19 Aralık 2017 Salı

2017’de asgari ücretlinin reel kaybı yaklaşık 500 lira..!

Başbakan Binali Yıldırım, “Hükümetimiz yıllardan beri çalışanımıza asla enflasyonun altında bir ücret vermemiştir ve mağdur olmaması için her türlü tedbiri almıştır” dedi ancak rakamlar tersini söylüyor. Evrensel'e konuşan Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serkan Öngel, “Enflasyon karşısında ücretleri erimiştir. 2018’e dair ücret pazarlığı yürütülecekse bu gerçeği göz ardı ederek hareket etmek, asgari ücretlinin yoksullaşmasını kabul etmek demektir. Başbakanın kendi söyleminin aksine bir durumla karşı karşıyayız” dedi.
AYLIK ERİME YÜZDE 3
2016 yılında yapılan yüzde 7.9’luk asgari ücret artışının enflasyonun altında kaldığını söyleyen Öngel, “Bu yıl için en azından bunun bir geçerliliği yok. Verilerle sabit olan bir durum” dedi. Mevcut fiili durumda eğer enflasyon kasım ayındaki biçimiyle gerçekleşse bile yüzde 4.5’luk bir reel kayıp olduğunu ifade eden Öngel, “Asgari ücretlinin enflasyondan kaynaklı ciddi bir kaybı var. Aylık ortalama yüzde 3’e doğru giden bir reel kayıptan bahsetmek mümkün. Bu kaybı göz ardı ederek pazarlığa girmek daha en başından itibaren alım gücünde bir reel kayba onay vermektir” dedi. Bu kayıp ise, asgari ücretle geçinen bir kişinin enflasyon sebebiyle cebinden bir yılda 500 TL’nin eksilmesi demek.
CİDDİ BİR YOKSULLAŞTIRMA VAR
Buradan bakıldığında öncelikle bu kaybın giderilerek artış yapılması gerektiğini söyleyen Öngel şöyle konuştu: “Yoksa eksiden, asgari ücretin kaybı üzerinden yapılacak bir zam olacak. Gerçeği yansıtmayacak. O anlamda asgari ücretin en temelde bu meseleyi, gündeme gelmeyen, konu vergi diliminden kaynaklanan kayıplar, enflasyon kayıpları nedense tartışılmıyor. Bunun tartışılması gerekiyor. Asgari ücretli zaten açlık ve yoksullu sınırının altında bir ücretle yaşamaya mecbur bırakılmış durumda. Asgari ücretin geçim ücreti olarak düşünülmesi, ailesiyle birlikte yaşamını sürdürebilecek bir ücret olarak belirlenmesi gerekiyor. Mevcuttaki düzeyiyle insanları ek gelire muhtaç bırakan bir ücret. Ve bunun da toplumsal sonuçları var. Çok ciddi bir yoksullaştırmadan bahsetmek mümkün.”
SERMAYEYE CİDDİ AKTARIM VAR
2016 yılındaki asgari ücret görüşmelerinde de 2017 yılı enflasyon hedefinin temel alındığını hatırlatan Öngel, mevcutta enflasyonun hedeflerin çok üzerinde çıktığını belirterek, “Bu da bir kayba yol açtı. Bu yıl da aynı anlayışla, 2017 yılı kayıplarını görmeden, 2018 yılı enflasyon artışı hedeflerine dayalı bir artış yapılırsa hem 2018 yılındaki enflasyonda beklentinin üzerinde artış olursa -ki son dönemde hep beklentiyi aşan artışlar oldu- 2017 yılının kayıplarına yeni kayıplar da ilave edilecek. Dolayısıyla bu politikayla devam edilirse, asgari ücrete yüksek artış denilen, 1300 lira ile başlayan süreçte sermaye kesimine çok ciddi transfer aktarımları gerçekleştirildi. Bunun belli bir kısmını devlet üstlendi. Sermaye açısından bu maliyetlerin daha da geriye düşmesini hedeflediklerini düşündürüyor bu açıklama. 2017 yılındaki kayıp yokmuşçasına, 2018 yılında enflasyona ezdirmeyeceğiz deniyorsa bu zaten bir kaybı kabul etmek anlamına geliyor. Önce 2017 yılındaki kayıplar giderilmelidir” dedi.
TÜİK’İN BİLE ALTINDA RAKAM BELİRLENİYOR
