30 Nisan 2009 Perşembe

Şemdinli bombaları Neron Paşa'nın

İnternette ses kaydı yayınlanan Korgeneral Selahattin Uğurlu, 'Şemdinli ve Eruh'u yakalım' diyor. Neron Paşa, yakmasa da bombalamış, Şemdinli'nin arkasında yer alıyor. Başbakan, 'nereye kadar giderse' demişti. İşte Neron Paşa icraatlarıyla ayağına kadar geldi.

İnternete düşen ses kaydı ve itiraf mektupları kirli savaş suçlarını deşifre etmeye devam ediyor. Harp Akademileri Komutan Yardımcısı Korgeneral Selahattin Uğurlu'ya ait ses kaydı internette yayınlandı. 28 Nisan tarihinde internette yer alan 8 dakika 32 saniyelik konuşmasında Korg. Uğurlu, 'terörle mücadele' de izlenen yöntemleri eleştiriyor, sorunun daha fazla şiddet uygulanarak çözülebileceğini, saldırılara 'yüz katı misliyle cevap verilmesi' gerektiğini savunuyor. Şemdinli ve Eruh yakmayı öneriyor. 1925 tarihli 'çok gizli' ibareli belgeyle kirli savaşın yüz yıllık tarihinin izini sürüyor.

Neron Paşa Uğurlu, 84'te Eruh ve Şemdinli baskınlarının ardından Şemdinli'yi yakmayı önerdiğinde komutanı tarafından azarlandığını belirtiyor. Fakat o zaman azarlanan Neron Paşa'nın, daha sonra görevde olduğu dönemde, Şemdinli bombalarının arkasındaki isim olduğu açığa çıktı. Şemdinli iddianamesinde de 'emir komuta zinciri' içerisinde kendisinden habersiz olamayacağı belirtilerek suçlanan Uğurlu'nun Şemdinli olaylarıyla ilişkisi; aynı bölgede görev yaptığı anlaşılan bir binbaşının ihbar mektubunda da çok somut bilgilerle yer alıyor. İhbar mektubunda Şemdinli bombacıları ve kontrgerilla örgütlenmesiyle ilgili çarpıcı bilgilerde yer alıyor.

Yayınlanan ses kaydında yer alan değerlendirmelerle, ihbar mektubunun işaret ettiği bilgiler bir birini tamamlıyor. Ortaya Şemdinli dahil bir çok bombalama ve 'örtülü faaliyet'in arkasında yer alan kontrgerillacı bir kirli savaş baronunun portresi çıkıyor. Emrindeki subay ve askerlerin hayatını zerre kadar önemsemeyen bu kirli savaş baronu, oğulları ve yakın akrabalarını ise ya 'çürük' raporuyla askerlikten muaf tutmuş, ya da en güvenli yerlerde askerlik yaptırmış.

'Şemdinli ve Eruh'u yakalım'

Halen Harp Akademileri Komutan Yardımcısı olan Korgeneral Selahattin Uğurlu, akademi öğrencilerine verdiği ders konuşmasında kirli savaş pratiğini ve kontrgerilla yöntemlerini savunuyor. Mevcut yöntemleri pasif buluyor, 'terörün şiddetle çözüleceğini' savunuyor. Dağlıca ve Aktütün baskınlarını da örnek veren Uğurlu, “Üs ve karakolların basılması tamamen rütbeli hatası” diyor. Askeri yetkililerin çok fazla konuşmasını eleştirerek, bir tanesini söyleyeyim 2. Başkan; “Bizi izleyin' ne yapacağız. Geçen sene Dağlıca'daydı. Bizde şunu yapacağız. İzledik. Gabar dağında 13 tane şehit verdiler" diyor.

