30 Ocak 2010 Cumartesi

Kim bu Mustafa Kumlu?

TEKEL direnişi adına hükümet ile görüşen Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu yine çok tartışılmaya başlandı. Herkes Başbakan Erdoğan’la şiir gibi bir uyum içindeki bu sendikacıyı merak ediyor.

TEKEL işçilerinin direnişi 1,5 ayı doldururken, dün bütün gözler Hükümet’le Türk-İş arasında yapılan görüşmeye çevrildi. Görüşme sonrası Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu tarafından yapılan açıklamalar ise, Kumlu’nun Türk-İş’i ve TEKEL işçisini temsilen mi, yoksa Hükümet adına mı toplantıda bulunduğu konusunda soru işaretleri uyandırdı.

Aslında sorunun yanıtını vermek için, bugüne kadar yolsuzluk iddialarından, AKP’yle yakın ilişkisine kadar pek çok konuda medyada yer bulan Türk-İş ve Tes-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun geçmişine göz atmak yeterli olacaktır.

Mustafa Kumlu Kimdir?
Kayseri doğumlu olan ve 1974 yılında DSİ’de işçilik hayatına başlayan Mustafa Kumlu’nun işçilik hayatı çok sürmedi. 1977 yılında Tes-İş Kayseri Şubesi yönetimine giren Kumlu, 1990’da Tes-İş Genel Merkez yönetimine ve 1999’da da genel başkanlığa seçildi ve o günden bu yana hakkında çıkan tüm yolsuzluk iddialarına karşın bu görevini sürdürüyor. Çocukluğunun ‘yokluk’ içinde geçtiği çeşitli basın yayın organlarında yazılan Kumlu’nun, şu andaki büyük servetini nereden kazandığı ise işçiler arasında halen merak konusu.

Sendikacılık tarihine yolsuzluk iddialarıyla geçti
2008 yılı Aralık ayında Olağanüstü Genel Kurulu’nu toplayan Tes-İş Sendikası’nda, Mustafa Kumlu aleyhinde ciddi yolsuzluk iddiaları gündeme gelmişti. Genel Kurul öncesinde Demokratik Değişim Grubu adıyla birlikte hareket eden 17 şube başkanından oluşan muhalif kanat, Mustafa Kumlu’yu, Tes-İş’i 250 milyon TL zarara uğratmakla suçlamıştı.

soL portal’da da ayrıntılı olarak yazılmış olan yolsuzluk iddialarına ilişkin olarak, Tes-İş Sendikası Denetleme Kurulu’nun geçen yıl hazırlamış olduğu çok kapsamlı bir rapor halen savcılıkta bulunuyor.

Türk-İş’te AKP Operasyonu
Türk-İş’in 6-9 Aralık 2007 tarihlerinde yapılan ve gergin geçen 20. Olağan Genel Kurulu’nda Genel Başkanlık görevine seçilen Mustafa Kumlu’nun Genel Kurul konuşması, kendine AKP’li diyenleri ikna etmeye yönelikti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da konuşma yaptıkları Genel Kurul’da, “Genel Başkanlık ateşten gömlek, verirseniz Allah razı olsun, vermezseniz de demiştim. Siz bu ateşten gömleği bana ve arkadaşlarıma giydirdiniz. Bu ekiple hiçbir engel tanımayacağımıza inanıyorum. Bunlar AKP’liydi, MHP’liydi dediler bizim için. Bunları kafanızdan çıkartın. Allah utandırmasın” diyen Kumlu’nun listesinin kazanması, Türk-İş Genel Kurulu’nu AKP listesinin kazandığı yönünde yorumlanmıştı.

Hatırlanacağı gibi, AKP’nin kuruluş çalışmaları sırasında, Mustafa Kumlu’nun sendikası Tes-İş’in misafirhanesi AKP’lilere tahsis edilmiş, Genel Merkez’deki toplantı salonunda kuruluş toplantıları yapılmıştı. Nitekim, Tayyip Erdoğan da bu çabaları takdir ederek, Tes-İş’in 2006 Genel Kurulu’nda “Biz bu salonlara yabancı değiliz, partimizin temelleri bu salonlarda atıldı” şeklinde bir konuşma yapmıştı.