ASGARİ ücretteki artışta ağırlıklı olarak sermaye kesimlerinin beklentilerinin dikkate alındığını ifade eden Serkan Öngel şöyle konuştu: “TÜİK’in belirlediği geçim rakamlarının bile altında rakamlar belirleniyor. Burada da enflasyon hedeflemesi ve Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum göz önüne alınıyor. Enflasyon hedeflemesi bir noktada asgari ücretlinin yoksulluğa, açlığa mahkum edilmesinin bir aracı haline geliyor. ‘Asgari ücretteki yüksek artış iç talebi canlandırır, iç talebin canlandıracağı için enflasyonu tetikleyici bir unsur haline gelebilir’ deniliyor. Bu nedenle, enflasyon hedeflemesi burada önemli bir kavram.”
ASGARİ ÜCRET 2003 YILINA GÖRE 74 DOLAR GERİLEDİ
DİSK-AR’ın hazırladığı asgari ücret raporunda şu veriler yer alıyor:
*Asgari ücret 2017 yılında enflasyona göre yüzde 4.5 kayba uğradı.
*Asgari ücret artışı milli gelir artışının yüzde 30 altında kaldı.
*Asgari ücret 2004 yılından bu yana milli gelirden düzenli pay alsaydı 2017 itibariyle brüt 2 bin 500 - 2 bin 600 TL civarında olması gerekirdi.
DİSK-AR, "Eylül 2017 Hane Halkı İşgücü Araştırması" sonuçlarını değerlendiren İstihdam ve İşsizlik Raporu'nu yayınladı.
Gençler arasındaki işsizlik oranının yükseldiğine dikkat çekilen raporda, genç kadınların oranının ise yüzde 26,7 olduğunu duyurdu.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun Eylül ayı işgücü araştırmasını değerlendiren DİSK, özellikle gençlerde işsizlik oranının yükseldiğine dikkat çekti.
Gerçek işsizlik oranının yüzde 17,2 olduğunu bildiren DİSK-AR'a göre işsiz sayısı 5 milyon 900 bin.
GENÇ KADINLARDA İŞSİZLİK ORANI 26,7'YE ÇIKTI
Özellikle genç nüfusta işsizliğin tırmandığının belirtildiği raporda genç işsizliğinin yüzde 20, kadınlarda ise yüzde 26,7 oranında gerçekleştiği kaydedildi.
DİSK-AR: Gerçek işsizlik oranı yüzde 17,2!..!
Rapora göre üniversite mezunlarında işsizlik artarken en fazla işsizlik sosyal hizmet, iş güvenliği ve gazetecilik mezunlarında görüldü.
DİSK-AR raporunda "TÜİK’in Eylül 2017 dönemi Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçları özellikle genç, kadın ve üniversite mezunları arasında işsizliğin vahim durumunu sürdürdüğünü ve hatta bu kategorilerde işsizliğin tırmandığını gösteriyor" diye belirtildi.
'KADIN İSTİHDAMI ARTIRILMALI, CİNSİYETÇİ UYGULAMALAR SONA ERMELİ'
DİSK, işsizliğin azaltılması ve istihdamda kalıcı, güvenceli artış sağlanması bir dizi öneride bulundu:
-Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.
-İş başında eğitim adı altında çırak, stajyer, kursiyerlerin ve bursiyerlerin ucuz işgücü deposu olarak kullanılması uygulamasına son verilmelidir.
-'Herkesin çalışması için, herkesin daha az çalışması' ilkesi doğrultusunda haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
'GÜVENCESİZ ÇALIŞMAYA SON VERİLMELİ'
-Güvencesiz çalışma biçimlerine son verilmeli, tüm taşeron işçilere kadro verilmelidir. Kamu taşeron işçileri kamu işçisi olarak kadroya alınmalıdır.
-Kiralık işçilik yasası (6715) Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmelidir. Sendikal hak ve özgürlüklerin kullanımı güvence altına alınmalı, sendikal barajlar kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
-Toplum yararına çalışma programları kapsamında çalıştırılanlar daimi işçi statüsüne geçirilmelidir.

-İşsizlik Sigortası Fonunun amaç dışı kullanımına son verilmelidir.