Korgeneral Uğurlu ses kaydında; 15 Ağustos 1984 yılında Şemdinli ve Eruh baskını sonrası toplantı yapıldığını, toplantıya bir orgeneral, bir korgeneral, bir tuğgeneral katıldığını kendisinin de binbaşı rütbesiyle toplantı tutanaklarını tuttuğunu belirtiyor. Toplantının sonunda kendisininde fikrinin sorulması üzerine görüşlerini söylediğini belirtiyor: "Bir kurmay subay olarak mı soruyorsunuz? Bana bir terör uzmanı olarak mı soruyorsunuz. Elbette dedi terör uzmanı olarak soruyorum. Eee peki komutanım dedim, o zaman o iş biter. Eruh ve Şemdinli'yi yakalım dedim."

Bu sözün ardından odadan kovulduğunu belirten Uğurlu; "Çık dışarı dedi. Çık dışarı dedi. Zaman geldi ben tuğgeneral oldum. Bir yerde spor yapıyoruz. Herif beni bir güzel sopaladı, beraberiz. Kendiniz yakmadınız bize yaktırdınız o şeyi. Sen haklıydın dedi."

1925 tarihli gizli genelge

Neron Paşa Uğurlu, 'saldırılara yüz katı misliyle cevap verilmesi'ni savunurken, tarihsel hatırlatmada bulunuyor, cumhuriyetin başından günümüze kirli savaşın tarihsel devamlılığını gösteriyor: "Bakın elimde, komutanınıza da okuttum, elimde 1925'in çok gizli derecede yazılmış, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın yazdırmış olduğu özel rapor var. Diyor ki önce tespit edeceksin. Ali, Veli, Hasan, Hüseyin... Önce diyor ekinini yakacaksın. Zorbalık yapıyor, devam ediyor. Hayvanını telef edeceksin. Uslanmadı evini başına yıkacaksın. Uslanmadı öbür dünya ya göç ettireceksin. Kalanını da buradan def edeceksin."

Şemdinli'de Neron paşa izi

Neron Paşa Uğurlu, 2005 yılında Şemdinli olaylarının yaşandığı dönemde Jandarma Asayiş Bölge Komutanı olarak görev yapıyor. Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın hazırladığı Şemdinli iddianamesinde de adı geçen ve 'emir komuta zinciri gereği bilgisi dışında olamayacağı' değerlendirilen Uğurlu ile ilgili, emri altında çalışan bir binbaşı tarafından yazıldığı anlaşılan 2005 ihbar mektubunda da çarpıcı bilgi ve suçlamalar yer alıyor. Bilgi ve suçlamalar, ses kaydında savunulan yöntemlerle uyumlu. En önemlisi de, Uğurlu'nun Şemdinli olaylarında tuttuğu yerle ilgili.

Başbakan Tayyip Erdoğan Şemdinli olayları sonrasında 'nereye kadar giderse gidilecek' demiş, fakat daha sonra geri adım atmıştı. İşte Şemdinli'nin arkasındaki bağlantılar ayağına kadar geldi.

Şemdinli olayını 'buzdağının görünen küçük bir yüzü' olarak değerlendiren ihbar mektubunda, “Şemdinli’de üç veren Doğu bölgesindeki bütün kışkırtıcı eylemlerin stratejik planlayıcısı ve destekçisi Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Selahattin Uğurlu’dur” deniliyor.

Devamında, Uğurlu’nun planlarıyla, başta Yüksekova, Hakkari ve Şemdinli hattı olmak üzere bu işleri yapabilecek onlarca subay ve astsubay bölgeye dağıtıldı ve faaliyetlere başlandı. Çok gizili operasyonlar yürütüldü deniliyor. Hatırlanacağı gibi Şemdinli'de Umut Kitabevini bombaladıktan sonra suçüstü yakalanan bombalamadan önce; Şemdinli, Yüksekova ve Hakkari'de onlarca kontrgerilla bombası patlatılmıştı.

