Platformumuz tarafından daha önce yapılan açıklamalarda da belirtildiği gibi, İstanbul’un çeşitli mahallelerinde Haklar ve Özgürlükler Dernekleri’ne, ellerinde silah ve sopalar olan, “Bıji Serok Apo” sloganları atan kişilerce saldırılar olmuş, saldırılar sonucu dernek çalışanları dövülerek yaralanmış ve Gülsuyu Haklar Derneği, içinde dernek çalışanları varken molotof atılarak yakılmıştı.
Ayrıntılara girmeden kısaca özetlersek, saldırıların bilançosu aşağıdaki gibidir:
* 9 Kasım 2009 saat 19.00 sıralarında 1 Mayıs Mahallesi’nde bulunan Anadolu Haklar Derneği, yüzleri maskeli, elleri silahlı, sopalı, molotoflu 20 kişi tarafından basılmış, aralarında misafirlerin de olduğu içerideki beş kişi “ yayınlarınızda bize ve önderlerimize küfür ediyorsunuz” denilerek sopalarla dövülmüş, bir kişi bayıltılarak dışarıya sürüklenmiş, derneğin içinde 20’ den fazla kez silahla ateş açılmış, dernekteki tüpler özellikle açılmış, etrafa iki bidon benzin dökülmüş ve molotoflarla dernek yakılmaya çalışılmış, sonrasındaysa “ Bıji Serok Apo” sloganlarıyla kaçarak uzaklaşılmıştır. Bu saldırı esnasında çok yakında olan ve saldırıyı gören polis herhangi bir müdahalede bulunmamıştır.
* Yine, 9 Kasım 2009 saat 21.00 sıralarında da Gülsuyu’nda bulunan Gülsuyu Haklar Derneği, yine 20 kişilik bir grup tarafından basılmış, şehit ve devrim önderlerinin fotoğrafları parçalanarak yerlere atılmış, içinde dernek çalışanları varken dernek tamamen yakılmış, dernekte bulunan bir kişi arka pencereden atlayarak kurtulabilmiştir. Çıkarılan yangın itfaiyenin yardımıyla söndürülebilirken, üst katta oturan aileler tehlikeye atılmış, bu arada dernek tamamen kullanılamaz hale gelmiştir. Dernek basıldığı sırada, başka bir grup da Gülsuyu Heykel Meydanı’nda yüzleri maskeli bir şekilde eylem yapmış ve Yürüyüş Dergisi’nde çıkan yazılarda, önderliklerine hakaret edildiğini söyleyerek, saldırılarının bu yüzden yapıldığını ilan etmişlerdir.
* 25 Kasım 2009 gece saat 01.30- 04.15 arasında Eyüp Haklar Derneği 15-20 kişilik bir grup tarafından belirli zaman aralıklarıyla dört defa taşlı saldırıya uğramış, saldırıdan önce derneğin kapısının altından iki defa tehdit içerikli not bırakılmış, derneğin camına ve karşı duvarına boya ile PKK-DTP yazıları yazılmış, saldırıyı durdurmaya çalışan dernek çalışanına silah çekilmiş, tüm bunları gören resmi polis ekip otosunda bulunan polisler gülerek oradan ayrılmışlardır.
* 26 Kasım 2009 saat 18.30 sıralarına Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneği’ne, Okmeydanı Demokrasi ve Kültür Evi’nden olduklarını söyleyen ve herkes tarafından tanınan dokuz kişi gelerek, dernek önüne asılan pankartın kendilerini tahrik ettiğini, pankart indirilmediği taktirde zorla indireceklerini söyleyerek tehdit etmişlerdir. Aynı kişiler bu tür konularda DTP’nin, Gençlik Kolları’nı, BAGEH ve YDGH örgütlenmelerini muhatap olarak görevlendirdiğini söylemişler, çıkarken de “pankart orada, biz gerekeni yaparız” demişlerdir.
* 12 Aralık 2009 tarihinde ise Alibeyköy’deki Eyüp Haklar Derneği’nin kapısının altından yine tehdit içerikli PKK imzalı kağıt bırakılmış, bu notta ertesi gün Kadıköy’de yapılacak olan mitingde Halk Cephesi kortejine saldıracakları belirtilmiştir.
* 14 Aralık 2009 günü Eyüp Haklar Derneği’nin çalışanı bir bayanın evine tehdit içerikli PKK imzalı iki sayfa yazı bırakılmıştır.
* 15 Aralık günü kalabalık bir grup Eyüp Haklar Derneği’ne girmeye çalışmış, engel olunması sonucu elleri sopalı, yüzleri kapalı 20 kişilik bir grup camları indirme tehdidinde bulunmuş, uzaklaştıkları esnada da “Kürt halkı uyuma, mahallene sahip çık” sloganları atmışlardır. Bundan 15 dakika sonra etrafı kontrol etmeye çıkan dernek çalışanına molotof atılmıştır.
* 20 Aralık 2009 günü gece saat 01.30 da Eyüp Haklar Derneği’ne molotof atılmış, atanları yakalamaya çalışan dernek çalışanı bir kişi bıçakla yaralanmış, sopayla dövülerek bayıltılmıştır.
