Devlet hastanelerinde doktorlar da hastalar da şikâyetçi: Saatlerdir sıra
bekliyoruz, paran yoksa sürünüyorsun..!
Devlet hastanelerinde doktorlar da
hastalar da şikâyetçi: Saatlerdir sıra bekliyoruz, paran yoksa sürünüyorsun..!
Cumhuriyet'ten Sibel Bahçetepe'nin
haberine göre Türkiy'de “Paran kadar sağlık” anlayışı geçerli olurken hastalar,
“Saatlerdir sıranın gelmesini bekliyorum. Başım ağrıyor ve dayanamıyorum,
parası olan özele gidiyor, yoksa kuyruklarda beklemek zorundasın. Paran yoksa
sürün diyorlar" diyerek tepki gösterdi. Söz konusu haberde doktorlarında
hastaların da pek çok durumdan şikâyetçi olduğu aktarıldı.
Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve
Araştırma Hastanesi, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Okmeydanı ile Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma hastanelerini gezen
Bahçetepe'nin izlenim haberi şöyle:
Geceleri yoğunluk artıyor
İlk durağım Okmeydanı Eğitim ve
Araştırma Hastanesi. Hastane kademeli olarak yenilendiği için bir bölümünde
inşaat çalışması halen sürüyor. Acil servisten giriyorum, çok fazla kalabalığın
olmadığını görüyorum. Çalışanlardan bazıları ile konuşuyorum: “Acil servisi
asıl akşam saatlerinde görmelisiniz. İşten izin alamayıp, doktora gidemeyen
veya polikliniklerdeki randevu sırasını beklemek istemeyen pek çok kişi akşam
iş çıkışı acile akın ediyor, buralarda o zaman yer bulmak mümkün değil” diyor.
Sedyede hastalar
Ardından polikliniklerin olduğu bölüme
yöneliyorum. Girişte hastane tavanından sarkıtılan ve üzerinde “Hoş geldiniz”
yazan gülen yüz emojisi dışında herkesin yüzünün asık olduğu dikkatimi çekiyor.
“Hani sağlık sistemimiz çok iyiydi, herkes istediği hastaneye gidip, istediği
hizmeti alıyor, kuyruklarda beklenmiyordu” diye içimden geçirirken, kan vermek
için sırada bekleyen hastaların isimlerinin anons edilmesiyle kendime
geliyorum. Bu bölüm oldukça kalabalık... Üst katlara çıkıyorum. Psikiyatri,
fizik tedavi, çocuk endokrinolojisi, ortopedi ve daha birçok bölüm bu katlarda.
İki ve üçüncü katlarda iki hasta dikkatimi çekiyor. Her ikisi de sedyede ve
koridorda, yanlarında yakınları ile bekliyor. Sedyede olan yaşlı bir amca belli
ki üşümüş ve koridorda sedyenin üzerinde üstünde battaniyesi ile sırtını
kalorifere yaslamış bekliyor. 15-20 dakika kadar orada öylece bakıyorum ancak
ne gelen, ne giden var.
"Her yer çok kalabalık"
Koridorda bir hasta yakını ile
konuşuyorum. 65 yaşındaki ablasına geçen aylarda cilt kanseri teşhisi konulduğunu
ve ameliyat olduğunu, pansuman için beklediklerini söylüyor. H.M. adlı hasta
yakını, hastanelerin çok kalabalık olduğunu, kendisinin de 5 yıl önce
Bakırköy’de böbreklerindeki damarlarının tıkalı olması nedeniyle ameliyat
olduğunu anlatıyor ve ekliyor: “Tanıdık bir doktor yakınım vardı, bu yüzden
fazla beklemeden ameliyatı da kamu hastanesinde oldum. Özel hastaneye gidecek
paramız zaten yok.”