'Bana kelle alacak adam bulun'

Mektupta Uğurlu ile ilgili şu bilgiler yer alıyor: “Bölgede göreve başladığı günden beri gerek komutanlarını gerekse de astlarını terörün düzenli operasyonlarla bitirilemeyeceği konusunda doldurmaya çalıştı. Bu görüşlerine İkinci Ordu Komutanımız Sarıışık katılmasa da Uğurlu’nun hiç umrunda değildi. Zira etrafına her vesile ile hissettirdiği gibi muhatabı o değil Jandarma Genel

Komutanı Fevzi Türkeri’ydi. Terörü düzenli olmayan operasyonlarla bitirme fikrinde Türkeri ile birebir uyum sağlayan Uğurlu bunun nasıl yapılacağını biz astlarına şu sözleriyle açıklıyordu: “Bana leş getirecek, kelle alacak adam bulun!” İhbar mektubunda, Şemdinli bombacıları ve İl Jandarma Alay Komutanı ile ilgilide önemli bilgiler yer alıyor. 'Mutkili Ali' lakaplı Astsubay Ali Kaya'nın Şemdinli'deki provake bombalamaların kilit ismi olduğu belirtiliyor. Ali Kaya'nın isminin 1994'e kadar Hacı Kaya olduğu, bir komutanının isteği üzerine değiştirildiği bilgisi yer alıyor. “Mutkili Ali bir astsubay olmakla birlikte bölgedeki neredeyse bütün subaylardan daha itibarlıdır ve Hakkari Jandarma İl Komutanı Erhan Kubat’a direk bağlıdır. Kaya, planlanan eylemleri uygulamada Kubat’a karşı sorumu olmakla birlikte Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Selahattin Uğurlu ve Jandarma Genel Komutanlığı’na direk rapor verme sorumluluğu da taşımaktadır.” deniliyor. Kaya'nın halk tarafından ele geçirilen ajandasında “gelişmelerin düzenli olarak bildirilmesi' notu da yer alıyor.

Uğurlu'ya tapma düzeyinde bağlı

İhbar mektubunda, Şemdinli dahil bölgede patlatılan çok sayıda bomba ve kontrgerilla faaliyetinin 'beyin ismi'nin, Hakkari İl Jandarma Komutanı Erhan Kubat olduğu belirtiliyor. Kubat'ın 'rütbe, sicil ve maddi çıkar ilişkilerinin ötesinde bir bağla Selahattin Uğurlu'ya tapma düzeyinde bağlı' olduğu belirtiliyor.

Şemdinli'de yakalanan araç içerisindekileri görevlendirme emrinin altında Kubat'ın imzası buluyor. “Hakkari, Yüksekova ve Şemdinli bölgesinde çıkan olaylar ve ölümlerle ilgili bir çizelge

çıkarılsa, Kubat öncesi ve sonrasındaki fark dramatik şekilde ortaya çıkacaktır” deniliyor. Şemdinli olaylarının öncesinde, Şemdinli karakolunun yakınında patlatılan 200 kiloluk bombanında aynı ekibin işi olduğu belirtiliyor.

Neron aynı zamanda tecavüzcü

Şemdinli olayında ve bölgede patlatılan kontrgerilla bombalamalarında bütün yollar Uğurlu'ya çıkıyor. Fakat Uğurlu'nun icraatları Yalnız bunlarla sınırlı değil. Mektupda, yer, kişi ve olay belirtilerek Uğurlu'nun kontrgerilla faaliyetleri tek tek anlatılıyor. Onun için ölen subay ve askerlerinde bir öneminin olmadığı, 'ne kadar ölü olursa o kadar güç anlamına geldiği' belirtiliyor. Askeri saldırılarda yapılan hataların, bu hataların üzerinin nasıl örtüldüğü anlatılıyor.

Mektbu yazan binbaşı 'bizzat şahit olduğu', Şırnak'ta bir astsubay ve 4 askerin ölümünün gazetelere yansımasından sonra Uğurlu'nun tepkisini şöyle anlatıyor: “Uğurlu aşırı sinirlendi ve koridordan dahi duyulacak şekilde, şunları söyledi: “Yok efendim Allahına gitti, peygamberine gitti, analarının örekesine siktir olup gitti şerefsizler. Şehitlerine de peygamberlerine de Allahlarına da...”

