26 Ocak 2010 Salı

Cezaevlerinin hak ihlalleri listesi kabarık

19 Aralık 2000'den bu yana 122 insanın yaşamına ve yüzlercesinin sakat kalmasına sebep olan F Tipi Cezaevleri, hala can almaya devam ediyor. ÇHD'nin hazırladığı "2009 F Tipi Hapishaneler Hak İhlalleri Raporu" 9 yılda değişen bir şey olmadığını gösteriyor.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, Marmara Bölgesindeki Tekirdağ, Kocaeli, Bolu ve Edirne illerinde bulunan 6 F tipi cezaevine ilişkin hazırladıkları raporu, İstanbul Barosu Orhan Apaydın Salonu'nda düzenledikleri basın toplantısıyla açıkladı. Toplantıya, ÇHD avukatlarından Barkın Timtik, Güray Dağ ve Şükriye Erden katıldı.

F tipi cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklularla görüşerek hazırlanan "2009 F Tipi Hapishaneler Hak İhlalleri Raporu", inşaa edildiği günden bu yana hak ihlalleri, işkence, kötü muamele ve ölümlerle anılan F Tipi cezaevilerinde, tecrit ve tredmanın en ağır şekliyle devam ettiğini gözler önüne serdi.

Toplantıda ilk sözü alan Avukat Güray Dağ, hükümetlerin, 122 insana rağmen cezaevlerinde tecrit olgusunu uzun yıllar kabul etmediğini ifade etti. Dağ, hükümete seslendi, "Hükümet tecritin öldürdüğü gerçeğini görsün artık, demokratikleşme söylemini dilinden düşürmediği bu günlerde eğer samimiyseniz uygulamaya cezaevlerinden başlayın" dedi.

Avukat Şükriye Erden, son olarak 15 Ocak Cuma günü, Bolu F Tipi Cezaevi'nde adli bir davadan tutuklu bulunan Sezer Karnal'ın kendini asarak intihar ettiğini aktardı.

Avukat Barkın Timtik ise cezaevlerinin bir ülkenin aynası olduğunu vurguladı. Timtik, "Biz de bu aynaya baktık; hak ihlalleri, işkenceler, intiharlar devam ediyor. Aradan 3 yıl geçmesine rağmen sohbet hakkı uygulanmıyor, Kürt dili üzerindeki baskılar devam ediyor" dedi.

ÇHD'nin 2009 F Tipi Hapishaneler Hak İhlalleri Raporu'na göre, tecridin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için yürürlüğe giren 45/1 sayılı genelgenin sohbet hakkına ilişkin maddeleri tam ve amacına uygun olarak uygulanmıyor. Raporda, uygulamanın hayata geçirilmesinin, izolasyonun etkilerini önemli ölçüde hafifleteceği belirtildi.

Disiplin cezaları hak ihlallerini aratmıyor
Raporda, tutuklu ve hükümlülerin keyfi, mantık dışı, insan onuruna aykırı bulduğu uygulamalara yönelik tepkilerinin, haklarında disiplin cezalarına neden olduğu kaydedildi. Raporda, "İnfaz modeli ek bir ceza olarak uygulanamaz, disiplin cezalarının terbiye etmeyi amaç edinen uygulamalar terk edilmelidir" denildi ve disiplin kararlarına karşı İnfaz Hâkimliklerine ve Ağır Ceza Mahkemelerine yapılan itirazların hemen hemen tümünün reddedildiğine dikkat çekildi.
Raporda, disiplin cezaları nedeniyle iletişim hakkının ihlal edildiği belirtildi, iletişim haklarına yönelik ağır disiplin cezalarına son verilmesi istendi. Ayrıca, tutuklu ve hükümlülerin temel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda keyfi uygulamalara son verilmesi, yemek, içme suyu, sıcak su ve ısınma konusundaki sorunların ortadan kaldırılması talep edildi.

Raporda, İnfaz Hâkimliği'nin, infaz hukuku ve hapishaneler konusunda özel bilgi sahibi olması gerektiren bilinç ve yeterliliğe sahip kurumlar olması gerekirken, İnfaz Hakimliği yapan hakimlerin ya Asliye Ceza Mahkemesi ya da İş Mahkemesi hakimleri olduğu belirtildi.

Cezaevlerini bağımsız kurullar denetlesin
Tutuklu ve hükümlülerin, kötü muamele ve işkenceye ilişkin yaptıkları suç duyurularının tümünün soruşturulmadığına vurgu yapılan raporda, bu soruşturmaları yürütecek mekanizmalar olması gerektiği ifade edildi. Cezaevlerinin denetlenmesi için demokratik kitle örgütleri, barolar, tabip odaları, tutuklu aile örgütleri, aydın ve sanatçılardan oluşacak "İzleme Kurulları" oluşturulması gerektiği vurgulandı.

Hasta tutukluların durumuna da dikkat çekilen raporda, "Sağlık sorunu yaşayan tutuklu ve hükümlülere etkili tedavi yöntemleri uygulamak yerine geçici ilaç tedavisi uygulanmaktadır. Tüm tutulanların sağlık hizmetlerinden etkin şekilde faydalanması sağlanmalıdır. İyileşemeyecek durumda olan tutuklu ve hükümlülerin ceza infazlarının ertelenmesi ya da ortadan kaldırılması mekanizması hiç bir başvuruya gerek olmaksızın gerekli işlemler yapılmalıdır" denildi.