İlaç alırken bile sorun
Çapa’daki İstanbul Üniversitesi İstanbul
Tıp Fakültesi’ne giden üveit (gözün orta tabakası olan uveanıniris- iltihabı)
hastası R. M. (35) ise bir gününü hastanede rapor almak için geçirdiğini ve
yılda birkaç kez rapor almak zorunda olduğu için bu durumu yaşadığını
anlatıyor. R. M. şunları söylüyor: “Sebebi belli olmayan üveit hastalığı ile mücadele
ediyorum. Çocukluk çağından bu yana bu hastalığım var. Bir gözüm yüzde 5
görüyor, diğeri gözüm hiç görmüyordu, ameliyat oldum, gözlükle yüzde 60 kadar
görüyor. Hastalığım için bağışıklığı baskılayan bir ilaç kullanmam gerek. Bu
ilaç (iğne-haftada bir vurulan) endikasyon dışı olduğu için heyet raporu ile
alınabiliyor. Bu rapor için geçenlerde hastaneye gittim. Nöroloji, ramotoloji,
göğüs ve göze tek tek muayene oldum, tahlillerimi yaptırdım, heyetin imzasını
bekledim. Her bölüm farklı farklı yerlerde olduğu için koşturmaktan perişan
oldum. Böyle rapor alacaksanız tek başınıza hastaneye gitmemelisiniz, birileri
yanınızda olmadı, siz bir işlem yaparken, onlar da diğer işlemleri takip
etmeli, yoksa yetişmek mümkün değil. Ayrıca hastanede 9 yıllık dosyamı
kaybettiklerini gördüm. Doktor eski rapordaki değerleri bana sordu. ‘Şaka mı
yapıyorsunuz hocam’ dedim. Doktor ‘Dünya uzaya çıkıyor biz hâlâ kağıtlarla
uğraşıyoruz, dijitale geçemedik’ dedi. Onlar da haklı... Tam bir günüm rapor
almak için geçti, akşam saatlerinde hastaneden ayrıldım. Rapor alırken ayrı,
ilaç alırken ayrı sorun yaşıyorum. Bir keresinde 40’a yakın eczane gezdim,
ilacımı zor buldum. Çünkü bu ilacı romatizma hastaları da kullanıyor. Ve eczane
kotaları dolduğu için bulmakta zorlanıyorum.
Bir serum 200 lira
Şişli Etfal’de polikliniklerin olduğu
alana gidiyorum. Koridorlarda adım atacak yer yok, zor ilerliyorum. Adının Elif
olduğunu söyleyen bir hasta yakını “Kızımın boğazı şişti. Geçenlerde özel
hastaneye gittik, soğuk algınlığı denildi, serum takıldı, 200 lira verdik.
Şişlik inmeyince başka doktora daha götürdük. Tiroidden şüphelenildi, buraya
geldik. Muayene olduk, kan tahlili istendi. Saatlerdir bekliyoruz” diyor.
Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma
Hastanesi'nde çalışanlar da dertli
İkinci durağım ise Şişli Hamidiye Etfal
Eğitim ve Araştırma Hastanesi oluyor. Kadın Doğum acil servise giriyorum.
Dışarıda yağmur var ve hava soğuk. Kapıdan içeri girer girmez kuyrukla burun
buruna geliyorum. Hamile çok sayıda kadın muayene olmak için sıraya girmiş. Tam
kapının ağzından başlayan bu kuyruk, koridora dek uzanıyor... İçerisi bir hayli
soğuk. Kalorifer peteğine bakıyorum, yanında bir kova, belli ki bozuk ve
yanmıyor. Bir klima var ancak o da kendisini ısıtıyor. Üst katlara çıkıyorum,
hastalar kadar çalışanlar da burada dertli.
Aynı asansörde tıbbi atı
Hastanede çalışan ve ismini vermek
istemeyen taşeron işçi, sorunları anlatarak konuşmasına başlıyor. Taksim
İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Gaziosmanpaşa’ya taşınması ve
Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesi’ndeki tadilat nedeniyle fazla polikilinik
hizmeti verilemesi nedeniyle bu hastanenin yoğunluğunun son yıllarda daha da
arttığını söylüyor ve devam ediyor: “Taşeron çalışanların sorunları çok fazla.
