik, sonra da Genel Başkanlık yolu açıldı. AKP'nin 21 Mayıs'ta yapılan
Olağanüstü Kongresi'nde, Erdoğan geçerli 1414 delegenin oyuyla genel başkan
seçilerek, Cumhurbaşkanlığının yanı sıra, AKP Genel Başkanı olarak aktif siyasetteki
rolünü ve etkinliğini genişletti.
'METAL YORGUNLUĞU' İSTİFALARI
Genel başkan seçildiği kongrede, "Önümüzdeki aylar Türkiye'nin terörle
mücadeleden ekonomiye, hak ve özgürlüklerin genişletilmesinden yatırımlara
kadar her alanda adeta bir sıçrama dönemi olacaktır" mesajı veren Erdoğan,
parti yönetimi ve teşkilatlarla işe başladı.
Erdoğan'ın yaz aylarında ilk kez dile getirdiği "metal
yorgunluğu" ifadesi ile önce partinin il ve ilçe örgütlerinde
"istifa" yoluyla değişikliğe gidilmesi süreci başladı.
Ancak "metal yorgunluğunun" ülke gündemine girmesi yılın son
yarısında başlayan büyükşehir belediye başkanlarının istifa ettirilmesi ile
başladı.
Önce Eylül ayında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş,
"görevinde başarılı olduğuna inanmasına" karşın, istifa etti.
Niğde, Düzce belediye başkanları da "itirazsız" istifa kararı
alırken, Ankara'yı 23 yıldır kesintisiz olarak yöneten Büyükşehir Belediye
Başkanı Melih Gökçek ile Balıkesir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur ve Bursa
Belediye Başkanı Recep Altepe, "gönülsüz" olarak Erdoğan'ın
talimatlarıyla koltuklarını terk etmek zorunda kaldılar.
Bu tablo, halkın önemli bir bölümünün "seçtikleri belediye başkanları
tarafından yönetilmediği" eleştirilerini de beraberinde getirdi.
"Doğrulukpayı.com" adlı sitenin araştırmasına göre; OHAL kapsamında
çıkarılan KHK'larla görevden alınan Halkların Demokratik Partisi'nden başkanlar
ve istifa ettirilen AKP'li başkanlarının seçim bölgeleri dikkate alındığında
nüfusun yüzde 43'ü "seçtikleri başkan tarafından yönetilmiyor."
ENİS BERBEROĞLU TUTUKLANDI
2016'da, CHP'nin de desteklediği anayasa değişikliği ile parlamentoda halen
görev yapan milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı.
Bu kapsamda HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da
aralarında bulunduğu çok sayıda milletvekili tutuklandı.
Ancak 2017'de CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun dokunulmazlığı
da, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi
Erdem Gül'ün yargılandığı "MİT TIR'ları" davası kapsamında açılan
soruşturmadan kalkmış oldu.
Mahkeme heyeti, Enis Berberoğlu hakkında son derece hızlı bir yargılama
yürüttü ve "devletin gizli kalması gereken bilgilerin, siyasal ve askeri
casusluk maksadıyla açıklamak" suçlamasından 25 yıl hapis cezasına hükmetti.
Enis Berberoğlu, hükmün verildiği 14 Haziran'da tutuklanarak, İstanbul'daki
Maltepe Cezaevi'ne konuldu.
KILIÇDAROĞLU 'ADALET YÜRÜYÜŞÜ'NÜ BAŞLATTI
Enis Berberoğlu'nun tutuklanması, CHP için de önemli bir "milat"
oldu.
Verilen cezayı ve tutuklama kararını "CHP'ye siyasi operasyonun ilk
halkası" olarak değerlendiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, tutuklama
kararının hemen ardından, Gandi'nin "tuz yürüyüşü"nü anımsatan
kararını yaşama geçirdi.
Kılıçdaroğlu, "en barışçıl protesto eylemi" olarak nitelendirdiği
"Adalet Yürüyüşü"nü başlatma kararı aldı. Ankara Güvenpark'tan
yürüyüşe başlayan Kılıçdaroğlu'nun bu eylemi, yaz aylarında siyasi yaşama
damgasını vurdu.
