Gerekçeli kararda, ayrıca Hizbullah'ın örgütlenme şemasının, İran istihbarat servisine bağlı PASDAR-Devrim Muhafızları ile büyük benzerlik gösterdiği ifade edildi.
DİYARBAKIR - Terör örgütü Hizbullah'ın lideri Hüseyin Velioğlu'nun 17 Ocak 2000'de İstanbul Beykoz'da çıkan çatışmada ölü ele geçirilmesinin ardından başlatılan operasyonlarda yakalananları kapsayan ve aralarında üst düzey sorumlularının da aralarında bulunduğu 31 sanıklı ''Hizbullah Ana Davası''nın gerekçeli kararı tamamlandı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan ve kitaplaştırılacak olan bin 180 sayfalık kararda, aralarında yazar Konca Kuriş ve eski DEP milletvekili Mehmet Sincar'ın öldürülmesi eylemlerinin de bulunduğu 188 adam öldürme ve 84 yaralama olayları detaylı bir şekilde yer aldı.
Giriş bölümünde ''terörün tanımı ve etkileri''nin anlatıldığı kararda, terörün anlaşılmasında dikkat edilmesi gereken önemli bir hususun, ''terörün tamamen dış etkilere bağlanıp kolaycılığa kaçılması olduğu'' vurgulandı.
Kararda, şu ifadelere yer verildi: ''Terör, mevcut veya istismara açık bir zeminin olmadığı yerlerde yaşama imkanı bulamaz. Dolayısıyla bir yerde yaygın olarak terör mevcut ise, orada gerçekten bir şeylerin de yanlış gittiğini kabul ve tespit etmek gerekir. Sosyal yapının zayıf düşmesi veya buna ait belirtileri taşıması, terörün arz ettiği tehlike açısından önemlidir. Bir vücut ne kadar sağlıklı olursa, o kadar dirençli ve mikroplara karşı dayanıklılığı ve bağışıklılığı yüksek olur. Terörü yorumlarken, sadece iç dinamikleri ele alıp, dış dinamikleri dikkate almamak başka bir hata olur. Ülkemizde çok sık telaffuz edilen dış güçler, yabancı mihraklar, düşman ülkeler gibi yaklaşımlar toplumda olumsuz etkilere neden olmakta, dış mihrakların olduğundan fazla güçlü olduğu düşüncesi oluşmakta, iç barışı ciddi bir şekilde tehdit eden bu durum karşısında, dış güçlerin varlığına dayandırılan olaylar, kamuoyunu dış güçlere karşı daha etkili tavır alınması yönünde beklentilere itmekte, böyle bir yaklaşım devlet tarafından ortaya konmadığı taktirde de inandırıcılık ve otoriteye güven duygusu zayıflamakta, devletin güçsüz ve aciz kaldığı imajı uyanmaktadır.''
Toplum içindeki insanları gruplaşmalara iten sorunların çözülebilmesi için öncelikle sorun olan kavramlara netlik kazandırılması gerektiği ifade edilen kararda, ''Terörist bizim insanımız, hedef aldığı kitle bizim insanımız ve faaliyet gösterdiği yer bizim sınırlarımızın içi olduğuna göre, çözümü de büyük ölçüde aynı topraklar içerisinde aranacaktır'' denildi.
''PKK'NIN EYLEMLERİ ETKİLİ OLDU''
Kararda, PKK'nın silahlı eylemlerinin, terör örgütü Hizbullah'ın silahlı eylemlere kalkışmasında etkili olduğu belirtilerek, ''Güneydoğu'da PKK'nın silahlı propagandayı çok etkili bir yöntem olarak kullanması ve buna bağlı olarak oluşturduğu etki alanı, bölgede var olan radikal İslami hareketlerin silahlı eylemlere kalkışmasında etkisi de ayrıca tartışılmalıdır'' görüşü dile getirildi.
ÖRGÜTÜN İRAN BAĞLANTISI
Terör örgütü Hizbullah'ın zaman zaman adından dolayı Lübnan'da faaliyet gösteren Şii-Hizbullah örgütü ile karıştırıldığı vurgulanan kararda, dosyadaki belgelere göre örgütün Lübnan'daki örgütle bir ilgisinin tespit edilemediği kaydedildi.
Örgütün yabancı ülkelerden İran ile bir dönem bağının olduğu ifade edilen kararda, ''Sanıklardan Edip Gümüş 3 defa İran'a giderek bir villada kaldığını, orada Hüseyin Velioğlu ile görüştüğünü belirtmiştir. Ancak örgütün İran istihbaratının bizzat yönlendirmesi sonucu herhangi bir eylem yapıp yapmadığı tespit edilememiştir'' denildi.
