31 Mart 2010 Çarşamba

Kriz 2.5 milyon kişiyi işsiz bıraktı

DİSK Araştırma Enstitüsü DİSK-AR tarafından Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Hane Halkı İşgücü Anketi sonuçlarına dayanılarak yapılan araştırmaya göre, kriz döneminde işsiz kalanların sayısı iflaslar, geçici iş ilişkisi ve işten çıkartmalar sonucunda 2,5 milyona ulaştı. Kriz döneminde aileleri ile birlikte 10 milyon kişiyi işsizlik gerçeği ile (derin krizle) yüzyüze bırakıldı.

10 milyon kişi krizin soğuk nefesini hissediyor

DİSK-AR’ın TÜİK’in Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçları üzerinden yaptığı hesaplamaya göre işten çıkartılanların sayısı 1 milyon 274 bin kişi. Buna güvencesiz çalışma biçimlerinden dolayı işsiz kalan 1 milyon 45 bin kişiyi, iflas eden veya işyerini kapatan 282 bin kişiyi eklediğimizde, kriz döneminde, kendi rızası dışında işsiz kalanların sayısı 2.5 milyonu buluyor.

Tanımlama nedeniyle işsiz sayılmayan, söz konusu 2 milyon işsizi dahil ettiğimizde, daha gerçekçi bir rakama işaret eden geniş tanımlı (GT) işsizlik oranlarına ulaşıyoruz. Bu hesaplamaya göre işsiz sayısı 3 milyon 471’den 5,5 milyona yükselmekte, işsizlik oranı ise yüzde 14’den yüzde 20’ye çıkmakta. GT işsiz sayısı, 5 yılda 2 milyondan fazla bir artış gösterdi. En yüksek artış işe 2008 yılında gerçekleşti, son 1 yıldaki artış ise 1 milyondan fazla.

TEK-EL olma zamanı

Raporun sonuç bölümünde şu görüşlere yer verildi. “Sonuç olarak, işsizlik olgusu krizin en ağır faturası olarak, Türkiye’nin üzerine çökmüştür. Aileleri ile birlikte 10 milyon kişi krizin olumsuz etkisini en ağır bir biçimde yaşamaktadır. Bunun sonucu olarak işsizlik Türkiye gündeminin birinci sırasına yerleşmiştir. Krizi kendileri için fırsata çeviren servetlerini katlayan işverenlerin yanında, bugün işsiz kalan, ücretleri düşürülen, ücretsiz izinlere mahkum edilen milyonların sesi duyulmamaktadır.

İşsizliğe karşı çözüm:

– Herkese iş güvencesinin ayrımsız bir şekilde uygulanması,

- Sendikal hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması

- Kamu girişimciliğinin ve hizmetlerinin istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınması,

- Çalışma saatlerinin aşağıya çekilmesidir.

- Çalışma hakkının güvence altına alınması

- Türkiye’nin atıl işgücü kapasitesinin üretici bir faaliyet içerisinde harekete geçirilmesi ile mümkündür.

İşçileri ve emekçileri piyasanın acımasız kollarına iterseniz bedeli ne yazık ki, daha fazla işsizlik ve daha fazla güvencesizliktir. Bunun için emekçilerin güvenceli-güvencesiz, sendikalı-sendikasız, memur-işçi ayrımı yapılmaksızın ortak mücadelesinin örmek önümüzde duran en önemli sorumluluktur. Sermayenin AKP eli ile yürüttüğü saldırı, TEKEL direnişi ile bir parça geriye çekilmiştir. Şimdi herkese iş, işçiye iş güvencesi talebi ile TEKEL olma zamanıdır.”