Kılıçdaroğlu, 15 Haziran'da başlattığı ve 432 kilometrelik yolun tamamını
kat ettiği yürüyüşü 23 günde, İstanbul Maltepe Cezaevi önünde düzenlediği bir
mitingle tamamladı. Yol boyunca CHP'lilerin yanısıra, farklı siyasi görüş ve
partilerden isimler zaman zaman Kılıçdaroğlu'na eşlik etti.
"Hak, hukuk, adalet" talepleri ile yola çıkan Kılıçdaroğlu, elinde
sadece "Adalet" yazılı pankart taşıdı. Kimi küçük çaplı protestolara
karşın, yürüyüş "olaysız" denilebilecek bir havada tamamlandı.
Kılıçdaroğlu mitingde, "15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının
ortaya çıkarılıp, hesap sorulması; OHAL'in sona erdirilmesi, yargıya siyasi
müdahalenin sona erdirilmesi, OHAL mağdurlarının yargıya erişim hakkını
kısıtlayan uygulamalara son verilmesi, tutuklu gazetecilerin derhal serbest
bırakılması, mühürsüz oyların geçersiz sayıldığı referandumun geçersiz
sayılması, laik eğitim, her türlü ayrımcılığa/kutuplaştırma siyasetine son
verilmesi, barışcıl dış politika" taleplerini içeren 10 maddelik bildirge
açıkladı.
MERAL AKŞENER İYİ PARTİ'Yİ KURDU
Doğru Yol Partisi (DYP)-Refah Partisi hükümetinde İçişleri Bakanlığı yapan,
kuruluşu aşamasında AKP'ye geçen ama kısa süre sonra bu partiden ayrılan ve
daha sonra MHP Milletvekili olarak TBMM Başkanvekilliği görevinde bulunan Meral
Akşener, 2017'de siyaset sahnesine "genel başkan" olarak çıktı.
Devlet Bahçeli'nin 1 Kasım 2015'teki genel seçimlerinde milletvekilliğine
aday göstermediği Akşener ve bir dönem Bahçeli'nin yakınında yer alan bazı
isimlerin "olağanüstü kongre" istemesiyle başlayan kriz, Akşener ve
arkadaşlarının partiden ihracıyla sonuçlanmıştı.
16 Nisan referandum kampanyasında, kendisine destek verenlerle birlikte
"Hayır" kampanyasını yürüten Akşener, referandumun ardından
"parti kurmak" için harekete geçti. Akşener, yılsonuna doğru kurmayı
planladığı siyasi partiyi, "erken baskın seçim" olasılığını dikkate
alarak öne çekti.
25 Ekim'de İYİ Parti'nin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı'na verdi ve
aynı gün Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde de kuruluşu ilan ve kurucu
genel başkan oldu. MHP'den ayrılan Ümit Özdağ, Koray Aydın, Durmuş Yılmaz'ın da
aralarında bulunduğu isimler parti yönetimine girdi.
Akşener, seçime girme yeterliliğini sağlamak için de partisinin Birinci
Olağan Kurultayı'nı da 10 Aralık'ta gerçekleştirdi. MHP ve CHP'den ayrılan
toplam 5 milletvekili ile parlamentoda temsil edilen İYİ Parti'nin genel başkanı
Akşener, 2019'da cumhurbaşkanı adayı olduğunu da ilan etti.
HDP’NİN 10 MİLLETVEKİLİ CEZAEVİNDE
Parlamentoda sandalye sayısı açısından üçüncü parti konumundaki HDP, 2016
Kasımında başlayan tutuklama operasyonları çerçevesinde Eş başkanlar Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile çok sayıda milletvekili ve parti yöneticisi
2017'yi cezaevinde geçirdi.
HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ'ın milletvekilliği, dokunulmazlığı
kaldırılan bir dosyadan dolayı hakkındaki cezai hüküm kesinleştiği gerekçesiyle
milletvekilliği düşürüldü. Yerine Serpil Kemalbay HDP Eş Genel Başkanı seçildi.
Kasım 2016'dan beri cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş,
"kelepçeli" olarak duruşmaya gelmeyi reddettiği için şimdiye kadar
hakim karşısına çıkamadı.
Demirtaş'la birlikte beş HDP'linin milletvekilliği daha düşürüldü, dokuz
milletvekilliğinin ise tutukluluğu sürüyor. CHP İstanbul Milletvekili Enis
Berberoğlu'nun da tutukluluğu sürdüğü için halen 10 milletvekili cezaevinde
bulunuyor ve bu sayıyla Türkiye, tutuklu milletvekilleri açısından bir rekoru
da elinde bulunduruyor.
