26 Ocak 2010 Salı

Baykal'dan AKP'ye: Olanlar Aşk-ı Memnu dizisi gibi

CHP lideri Deniz Baykal grup toplantısında yaptığı konuşmasında son dönemde yaşananları Aşk-ı Memnu dizisine benzetti.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin grup toplantısında konuşuyor. Baykal, Türkiye'de kurumların birbiriyle çatıştığını vurguladı ve iktidarın oy kaybettiğini savundu. Baykal son dönemde ortaya çıkan suikast iddiaları, balyoz planı gibi iddiaları "Aşk-ı Memnu" dizisine benzeterek, 'Nasıl senaryo yazacaklarını şaşırdılar. Her hafta ne yapsak da daha heyecanlı olsa diye uğraşıyorlar' dedi.

İşte Baykal’ın konuşmasından satır başları: Çiftçi esnaf ezilmiştir, öğrenciler işsiz bırakılmıştır. Millet yoksullaştırılmıştır. Bunun haklı bir nedeni yoktur. Türkiye tüm tarihi boyunca borçlandığından daha fazla borçlanmıştır. Türkiye’nin en itibarlı sanayicileri intihar eder hale gelmiştir. Ekonominin hali bu. Bu mağduriyetlere iktidarın çare aradığını söylemek zor.

KURUMLAR BİRBİRİYLE ÇATIŞIYOR
Bu yüzden iktidar oy kaybediyor. O yüzden yapay gündemler yaratıldı. Durduk yerde tartışmalar yaratıldı. Devlet kurumları birbiriyle çatışır hale geldi. İktidar oy kaybediyor. Yapay ve ülkeye çok zarar verecek yaklaşımların içine giriyorlar. Çare dürüstlüktür. Ekonomik sorunlara sahip çıkmaktır. Oysa Türkiye’nin gündemi hükümetin çabasıyla her an her şey olacakmış gibi bir noktaya sürükleniyor. 8 yılı bulan bu AKP iktidarının ülkeyi getirdiği noktada artık yeni bir arayışın kaçınılmaz hale geldiği yeni bir noktadayız. Yeni bir başlangıç mutlaka gerekiyor. Türkiye’de yarın seçimden sonra işbaşına bu hedeflerin önemini kavramış bir iktidar gelmelidir.

YENİ EKONOMİ POLİTİKASI LAZIM
Yeni bir ekonomi politikasına ihtiyaç var. Türkiye sadece dışarıdan kredi almayı en öncelikli politika tercihi olarak kabul eden bir ekonomi anlayışından çıkmalıdır. Anlayış borçlanmayı arttırmaya değil borçlanmayı azaltıp ekonomik büyümeyi arttırmaya, ihracatı arttırmaya yönelik daha kolay rekabet edecek tedbirleri her alanda uygulayarak makul bir süre içinde borca mahkum olmaktan çıkarıp kendi ayakları üzerinde durmak olmalıdır. Arabayı atın önünden alıp arkasına koymalıyız. Türkiye’nin en değerli iktisatçıları. Kriz döneminde deneyim kazanmış insanları bu doğrultuda Türkiye’ye yeni bir ekonomi politikasını kazandıracaklardır.

DARBE SİYASETİ, YOK DA DARBE TİCARETİ VAR
Bir süreden beri Türkiye’de bir darbe tartışması yaşanıyor. Herkes bunu konuşuyor. Dün Genelkurmay Başkanı neredeyse mahcubiyet içinde darbe kelimesini ağzına almak zorunda kaldı. Türkiye askeri müdahaleyi en son 12 Eylül 1980’de yaşadı. Son günlere kadar Türkiye’de bir darbe tartışması yaşanmadı. Bugünkü iktidar 8. yılını yaşıyor. Ortada bir darbe yok ama bir darbe söylemi var. Darbe kelimesi ortada bir darbe girişimi olduğu için mi yoksa başka hesaplar için mi gündeme geliyor? Gerçekte var mı böyle bir şey. Böyle bir şey olduğuna dair somut hiçbir şey ortaya çıkmadı. Darbe siyaseti, yok da darbe ticareti var.