Kararda, ayrıca Hizbullah'ın örgütlenme şemasının, İran istihbarat servisine bağlı PASDAR-Devrim Muhafızları ile büyük benzerlik gösterdiği de ifade edildi.
Örgütün önemli ölçüde yurt dışı örgütlenme faaliyetlerine rastlanılmadığı belirtilen kararda, şu ifadelere yer verildi: ''İsa Altsoy'un Müslüman ülkelerdeki radikal İslami cemaat liderleri ile görüşmeler yaptığı görülmektedir. Avrupa'da örgütlenmeye çalışmışlardır. Son dönemlerde örgütün tabanının çökmesi, maddi sıkıntılar içine girilmesi, örgüt tarafından geçimleri sağlanan ve önemli görevler yürüten örgüt mensuplarının çalışmak zorunda kalmaları, bu nedenlerle yakalanmamak amacıyla yurt dışına kaçma girişiminde bulundukları tespit edilmiştir.''
HİZBULLAH'IN ŞİFRELERİ
Gerekçeli kararda, örgüt üyeleri arasında yapılan telefon konuşmalarında ''şifre kullanıldığı'' da dile getirilerek, şöyle denildi: ''Dosya içerisinde bulunan örgütsel doküman incelendiğinde bazı şahıslarla ilgili konuşmalarda isim yerine 'fasulye', 'bulgur', 'pirinç' denildiği görülmektedir. 'Fiyatlarımız ucuzdur' baskın yapıldığı, 'parasını peşin vereceğim' ise şahsın yakalandığı şeklinde şifreler kullanılmıştır. Ayrıca buna ilişkin örnek de verilmiştir; Yusuf yakalandı: 'Bulgur gönderin parasını peşin vereceğim'; semt sorumlularından iki kişi yakalandı: 'iki torba nohut gönderin fiyatımız ucuzdur' şeklinde örgütsel doküman içerisinde şifrelerin kimin tarafından kullanılacağı ne anlama geldiği, nasıl kullanılacağına dair örneklere kadar elemanlara gönderildiği anlaşılmaktadır.''
Kararda, ayrıca örgüt üyelerinin buluşacağı yerlerde çeşitli şifre ve işaretle anlaştığı da yer alıyor.
KURİŞ VE SİNCAR CİNAYETLERİ
Kararda, yazar Konca Kuriş ve eski DEP milletvekili Mehmet Sincar'ın öldürülmesi eylemleri de anlatıldı.
Batman'da Eylül 1993 tarihinde Sincar'ın öldürülmesi eyleminin talimatını sanık Musa Özer'in verdiği, eylem sorumlusunun Sinan Yakut, tetikçilerin de Rıfat Demir ile Hüseyin kod adlı şahıs olduğu belirtildi. Batman'a geldiği haberi alınan milletvekili Sincar'ın çarşı içinde vurulduğu anlatıldı.
Yazar Konca Kuriş'in ise Temmuz 1998'da Mersin'de evinin önünde silah zoruyla kaçırıldığı, aynı ildeki bir hücre evinde bir süre tutulduktan sonra örgüte ait bir otomobil ile Konya'ya götürüldüğü belirtildi. Kuriş'in cesedi, Meram ilçesindeki bir evde bulundu. Aynı evde 3 ayrı ceset daha bulunmuştu.
16 MÜEBBET
Yaklaşık 9 yıl süren Hizbullah Ana Davasında sanıklar Edip Gümüş, Cemal Tutar, Fuat Balcı, Abdulkerim Kaya, Mehmet Varol, Mustafa İpek, Mahmut Demir, Kemal Gülşen, Sinan Yakut, Şeyhmus Kinay, Yusuf Beğiç, Mehmet Veysi Özel, Rifat Demir, Mehmet Beşir Acar, Mehmet Tahir Ak ve Mehmet Garip Özer'i, '''Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mevcut anayasal düzenini silah zoruyla yıkarak, yerine şer'i esaslara dayalı İslam devleti kurmayı amaçlamak'' suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.
Mahkeme diğer sanıklar Mehmet Feysel Bozkuş ve Yunus Avcı'ya 14, Fahrettin Özdemir, Mehmet Ezme, İsmail Kınay ve Abdulvahap Ekinci'ye 10, Mehmet Sudan'a 12, Mehmet Nuri Karabulut ile Gazi Kavan'a 6 yıl 3 ay ve Abdulkuddus Yersiz'e 1 yıl 6 ay hapis cezası vermişti.
Hakkında yakalama emri bulunan sanıklardan Ejder Arpa ve Cihan Yıldız'ın dava dosyasının ayrılmasına, Fahrettin Duman ve Fehmi Gürsol'un da beraatlarına karar verilmişti. Yargılamanın devam ettiği 2004 yılında ölen sanık Turan Arı'nın da davasının düşürülmesi de kararlaştırılmıştı.