ERKEN SEÇİM, İTTİFAK, BARAJ TARTIŞMASI
Darbe girişimi sonrası AKP hükümetine tam destek veren ve sonrasında
verdiği destekle de "cumhurbaşkanlığı sistemi"nin yolunu açan MHP,
yılın son aylarına doğru iki yeni tartışmayı ülke gündemine soktu.
MHP lideri Bahçeli, önce "seçim barajı"nın düşürülmesini, daha
sonra da seçimlerden siyasi partilerin "resmen" ittifak yapabilmesine
olanak tanıyacak yasal düzenleme yapılması taleplerini tartışmaya açtı.
Bahçeli'nin bu çıkışı, İYİ Parti'nin kurulmasıyla "baraj altında
kalacağı" kaygısından kaynaklandığı yorumlarına neden oldu. İttifak
çağrısına, AKP ve Erdoğan'dan kısmen olumlu yanıt geldi.
Ancak, parti içinde özellikle bazı Doğu ve Güneydoğu milletvekillerinin
"Kürt oylarının kaybedileceği" endişesiyle ittifak önerisine sıcak
bakmasa da AKP ve Erdoğan, MHP'nin bu çağrısını ciddi olarak değerlendiriyor.
AKP, yüzde 10'luk seçim barajının düşürülmesine ise sıcak bakmıyor.
MHP'nin ön alması ile başlayan seçim sistemi, ittifak ve baraj tartışmaları
muhalefet tarafından "baskın erken seçim işareti" olarak
yorumlanıyor. Ancak AKP sözcüleri, yerel seçimler ile cumhurbaşkanlığı ve
milletvekili genel seçimlerinin zamanında, yani 2019'da yapılacağını ifade
ediyor.
MAN ADASI BELGELERİ İLE İKLİM DAHA DA SERTLEŞTİ
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu, kardeşi ve
eniştesinin vergi cenneti olarak anılan Man Adası'nda kurulu şirket
aracılığıyla "vergiden kaçındığı" iddiasını partisinin grup
toplantısında açıklaması, siyasette zaten gergin olan havanın daha da
gerilmesine neden oldu.
Kılıçaroğlu, 21 Kasım tarihli grup toplantısında Erdoğan'a,
"Çocuklarının, eniştenin, dünürünün, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün
yurt dışında vergi cennetlerinde bir şirkete milyonlarca dolar para gönderdiklerini
biliyor muydun?" diye sordu.
Bu iddiaya Erdoğan'ın çok sert tepki gösterdi ve "Tayyip Erdoğan'ın
yurtdışıda bir kuruşu varsa Cumhurbaşkanlığı makamında 1 dakika
durmayacağım" yanıtıyla Kılıçdaroğlu'nu iddiasını kanıtlamaya çağırdı.
CHP lideri de bir hafta sonraki grup toplantısında Erdoğan'ın yakınlarının
Man Adası'nda 1 sterlin sermaye ile kurulan Bellway adlı şirkete 15 Aralık 2011
ile 4 Ocak 2012 arasında toplamda 15 milyon dolar para aktarıldığını iddia
ederek, banka dekontları ve swift mesajlarını kürsüden gösterdi, daha sonra bu
belgeler medya aracılıyla kamuoyuna yansıdı.
Erdoğan ve AKP yöneticileri, söz konusu belgelerin sahte olduğunu ve yurt
dışına para aktarımını değil, para girişini gösterdiğini söyledi ancak
tartışmalar ve gerginlikler dinmedi. Bellway şirketi temsilcileri CHP hakkında
suç duyurusunda bulundu.
İddialar üzerine Ankara Savcılığı harekete geçerek, söz konusu belgeleri
CHP'den isteyerek inceleme başlattı.
Kılıçdaroğlu daha sonra, MİT'in, ABD'de yargılandığı davada itirafçı olan
iş adamı Reza Zarrab konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "uyardığı"
yönündeki bir bilgi notunu da kamuoyuna açıkladı. Ancak MİT kendilerinin böyle
bir raporu olmadığını açıkladı.