Kadromuz farklı yerlerde ama yaptığımız işler farklı. Örneğin yemekhane
çalışanı ve garson olarak gözüküyorsanız yerleri paspaslama, temizlik, bulaşık
gibi işleri de yaptırabiliyorlar. Ya da hasta temizlik kadrosundaysanız farklı
farklı işler verilebiliyor. Taşeron çalışanların hakları verilmiyor. Durumumuzdan
şikâyet edersek işten çıkarılmakla tehdit ediliyoruz, mobbinge maruz kalıyoruz.
Taşeron kalksın, kadrolu çalışanlar olalım.” Hastanede konuştuğumuz ve ismini
vermek istemeyen bir başka çalışan ise hastanedeki asansör sıkıntısından
bahsediyor. “Mesela asansörler sürekli bozuk. Bir asansör var, onda hem tıbbi
atık, hem yemek taşınıyor. Hijyen yok” iddiasında bulunuyor.
"Paran yoksa sürün"
Bir başka hasta ise başağrısı
şikâyetiyle hastaneye geldiğini anlatarak “Saatlerdir sıranın gelmesini
bekliyorum. Başım ağrıyor ve dayanamıyorum, parası olan özele gidiyor, yoksa
kuyruklarda beklemek zorundasın. Paran yoksa sürün diyorlar.” diye konuşuyor.
"Hastaneler çok yoğun"
M.T. adlı hasta başından geçen bir olayı
şöyle anlatıyor: “İşyerinde çalışırken düşmüştüm, ayak bileğimde ağrı vardı.
Hastaneye getirildim, birşey yok denip eve gönderildim. Geçmeyince 3 gün sonra
yine geldim, tekrar film çekildi. Ayağım bilekten üç yerden kırık olduğu
görüldü. Hastane çok yoğun, koridorda adım atacak yer yok. Doktorlar ne yapsın?”
Gaziosmanpaşa Taksim Eğitim ve Araştırma
Hastanesi'nde hijyenden bahsedilemez
Gaziosmanpaşa’ya taşınan Taksim Eğitim
ve Araştırma Hastanesi’ne annesini götüren M. İ. ise yaşadıklarını şöyle
anlatıyor: “Bayrampaşa’da oturuyorum, 75 yaşındaki annemi hastaneye götürdüm.
Hastanede hijyen sıfır. Annemden idrar tahlili istendi. Tuvalete gittiğimizde
her yerin pislik içinde olduğunu gördüm. Tuvaletlerin çoğunluğu alaturka.
Alafranga tuvalet bir tane var, bir de engelliler için var. İkisinin de sifonu
çalışmıyor ve üstü pislik içinde. Annemin belinde sorun olduğu için alafranga
tuvalet dışında tuvaleti kullanamıyor. Ama hastanedeki o kadar pis ki...
Temizlikçi arkadaş geliyor. Temizlik bezinin olduğu sopa ile önce yerleri
siliyor, aynı bezle ardından alafranga tuvaletin üstünü siliyor. Ben o
manzarayı gördükten sonra annemi nasıl oraya oturtayım. İdrarında enfeksiyon
var mı yok mu diye yapılan bir testten bahsediyoruz. İdrar testinin yapıldığı
kabın bile bir yere değmemesi gerek. O tuvalete oturduğunda ve ardından
idrarını verdiğinde böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Annem ayakta
tuvaletini yapmak ve idrarını vermek durumunda kaldı. Bir de şöyle bir sorun
var, bazı bölümlerden telefon ile randevu alamıyorsunuz, bizzat hastaneye
gitmeniz gerek. Ben 75 yaşındaki annemi nasıl sıra almak için sürekli
hastanelere götüreyim?”