AKP Kumlu’dan ‘çekti mi?’
Kumlu, şube genel kurullarında “AK Parti’nin arka bahçesi değiliz, Hükümet bizden çektiğini kimseden çekmedi’ şeklinde konuşmalar yapsa da, Türk-İş’in 2007’den bu yana izlediği politikalara bakıldığında, TEKEL direnişine kadar geçen sürede Türk-İş’in ‘arka bahçe’ unvanının hakkını verdiği görülüyor. 2008 yılı asgari ücretinin belirlenmesi sürecinde, uzun yıllardır ilk kez hükümet ve işverenle aynı yönde oy kullanan bir Türk-İş’in ortaya çıkması, 2009 yılı kamu toplu sözleşmeleri sürecinde eylemlerin yapıldığı gün Türk-İş’in protokolü imzalaması, ekonomik krizin etkilerinin en ağır hissedildiği dönemlerde Türk-İş’in işçi değil Hükümet temsilcisi gibi tavır alması bunun en açık göstergelerinden oldu.

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, krizin etkilerinin en yoğun biçimde ülkemizde hissedildiği ve Hükümet’in krizi ‘işçiden alıp, patrona vermek’ olarak başarılı biçimde değerlendirdiği günlerde yaptığı konuşmalarında bile, krizin etkilerine değindikten sonra, “Bunu ülkeyi yönetenleri tenkit etmek anlamında söylemiyorum” diye ekleme yapma gereğini hissetti.

Enerjide şalter iner mi?
Türk-İş bugüne kadar pek çok iş bırakma eylemi yaptı. Bu eylemlerin bazıları gerçekten iz bırakacak ölçüde etkin oldu, bazısı ise göstermelik eylemlerden öteye geçmedi. Bugün Türk-İş’in başında bulunan Mustafa Kumlu’nun sendikasının örgütlü olduğu enerji işkolunda ise şalter yıllardır sadece bir kere indi. O da Mustafa Kumlu zamanında değil, 16 Haziran 1975’te İzmir bölgesinde, o dönemin Türk-İş Başkanı Halil Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi Tunç şalteri indirdi. Yani, Mustafa Kumlu, ne Türk-İş Genel Mali Sekreterliği, ne de Türk-İş Genel Başkanlığı yaptığı dönemlerde, altına imza attığı iş durdurma kararlarının hiçbirine uymadı.

Ve korkulan gerçek oldu!
Mevcut Türk-İş yönetimi, krize rağmen, Hükümet’in sigortası gibi çalışmayı sürdürürken, sendikalarını aşan bir kararlılıkla, Türk-İş’in ‘istenmeyen çocuğu’ şeklinde TEKEL işçileri karşılarına çıktı. Türk-İş yönetimindeki güç dengeleri her geçen gün değişir ve ara ara bir olağanüstü genel kurul gündeme otururken; Türk-İş kapısına yığılan işçiye sahip çıkmak, ‘sendikacılık’ yapmak durumunda kaldı. Bilindiği gibi, uzun süredir Türk-İş yönetiminde bir tarafta Mustafa Kumlu, Ergün Atalay ve Pevrul Kavlak; diğer tarafta ise Mustafa Türkel ve Nihat Yurdakul yer alıyordu. Türk-İş içinden son gelen haberler ise, Nihat Yurdakul’un –tam da Türk-İş Genel Kurulu sürecinde yaptığı gibi- yine saf değiştirip, Kumlu ekibi ile birlikte hareket ettiği yönünde.

TEKEL direnişi kitle iletişim araçlarına yansıdıkça, çok uzun yıllardır görmediğimiz ölçüde bir kamuoyu desteği oluştukça, Hükümet’in rahatsızlığı da artıyor. Perşembe akşam yapılan görüşme sonrasında yapılan açıklamalardan da açıkça görüldüğü gibi, Mustafa Kumlu, Ergün Atalay gibi adı AKP ile birlikte anılan yöneticiler de Hükümet’in yıpranmasından büyük rahatsızlık duyuyor.

TEKEL işçisi 1,5 aydır kapıda ‘Salla Türk-İş Hükümet Düşecek’ diye slogan atarken, başta Kumlu olmak üzere, Türk-İş’in AKP yanlısı yöneticilerinin tümünün ‘sallarsak Hükümet düşecek, sallamazsak biz düşeceğiz’ ikileminde kabuslar gördüğünü tahmin etmek zor değil. (Kaynak: soL-Haber)