CHP'Lİ BELEDİYEYE OPERASYON
İstifa ettirilen AKP'li belediye başkanları hakkında harekete geçmeyen
İçişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sert sözlerle hedef aldığı CHP'li
belediyeler için ise düğmeye bastı.
Uzun süredir kulislerde dile getirilen "CHP'li belediye başkanlarına
da operasyon yapılacağı" yönündeki iddia yılın son aylarında yaşama geçti
ve CHP'li Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, 8 Aralık'ta İçişleri
Bakanlığı eliyle görevden uzaklaştırıldı.
Uzaklaştırmaya gerekçe olarak İlgezdi hakkındaki imar usulsüzlükleri
gösterildi. İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Mülkiye
Müffetişleri'nin raporları ve adli soruşturmalar ve kovuşturmalar
nedeniyle" görevden uzaklaştırıldığı açıklandı. Açıklamada İlgezdi'nin
görevden uzaklaştırılmasında, "İmar Kanununa, Mal Bildiriminde Bulunulması
Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununa, Devlet İhale Kanununa aykırı
hareket edilmesi", ile "Görevi Kötüye Kullanma, Belediyenin/Kamunun
zararına sebebiyet verme, İhaleye Fesat Karıştırma, Haksız Mal Edinme, kamu
görevlilerinin Gerçeğe Aykırı Belge Düzenlemesine göz yumulması"
fiillerinin işlenmesinin etkili olduğu belirtildi.
Kılıçdaroğlu'nun kızının da 2+1 dairesinin bulunduğu Buz Rezidans'ın imar
yasasına aykırı yapılması da gerekçe gösterildi. Kılıçdaroğlu, iktidar
kanadından gelen bu hamlelere, "Benim, yakınlarımın malvarlıklarımızı
Meclis araştırsın" diye yanıt verdi ve hemen ardından da CHP
milletvekillerinin imzasıyla TBMM'ye Meclis Araştırma Önergesi verildi.
OHAL VE KHK'LER
Türkiye siyasetinde en çok tartışma yaratan uygulamalar ise 20 Temmuz
2016'dan bu yana süren OHAL kapsamında çıkarılan KHK'lar oldu.
2017'de de üç ayda bir uzatılan OHAL kapsamında 17'si bu yıl olmak üzere
toplam 30 KHK çıkarıldı. Hukukçular ve muhalefetin eleştirilerine karşın,
"özel araçlara kış lastiği uygulaması", "taşeron işçilere kadro"
gibi OHAL kapsamı dışındaki düzenlemelerin bile KHK ile yapılması muhalif
kesimlerin tepkisine yol açtı.
Binlerce kamu çalışanı, üniversite öğretim üyesi, yargı mensubu ihraç
edildi. Kamuoyunda büyük tartışma yaratan KHK'lerin sonuncuları 24 Aralık'ta
Resmi Gazete'de yayımlandı. 695 ve 696 nolu KHK'ler ile, cezaevlerinde darbe
iddiası ve terör suçlarından tutuklu olan sanıkların "tek tip giysi"
ile mahkemeye çıkarılmaları öngörüldü.
Son olarak 12 Eylül askeri darbe rejiminin uyguladığı "tek tip"i,
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD'nin Afganistan'ı işgalinin ardından kurulan
ve El Kaide olmak üzere terör örgütü üyelerinin kapatıldığı Guantanamo
Cezaevi'ni örnek göstererek savundu.
ABD'nin "utanç uygulaması" olarak gösterilen Guantanamo, askeri
bir üste kurulmuş ve "hukuk dışı" uygulamalarıyla çok tartışılmıştı.
Hükümetin son çıkardığı KHK'nin en tartışmalı düzenlemesi ise "15
Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile
bunun devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket
eden" sivillerin hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu olmayacağı
yönündeki hüküm oldu.
Muhalefet ve hukukçular, "bunun devamı niteliğindeki eylemlerin
bastırılması" ifadesi "paramiliter" güç oluşturulduğu ve bu
durumun "iç savaşa yol açabileceği" eleştirisini yöneltti.
11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de eleştirdiği düzenlemeyi Adalet
Bakanı Abdulhamit Gül ve bazı AKP sözcüleri "Sadece 15-16 Temmuz'da sokağa
çıkan sivilleri" kapsadığını vurgulayarak savunurken, CHP iptal için bir kez
daha Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu.
Kaynak: BBC Türkçe