Saldırılar sürerken, toplantılarına devam eden platformumuz, çeşitli defalar konunun siyasi muhatabı olan DTP İstanbul İl Başkanlığı yöneticileri ile görüşmeler yapmış. Bu görüşmelerde DTP’li yöneticiler, zaman zaman “bilgileri olmadığını”, “araştırdıklarını”, “komisyon kurduklarını” ya da “polis provokasyonu alabileceğini” söylerken, bazen Halk Cephesi ile yapılan görüşmelerde ifade ettikleri gibi saldırılara atfen “ilk adım bu olmamalıydı” şeklindeki sözlerle dolaylı olarak saldırıları üstlenmişlerdir. Ancak tüm bu görüşmelerde özür dileme, açıklama yapma, saldırıları kınama şeklindeki talepleri sürekli reddetmişlerdir.
Platformumuz, bir Araştırma Komisyonu kurma yönünde karar almış, Halk Cephesi, süreçle ilgili elinde bulunan bilgi ve belgeleri paylaşmış ancak DTP’yle sağlıklı bir diyalog kurulamadığından, komisyon çalıştırılamamıştır.
Yapılan görüşmelerde, saldırıları kendilerinin sahiplenmediği noktada, saldırıları kınayan bir açıklama yapmaları istenmiş ancak bu da kabul edilmemiştir.
Gelinen son aşamada, platformun ısrarlı çabaları sonucunda BDP Genel Merkez yöneticileri ile 27 Ocak 2010 tarihinde bir görüşme yapılmıştır.
Görüşme sonucunda BDP Genel Merkez yöneticileri, saldırıları onaylamadıklarını, araştıracaklarını ve Hukuk Platformu’na 4 gün içinde cevap vereceklerini taahhüt etmişlerdir.
31 Ocak 2010 tarihinde BDP merkezinden bir yetkili İstanbul’da Hukuk Platformu’yla görüşmüş, olayları araştırdıklarını, Gülsuyu-Gülensu Haklar Derneği ile 1 Mayıs Mahallesindeki Anadolu Haklar Derneği’ne yönelik saldırıları kendi kitlelerinin yaptıklarını kabul etmiş, Eyüp’ teki saldırılarla bir ilgileri olmadığını dile getirmiştir. Ancak, kendi kitlelerinin yaptığını kabul ettikleri saldırılara ilişkin olarak dahi, herhangi bir açıklama yayınlamayacaklarını, yazılı özür dilemeyeceklerini dile getirmiştir.
“Devrimci ve Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu”, 2005 yılında yine DEHAP’ın, Haklar ve Özgürlükler Cephesi kurumlarına saldırıları üzerine biraraya gelen devrimci ve demokratik yapılar tarafından kurulmuş ve bir ilk olmuştur. Çeşitli konularda çok çeşitli politik/ideolojik anlayışlara sahip olan yapılar, bütün bu farklılıklarına karşın “devrimci ve demokratik yapılar arasında şiddete karşı olma” temelinde bir araya gelmişler ve bunu ilkesel bir tutum ve görev olarak benimsemişlerdir. Daha sonraki süreçlerde platformumuz bu konuda elinden geleni yapmaya çalışmış, her somut durumda mümkün olduğunca “çözüm ve diyalog” yöntemini öne çıkararak yol almaya çalışmıştır. Bugün gelinen noktada da yapmaya çalıştığımız şey budur.
Söz konusu saldırılar, devrimci hareketlerin yayınlarında yazılan ideolojik eleştiriler gerekçe gösterilerek yapılmıştır. Eleştiriler, kimseye, bir başka örgüte saldırı hakkını vermez. Platformumuzun adından da anlaşılacağı gibi, sorunların diyalog yolu ile çözümü esastır.
Devrimci kurumlara yapılan saldırıların nedeni nasıl tanımlanırsa tanımlansın, bu siyasetleri sindirmek, kendi gibi düşünmeyenlere yaşam hakkı tanımamaktır. Burada göz ardı edilen nokta ise, devrimci kurumların, siyasi iktidarların nice saldırıları, katliamlarına karşı direndikleridir.
Bu tür saldırılar, devrim cephesini değil, düzen cephesini güçlendirir.
Bizler, devrimci ve demokratik yapılar arasında şiddeti reddeden siyasetler olarak, yapılan görüşmeler ve gelinen süreç sonunda, BDP’nin de saldırıları kabul etmesiyle beraber, saldırıları tekrar kınıyor ve muhataplarını özeleştiri vermeye çağırıyoruz.
Saldırıları kendi kitlesinin yaptığını kabul eden BDP, saldırıların bir daha tekrarlanmaması için sorumluluk üstlenmeli, bu konuda halka ve sola taahhütte bulunmalı, devrimci, demokratik, ilerici hareketler, gruplar arasında çıkabilecek sorunlarda, diyalog yolunu benimsemelidir.
15 Mart 2010
Devrimci ve Demokratik Yapılararası
Diyalog ve Çözüm Platformu