Önemini kaybetmiş siyasiler “Acaba darbeyle bana bir hayatiye zerk edilir mi” deniyor. İlk kez bu konuyu ne zaman ciddiye aldık Genelkurmay başkanlığı’nda bir irtica eylem planı hazırlandığına ilişkin somut iddiaları ağzına alıp konuşmaya başlayınca. Biz de ihtimalleri sıraladık bu olay Genelkurmay Başkanının bilgisi dışında mı bilgisi dahilinde mi. İkisi de vahim. Araştırıldı anlaşıldı ki belge fotokopi. Fotokopiyle bu iddia ispat edilmez dediler. 4.5 ay sonra biri mektup yazıp “orijinal belge bende” dedi. Bu belgeyi de postayla Ergenekon savcılarına gönderildi. Evet belge elimizde dediler. Önemli inceleyelim dedik. Adli Tıp’a sevk edildi. Böyle olması muhtemeldir dendi. O Adli Tıp ki kadrolaşma anlayışıyla oluşturulmuş.

ARINÇ’A SUİKAST SANKİ AŞK-I MEMNU
Başbakan yardımcısına suikast var dediler. Arkasından yeni bir heyecan daha. Sanki Aşk-ı Memnu dizisi. Her hafta millete nasıl bir senaryo sunalım. Haydi çocuklar çalışın daha da yüksek heyecan ve gerilim yaşatın deniyor. Her hafta yeni bir senaryo. Birileri bir yerde yazıyor. Başkaları başka bir yerde sahneye koyuyor. Yürüyün kozmik odaya dediler. İçinden patatesler çıktı. O tamamlandı yapılan resmi açıklama yasalara aykırı hiçbir şey bulunmamıştır. Bu açıkça gösteriyor ki işin içinde sistemli bir şekilde Türkiye’nin önüne bazı suçlamalar taşınıyor. Şimdi de daha da yüksek bir gerilim üretecek diye yeni bir darbe planı iddiası ortaya atıldı. Neymiş Fatih Camii bombalanacakmış, jetimizi düşürecekmişiz, 200 bin kişi tutuklanacakmış. Bu da devletin resmi planıymış. İtham birden falan yarbay filan albay olmaktan çıkıyor tatbikat hazırlıklarıyla 1. Ordusu’yla TSK oluyor. Bu plan 7 yıl önce yapılmış bu sürede kaç Taner komutan gelmiş geçmiş. O plan orda duruyor. O plan şahsa bağlı değil. Devletin resmi planı. O kadar zaman geçiyor sonra birileri ortalığı ayağa kaldırıyor.

BAŞBAKAN NE ÇIKACAĞINI BİLİR
İktidar köşeye sıkışmış halın sırtını dönmeye başladığını görmüş Türkiye’nin istikrarını tehlikeye atmaktan çekinmiyor. Başbakan çıkmış “Kim bilir daha neler çıkacak” diyor. Sen bilirsin. Sen bilirsin. Bakalım cami bombalama ve jet düşürme dışında ne gibi heyecan unsurlarıyla karşı karşıya kalacağız. Başbakan sivil dikta sözlerine büyük dikta gösteriyor. Başbakan’ın yönetiminde tek partinin devlete, devlet kurumlarına egemenliğini tesis etmeye dönük sistemli bir çabanın götürülmekte olduğunu görmüyor muyuz. Türkiye’de medya, demokratik toplumun en temel ayağı, yavaş yavaş ortadan kaldırılmaya yönelinmedi mi. Medyada yepyeni oluşumlar ortaya çıkıp özgür basın temelinden değiştirilmek istenmedi mi? Türkiye’nin ikinci büyük kurumu devlet olanaklarıyla damadının başında olduğu kuruma satın aldırılmadı mı?

KIZILAY’DA İŞÇİLER DEĞİL BAŞBAKAN DİRENİYOR
Kızılay’daki tablo giderek ağırlaşarak devam ediyor. Bu, sosyal bir konu olmaktan çıkmaya başlamış bir insanlık sınavı konusu haline gelmeye başlamıştır. Kızılay’da Tekel işçileri direnmiyor, Kızılay’da başbakan direniyor. Orada yaşanan olayları doğru anlamak lazım. İşçiler en doğal hukukun elinden alınmamasını istiyor. AKP içinde bile vicdanlı insanlar bir çıkar yol bulmak için devreye girdi. Açlık grevine ara verildi ama Başbakan o kaba üslubuyla geldi ve çözüm sağlanamadı.Başbakan bu anlayışını süratle değiştirmelidir. Avrupa Parlamentosundan milletvekilleri gelmeye başladı. İktidarın bir an önce konuya bir çözüm bulmasını tavsiye ediyorum.