Bir başka olay anlatımında ise Uğurlu'nun tecavüzcü yüzü açığa çıkıyor. Bir grup PKK'linin sınırdan geçeceği bilgisi ulaştığında komutana şu emri veriyor: “Gidin ve önlerini kesin. Bunların çoğu kadındır. Emir veriyorum, hepsini dağa kaldırın ve bir güzel düzün. Bakalım bir daha dağa çıkabilirler mi?”

Hasan İş'i astsubay öldürdü

Mektupta ayrıca Hasan İş isimli bir yurtseverinde Uğurlu'nun emrindeki bir astsubay tarafından öldürüldüğü ve olayın polisin üzerine yıkıldığı anlatılıyor. “Polise yıkılan Hasan İş’in öldürülmesi görevini yerine getiren kişi bir astsubaydı. Gösteriden 6 saat kadar önce başka bir yerde öldürülen Hasan İş’in cesedi gri bir minibüs ile olay yerine getirip atıldı ve halka ulaşacak kaynaklara İşin polis tarafından öldürüldüğü haberi verildi. Zor durumda kalan emniyetçiler uzun süre sokağa çıkmadılar ve İş’in bir kan davasında öldürüldüğü açıklamasını yaptılar” deniliyor.

Provokasyon bildirileri de Uğurlu'dan

Şemdinli olayları öncesinde bölgede dağıtılan Kürt halkına karşı ağır hakaret ve ırkçı saldırganlık dolu bildirilerinde Uğurlu'nun işi olduğu belirtiliyor. O dönem basına da yansıyan bildirilerin altında TİT imzası kullanılmıştı. Mektupta, Yüksekova'da dağıtılan bildirinin Uğurlu'nun özel emriyle hazırlandığı belirtiliyor. “Paşa’nın Kürtler hakkında hergün kullandığı 'ibne' 'köpek sürüsü' ve 'cunüpler' gibi kelimelerini de içeren bildiri metninin bazı cümlelerini Uğurlu bizzat kendisi yazdırdı” bilgisi yer alıyor.

Yine Şemdinli'de dağıtılan 'Beş şehidin kanı yerde kalmayacak' başlıklı bildirinin de, Uğurlu ve Kubat organizasyonuyla hazırlandığı ve Umut Kitabevi'nin bombalanması öncesinde Şemdinli'de dağıtıldığı belirtiliyor. Uğurlu'nun bütün faaliyetlerinde bölge halkıyla devleti karşı karşıya getirmeye çalıştığı ifade ediliyor.

Kendisi 'vatansever' yakınları çürük!

Yüz misli daha fazla şiddet kullanılmalı diyen ve ölen asker ve subaylara bile saygısı olmayan, hesapsızca ölüme gönderen Uğurlu'nun kendi oğulları ve akrabalarını ise ya çürük raporuyla askerlikten muaf tuttuğu, ya da en risksiz yerlerde askerlik yaptırdığı görülüyor. Bu güne kadar general düzeyinde Hiçbir komutanın çocuğunun ve yakınlarının çatışma bölgelerinde askerlik yapmadığı görülmüştü. Korgeneral Uğurlu'da bu listede dört yakınıyla yer alıyor.

Uğurlu'nun oğlu Timuçin Uğurlu, Samsun Sıhhiye Okulu ve Ankara İlaç fabrikasında, diğer oğlu Burçin Uğurlu, İstanbul Piyade Okulu ve yine İstanbul Levazım Okulunda, yeğeni Haydar Okay Uğurlu, İzmir Ulaştırma okulu ve Maltepe Askeri Lisesi`nde, diğer yeğeni Saydam Caner ise İzmir İstihkâm Okulu ve İstanbul`da askerlik yapmışlar. Haydar Okay Uğurlu usta birliğinde sadece 20 gün askerlik görevini yaptıktan sonra teskere almış.