28 Mart 2010 Pazar

Katolik kilisesinde çocuklara cinsel taciz skandalı büyüyor

Almanya’da katolik kilisesinde, okul ve kurumları ile elit yatılı okullardaki çocuklara uygulanan yaygın cinsel taciz skandalına her gün yenileri eklenerek daha da boyutlanıyor.

Çocuklara cinsel taciz skandalı geçtiğimiz yıllarda Amerika’da ve İrlanda’da da ortaya çıkmıştı. Bugünlerde Almanya, Hollanda ve Avusturya’da da ardarda yeni taciz olayları patlık veriyor.


Almanya'nın önde gelen liselerinden Berlin Canisius’ta 3 Cizvit Tarikatı rahibinin 1970 ve 1980’li yıllarda öğrencilere sistematik olarak cinsel tacizde bulunduklarının ortaya çıkmasından sonra cinsel taciz olayının katolik kiliseleri ve eğitim kurumlarında sanıldığından daha büyük boyutlarda olduğu açığa çıktı. Hatta Pegernsburg’da Papa’nın kardeşinin yöneticisi olduğu Regensburger Domspatzen korosunda da cinsel taciz olayları yaşanmış. Alman kiliselerinde çocuklara yönelik cinsel taciz olayları ortaya çıkarken Papa 16. Benitikt’in (Joseph Ratzinger) aynı günlerde Irlanda’daki katolik kiliselerinde ortaya çıkan cinsel taciz vakaları üzerine “Çoban Mektubu” adı altında bir mektup gönderdi. İrlanda’yı sarsan pedofili skandalında kamuoyunda merakla beklenen yazılı açıklamasında taciz kurbanlarından özür dileyen Papa, İrlanda Kilisesi’ni hatalarını kabul etmeye ve suçluları “adalet”e teslim etmeye çağırdı. Almanya’daki olaylara dair bir cümle bile kurmaması kamu oyunda eleştirilere neden oldu. Geçtiğimiz günlerde Deutsche Welle’de yayınlanan bir habere göre Joseph Ratzinger’in 1980 yılında Münih’te görev yaptığı sırada piskoposluğuna bağlı olarak çalışan ve çocuklara cinsel tacizde bulunan bir papazı Bavyera’ya atadığı ama aynı papazın daha sonra çocuklara cinsel tacizde bulunmayı sürdürdüğü belirtildi. Vatikan bu haberi yalanladı.

Bu günlerde yayınlanan New York Times gazetesinde çıkan bir habere göre ise; Joseph Ratzinger Papa olmadan önce kardinallik yaptığı dönemde Amerika’da rahip Lawrence Murphy'nin karıştığı taciz olaylarından haberdar edilmişti. Lawrence Murphy’in 1950-1974 yılları arasında görev yaptığı işitme engelliler okulunda 200 kadar erkek çocuğa sistematik olarak cinsel tacizde bulunduğu iddia ediliyor. Taciz iddialarının ortaya atılmasının ardından rahip Murphy başka bir bölgeye atanmış ve ancak burada da yine çocuklarla çalışmıştı. Ratzinger’in de “Vatikan İnanç Doktrini Topluluğu”na başkanlık ettiği dönemde Murphy olayından haberdar olduğu iddia ediliyor. Hatta Murphy’nin Ratzingere mektup yazarak papaz olarak ölmek istediği bildiriliyor. Murphy 1998'de öldüğünde papazdı.. Vatikan sözcüsü, New York Times gazetesinin iddialarını reddederken Murpy'nin rahiplik görevine neden son verilmediği sorusunaysa, "değerlendirmede rahip Murpy'nin yaşadığı sağlık sorunlarının ve hakkındaki suçlamaların çok eskiye dayanmasının önemli rol oynadığı" yanıtını verdi. Almanya’da yayınlanan haftalık der Spiegel dergisinde yer alan bir başka habere göre Almanya’da 27 piskoposluk bölgesinde yapılan araştırmada Katolik Kilisesi’nin 94 rahip ve çalışanının cinsel taciz şüphesiyle soruşturuldukları, bunlardan 13’ünün yargılanarak cezaya çarptırıldıkları birçok davanın zaman aşımına uğradığı belirtildi. Kamu oyuna yansıyan veriler üzerenden bakıldığında kiliselerde, kiliselere ait kurum ve kuruluşlarıda çocuklara karşı uygulanan tacizin sanıldığından çok daha yaygın ve sistematik olarak yaşandığı bir gerçek. Ama hem devletler, hem de kilise olayların hep geçmiş yıllarda yaşandığını vurgulayarak sorunun geçmişe ait bir sorun olduğu izlemini vermeye çalışıyorlar. Ayrıca sorunu papazların evlenmemesi sorununa indirgeyerek, gericilik ve kirlenmişlik aklanmaya, çocuklara karşı işlenen korkunç vahşet hafifletmeye çalışılıyor. Cinsel tacizin, tacize uğrayanlar tarafından dile getirilmesi hep uzun yıllar sonra mümkün olduğu gerçeği göz önüne alınırsa, ortaçağ gericiliğinin kalesi durumundaki kiliseler ve onların kurumlarında her zaman çocuklara karşı işlenen bu iğrenç suçun yeni skandallar olarak ortaya çıkacağı da ayrı bir gerçek…